Ahşap bir evin penceresinden sarkan ihtiyar bir kadın, bir takım işaretlerle kalabalığa meramını anlatmaya çalışıyor. Yanakları çökmüş; kemikleri sayılabilecek durumda... Teni, çil ve benlerin istilâsı ile harãb, yaşlı ve yorgun yüzüne hayat rengini, gözlerinden dökülen aydınlığa eşlik eden tebessüm veriyor. Evet, Türkan Saylan bu; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin genel başkanı...
Başında tülbent gibi birşeyler var, ama örtü olarak kullanmamış; eğildiğinde başının orta arka kısmının çıplak olduğu görünüyor. Kemoterapi saçlarını döktüğünden çıplak başına bir aksesuar gibi dolamış, besbelli...
Saylan, 84 yaşında, uzun zamandan beri de kanserle pençeleşiyor... Sıhhatı, ümid bırakmayacak derecede bozuk; kanser, vücudun hayatî uzuvlarına kadar uzanmış ve karnı su topluyor. Taraftarlarına, Benim daha yaşamam lâzım! yollu bir şeyler söylüyor... Elbet de, her insan yaşamak ister... Ama Türkan Hanımın yaşama arzusu, yarım bıraktığını düşündüğü iş ve projelerini tamamlama isteğinden kaynaklanıyor. Takdire şãyãn bir direnç...
Ölmekten korkmadığını söylüyor... Çünkü, ölmeyi düşünmüyor ve aklına getirmiyormuş... Düşünse ve getirse, korkacak, demek... Korkacak! Zirã, Saylan, ömrünü din ve dinî olana muhalefetle tüketmiş biri; dine, dogma diyen ve Muhammed ismine tahammül edemediğini söyleyen de o... Başörtüsü düşmanlığını had safhaya vardırıp bayraklaştıran Saylanın ãhiret inancı hakkında bilgiye sahib değilim; hayatıyla önümüze döktüğü malzemeye bakılırsa, yok... İnandığı bir şeyler varsa da, kaynağı İslâmiyet değil. Şahit, İslâmiyete muhalefetle tükettiği ömrü...
Türkan Hanıma, ölüm karşısında direnç sağlayan kaynak: İnançları... İnançları ve yarım kalmış projeleri... Atatürk İlke ve İnkılâbları ile çelik bir korse giydirilmiş standart bir hayatın devamını temin etmek... Bu kâbusa taktığı isim: Çağdaş yaşam... Dine, dogma diye karşı çıkan Saylan, ne olduğu belirsiz gerçek bir dogmanın zebunu: Kemâlizmin...
Bu satırların sebeb-i hayatı, son günlerin bu çok tartışılan isminin, yaşlı ve hasta oluşunun arkasında saklanmak istenen şenaatın büyüklüğü. Saylanın yaşlı ve hasta oluşu başka, Türkanın başörtüsü düşmanlığı ile sembolleşen din ve dinî hayata adãveti başka... Temas ve faaliyetlerinin yer yer Ergenekonculara uzanmış olması, müşterek bir maksatta ittifak etmiş olması, hastalığı sebebiyle müsamaha ve ãlicenablık gerektirmez... Emniyet güçlerinin arama sırasında hoyratlıkları söz konusu ise, müsamaha ile bakmam. Hukuk, cezalandırır, eziyet ve işkence etmez... Ceza, suçu temizler; hedefi, suçun kirinden arındırmaktır; ona hizmet etmeli...
Ergenekon dãvãsının Saylan ve derneğini yoklayan elinin geri çekilmiş olmasını, Ergenekoncular için sebeb-i masûmiyet ve beraat saymak, bu sebeble memleketi gürültüye boğmak, yavuz hırsızın çok bilinen taktiği. Yargı mekanizmasını baskı altına alma teşebbüsü bu kadar sıradanlaşmış olanlar, besbelli ki telaş ve acziyet içindeler... Aksi takdirde, daha müessir olmanın bir yolunu bulurlardı...
Saylanın hasta ve yaşlı yüzünün telkin ettiği merhamet yorganının altına sığınma arayışları, beyhûde gayret... Bu yorgan, küçük ve esassız; Ergenekon cürmünü örtmeye yetmez... Şefkat ve merhametten sesleri kanayan, dudakları titreyen haber spikerlerinin çokluğu da neticeyi değiştirmez. Köşe yazarlarının ağıtları da boşuna... Zirã, bu saat, geriye dönülecek saat değil; geriye dönmek, boğulmak demektir. Halbuki demokrasi sâhili hiç bu kadar yakın olmamıştı; refah, saãdet ve hürriyet karasına az kaldı...
Hocaya bir daha dönecek olursak... Saylanda gıpta ettiğim meziyet: Ölümle pençeleşirken bile, dãvã ve inancına gösterdiği samimî sadakat... Öldüğünde kendisine hiçbir fayda sağlamayacak bir maksadın tahakkuku için, son nefesine kadar mücadele vermek, yüksek bir haslet... Ömrünü bir abese adayan Saylan, rakibleri için nümune-i imtisãldir. Rakipleri: Müslümanlar... Fãnî bir dünya ve fãnî bir maksada adanmış bu uzun ömre bakıp, ebedî hayat için gayrete gelmeyen müminlere yazıklar olsun!
Teşekkürler Saylan Hoca, teşekkürler!.. Zirã, inancımın istikametinde daha çok ve daha fedãkârca çalışmam gerektiğini, bir daha asla unutmayacağım şekilde telkin ettin:
Şimdi ölmemeliyim! Henüz yapılacak çok şey var... İslâmın aydınlığını cihãna yaymadan; başta, bir asırdır her türlü hak ve hürriyetten mahrum bırakılan, her acıya düçãr ülkemin insanlarını, sonra bütün insanlığı refah ve saãdet içinde görmeden ölmemeliyim... Ölüm ebediyen ertelenemeyeceğine göre de, çok çalışmalıyım; sãniyelere paha biçilmez bir ehemmiyet atfederek...