Tesettür konusu, Peygamberimiz (s.a.v) döneminden Osmanlı’nın sonlarına kadar Müslüman toplumların bütünüyle benimseyip, uyguladığı ve bu konuda hiçbir zaman sorun yaşamadığı bir meseledir. Fakat batının tesiri altına girdiğimiz 19. Yüzyıl sonlarından itibaren pek çok tartışmalara sebep olmuştur. Bilhassa Cumhuriyet döneminde ve başörtülü kızların tesettürlü olarak üniversitelerde okumak istemesinden sonra bu konu bütün Türkiye’yi meşgul eden en önemli toplumsal meselelerden biri oldu. Konuyla ilgili makaleler, kitaplar yazıldı, konferanslar, televizyon programları yapıldı. “Başörtüsü sorunu” uzun zaman Türkiye gündemini meşgul etti.
Nihayet devletin 2007 yılında üniversitede okuyan kızların başlarını kapatarak okumaları için gerekli kanuni düzenlemeleri yapmasıyla problem çözüldü. Arkasından 2013 yılında da kamu personeli olan bayanlara başörtüsü serbestliği getirildi.
Böylece başörtüsü sorunu bitti.
Aslında “başörtüsü sorunu bitti” diyorsak da bitmedi. Veya başörtüsü sorunu bitti tesettür sorunu başladı dememiz daha doğru olur. Çünkü tesettür yalnızca başı örtmekten ibaret değildir. Kadının bütün vücudunu şeffaf ve dar olmayan bir elbiseyle örtmesidir. Maalesef son zamanlarda başlarını örten hanımların çok dar elbiseler, pantolonlar giymesi tesettür konusunun tam manasıyla anlaşılmamış olduğunu göstermektedir.
Yanlış anlaşılmasın! Hür, demokratik, laik bir ülkede yaşıyoruz. Neticesine razı olmak şartıyla; dileyen dinsiz olur, dileyen dindar. Bayanlardan da dileyen başını açar, dileyen kapatır, dileyen pantolon giyer, dileyen başka bir şey. Şahsi hayatında kimse kimseye karışamaz. Nitekim Kur’ân’da “Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu (Allah’dan başka tapınılan şeyleri) reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır.” (Bakara, 256.) buyrulmuştur.
Bununla beraber bir Müslüman olarak diğer Müslümanlara veya İslâm’ın hükümlerini merak edenlere İslâmî konuları anlatmakla mükellefiz. Aşağıda bu konu üzerinde durmak istiyoruz. Kabul edip, etmemek muhataba kalmış bir şeydir.
Giyinmiş, Çıplak Kadınlar
Kur’ân’da şöyle buyrulur “Mümin kadınlara söyle, gözlerini kıssınlar ve avret yerlerini örtsünler. Görünenler dışında kalan ziynetlerini açmasınlar. Başörtülerini (hımâr) yakalarını da kapatacak şekilde örtsünler. Ziynetlerini kimseye göstermesinler” (Nûr, 31)
Burada başörtüsünden bahsedilmektedir. Fakat başta söylediğimiz gibi tesettür başörtüsünden ibaret değildir. Tesettür kadının başı dahil bütün vücudunu şeffaf ve dar olmayan bir elbiseyle örtmesidir. Nitekim bu konuda Hz. Aişe tarafından şu rivayet aktarılmıştır: Bir gün Ebû Bekir kızı Esma üzerinde ince bir elbise ile Peygamberimiz (s.a.v.)'in yanına gelmişti. Peygamberimiz ondan yüzünü çevirdi ve "Ey Esma! Kadın ergenlik çağına erişince onun vücudundan şundan ve şundan başkasının görünmesi uygun olmaz" dedi ve yüzü ile eline işaret etti. (Ebu Davud, bab, 33, hn, 4106)
İkinci hadisde Ebû Hüreyre (r.a)'den nakledilmiş bir hadistir. Bu hadise göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Cehennemliklerden görmediğim iki sınıf vardır. (Biri) yanlarında sığır kuyrukları gibi kamçılar bulunup, onlarla insanları döven bir kavim! (Diğeri) Giyinmiş fakat çıplak, sallanarak yürümeyi öğreten kırıtkan başları Horasan develerinin eğilmiş hörgüçleri gibi bir takım kadınlardır! Bunlar cennete giremeyecek, onun kokusunu da duyamayacaklardır. Hâlbuki onun kokusu şu kadar ve şu kadar uzaktan duyulacaktır.” (Müslim, Kitabu’l-Libas, Bab, 34, hn: 125 (2128))
Bu hadis-i şerif Peygamberimiz (s.a.v)’in mucizelerinden biridir. Günümüzde bu iki sınıfda mevcuttur. Peygamberimizin “görmedim” demesi onun yaşadığı dönemde bu iki sınıfın olmadığını gösterir.
Birinci sınıftan kasıt zalimlerdir. Zalim devlet adamları, kumandanlar, askerler, polisler, halka zulmederek onları dövenlerin hepsi bu sınıfa dahildir.
Hadisde geçen “Kâsiyâtun âriyat” ifadesi “giyinmiş fakat çıplak kadınlar” mânâsına gelir. Bu ifadeler üç şekilde izah edilmiştir:
1-Allah'ın nimetlerine bürünmüş, fakat şükür yönünden çıplak. Yani bolca nimetlere mazhar olduğu halde bunlara şükretmeyen kadınlar.
2-Güzelliğini, süsünü göstermek için bedeninin bir kısmını örten, bir kısmını açan, vücudunu teşhir eden kadınlardır.
3-Vücudunu gösterecek derecede ince ve şeffaf elbise giyen veya dar elbiseler giyen kadınlardır. (Ahmed Davudoğlu, Müslim Şerhi) İmam Kurtubî tefsirinde şöyle der: Temîm oğulları kabilesinden bir takım kadınlar Hz. Aişe'yi ziyarete geldiler. Üstlerinde ince elbiseler vardı. Hz. Aişe onlara şöyle dedi: "Eğer siz mümin kadınlar iseniz, bunlar mümin hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz, o zaman durum değişir." (Kurtubî, Ahkâmu’l-Kur’ân, Daru Âlemu’l-Kütüb, 2003, 14/243.)
Günümüzde maalesef bu tür kadınlar, bilhassa başını örten, fakat daracık pantolon giyen kadınlar aşırı derecede çoğalmıştır.
Hadisde geçen “Mâilât”, meyleden, meyilli, eğilen kadınlar, demektir. Bâzı âlimler buna Allah'a itâatten meyleden, yoldan çıkan kadınlar mânâsını vermiş, bazıları da “Bundan murâd kırıta kırıta yürüyen, yürürken omuzlarını sağa sola sallayan kadınlardır demiştir. Erkeklere meyilli olan kadınlar olması da mümkündür.
Hadisde geçen “Mümîlât” ise meyl ettirici manasına gelir. Bazıları buna “Erkeklerin kalplerini kendine çekmeye, meyl ettirmeye çalışan kadınlardır” demişlerdir. (Mütercim Asım Efendi, Kamus) Bazıları da “Başkasına, sallanarak yürümeyi öğreten, başkasını çileden çıkaran, başkasına fahişeler gibi taranmayı öğreten kadınlar manasına gelir” demişlerdir.
Kadınların başlarının deve hörgüçlerine benzetilmesi çeşitli bağ ve sargılarla sararak onları büyüttükleri içindir. Bunu anlamak için de bu gün herhangi bir sokağın başında bir dakika durmak kâfidir. Allah Müslümanların kadınına erkeğine, büyüğüne küçüğüne şuur nasib etsin.
Peygamberimiz (s.a.v) “Bunlar cennete giremeyecek, onun kokusunu da duyamayacaklardır.” İfadesiyle muhtemelen gayr-ı Müslim kadınları kastetmiştir. Çünkü bir Müslüman böyle bir fiille günahkâr olur. Günahı miktarınca cehennemde kalır. Fakat cehennemde ebedi kalmaz. Bu konuda Kur’ân’da “Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar.” (Nisa, 48) Buyrulmuştur.
Veya bununla yaptıkları bu fiilin haram olduğunu bildiği halde, helal kabul edenler kastedilmiştir. Çünkü haramı helal kabul etmek küfürdür. Veya bununla Müslüman olmakla beraber nefsine uyan kadınlar kastedilmiştir. Bunlar imanları olduğu için cehennemde ebedi kalmazlar. Fakat ilk cennete girenlerle beraber cennete giremezler. Günahları miktarınca cehennemde kalır sonra cennete girerler.
Pantolon mu şalvar mı?
Son zamanlarda başını örten fakat pantolon giyen hanım kardeşlerimiz maalesef aşırı derecede çoğaldı. Başörtüsü tesettüre uygundur, fakat pantolon tesettüre uygun değildir.
Pantolon iki yönden kadınlar için uygun değildir:
Birincisi, pantolon erkek kıyafetidir. Peygamberimiz (s.a.v) hem kılık ve kıyafette, hem de davranışlarda erkeğin kadına benzemesini, kadının da erkeğe benzemesini yasaklamıştır. Bu konuda İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v) kadınlardan erkeklere benzemeye çalışanları, erkeklerden de kadınlara benzemeye çalışanları lanetledi ve “Onları evlerinizden çıkarın” diye emretti. Resulullah bizzat kendisi falancayı evinden çıkardı, Ömer’de falancayı (evinden) çıkardı. (Buhârî, Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed)
Ebu Hureyre (r.a)’de “Peygamber (s.a.v) kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet etti” demiştir. (Ebu Davud, İbn Hibban, Beyhaki.)
İkincisi, pantolon vücut hatlarını göstermektedir. Dolayısıyla pantolon giyen hanımlar bir önceki bahisde geçen “giyinik fakat çıplak kadınlar” kısmına dahil olmaktadır.
Yalnız bu pantolonlar –köylü kadınların yaptığı gibi- şalvar türü bir giysi haline dönüştürülse, bunun mahzuru yok denilebilir. Bu konuda Hz. Ali (r.a) şöyle anlatmıştır:
Ben, Baki kabristanında Peygamberimizin yanında oturuyordum. Yağmurlu bir gündü. O sırada eşeğine binmiş bir kadın oradan geçti. Eşeğin ayağı bir çukura girince kadın eşekten düştü. Bunun üzerine peygamberimiz onu görmemek için başını çevirdi. Oradakiler “Ya Resulallah! Kadın şalvarlıdır (üzeri açılmadı)” dedi. Bunun üzerine peygamberimiz “Allahım! Ümmetimden şalvar giyenleri bağışla! Ey insanlar! Şalvar giyiniz! Çünkü o, elbiseleriniz içinde (vücudunuzu) en iyi örtendir. Kadınlarınız evden çıktığında şalvar giydirerek onları koruyun!” buyurdu. (Kenzu’l-Ummal, 41838.; İbn Arrak, Tenzihu’a-Şeria, 2/333.)
Bu hadisin sıhhati hakkında bazı tartışmalar varsa da, İmam Suyutî, değişik rivayetlerden yola çıkarak hadisin hasen olduğunu söylemiştir. (Suyutî, el-Leali-i Masnua, Daru’l-Kütübu’l-İlmiye, 2/222.)
Bu hadise binaen hanımlar pantolon yerine şalvar türü bir giysi giyebilirler.