THY'de genç Musevi mollalar!

Şu günlerde gazetelerde uçuşla, uçaklarla, havalanıyla ilgili bir 'irtica' haberi çarptı mı gözünüze?

Taha Kıvanç'ın yazısı:

Bir hoşgörü nümunesi

Şu günlerde gazetelerde uçuşla, uçaklarla, havalanıyla ilgili bir 'irtica' haberi çarptı mı gözünüze?

Birkaç gün önce gazetenin birinde “Havaalanında namaz kıldılar” haberi vardı. Yazar bir yabancı havaalanında tanık olmuş o görüntüye; “Namazın kazası yok mu?” diye soruyordu.

Bir keresinde “Uçakta cemaatle namaz kıldılar” haberini okuyup şaşırdığımı hatırlıyorum. Uçakta cemaatle nasıl namaz kılınır? Namaz kılmak isteyen oturduğu yerde dinî görevini ifa eder.

Bunlara benzeyen bir haberi bugünlerde okuduğunuzu sanmam. Zaten benim beklediğim haber de İslâm ve Müslümanlar ile ilgili değil. Kendi gözlerimle tanık olmasam ve birileri bana anlatsa, THY uçaklarında böyle bir olay yaşanacağını ve bir uçak dolusu insanımızın olaya bu denli hoşgörüyle yaklaşacağını tahmin edemezdim.

Önceki gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Birleşmiş Milletler (BM) genel kurulu vesilesiyle New York'ta yürüteceği temasları izlemek ve artık gelenekselleşmiş büyük iftara katılmak üzere yola çıkarken uçakta karşılaşacağım manzara hiç aklımda yoktu.

THY New York'a dopdolu uçuyor; uçakta tek bir boş koltuk bile yoktu. THY Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hamdi Topçu, “Star Alliance içinde yer almamız bizi hem global taşıyıcı yapıyor, hem de doluluk oranımızı olumlu etkileyerek lehimize çalışıyor” demişti de kös dinlemiştim. Pek çok yere artık birden fazla sefer varsa, bir sebebi de uluslararası havacılık ağı içerisinde yer almamız...

Değişik kıyafetli genç konuklar da İsrail Havayolları'nın THY'ına emanet ettiği yolcularmış gibime geldi. Kalabalıktılar. Kendilerini ABD'ye gönderenler İstanbul üzerinden giderlerse seyahatin daha ucuza mal olacağını hesaplamış olmalı.

20 kadar genç... Başlarında çeperi geniş şapkalar... Üzerlerinde uzun mu uzun ceketler... Dış giysileri baştan ayağa simsiyah... Kimi çok genç, sakalı henüz terlememiş olsa da saçları kâküllenerek aşağıda favori haline dönüşüyor... Hepsi sakallı... Bellerinde tel tel iplikler...

Bu görmeye değer tabloyu görür görmez, “Aaa, genç Musevi mollalar” sözcükleri geçti zihnimden...

Esas görülmeye değer tabloyla uçağımız havalandıktan sonra karşılaştık. Önlerde oturuyordum ve bir-ikisi benim göz hizamdaydı. Ara ara kalkıp arkaya doğru da dikkatle baktığım için oralarda da aynı manzaranın geçerli olduğunu söyleyebilecek durumdayım.

Ayağa kalktılar, herbiri üzerine birer beyaz şal örttü, alınlarının ortasına ve sağ kol pazularına birer kutucuk yerleştirdi... Yüzleri uçak yolcularına dönük bir halde ellerindeki dua kitaplarını okumaya başladılar... Öne doğru eğilip kalkarak...

İstanbul New York arası yaklaşık 12 saatlik bir yolculuk demek; bu 12 saatin en az üçte birini oturup kalkarak, ama her kalkışta öne doğru eğilip okuma eylemini sürdürerek geçirdi genç Musevi grup... Orada birkaçı, burada birkaçı, ortada, arkada...

Sürekli ibadet ettiler...

Şuna emin olun: O genç adamlar 'Musevi mollalar' değil de bizden gençler olsaydı, siz daha dün “Uçakta irticai eylem” haberini okurdunuz... ABD'ye uçan yolcuların hassasiyetleri, bizden gençlerin dua ve ibadetlerini herkesin gözünün içine sokarak yapmasını kaldıramaz, daha ilk girişimlerinde kalkışmayı boşa çıkartmanın yolunu bulurlardı...

Bereket, Musevi gençlerin o kılık kıyafetleriyle, ayağa kalkarak uçak yolcularına doğru yaptıkları ibadet biçimine ses çıkartan kimse olmadı. Yolcuların çoğu manzara karşısında kayıtsız görünmeyi tercih etti.

Yolcularımızın tavrı takdire şayandı doğrusu... “Olgunlaşıyor muyuz yoksa?” diye düşünmeden edemedim.

Türkiye ile İsrail modernleşmeleri arasında benzerlikler fazla. Orada da dindarlığa ve dindarlık gösterilerine iyi gözle bakmayan hayli kalabalık gruplar var. İki ülke arasındaki en ciddi farklılık, İsrail'deki lâik kesimlerin dindarlık görüntülerini içlerine sindirmeleri... Hiç değilse seslerini çıkarmıyorlar.

İkili bir yapılanma var İsrail'de; THY uçağındaki Musevi mollalar gibi insanlar, kendilerine ait kasabalarda ve mahallelerde yaşıyorlar. Kendi gönüllerince ve istedikleri gibi...

Dindar Museviler için Şabat (Cumartesi) günü kullanılması kısıtlı cep telefonu çıkarıyor şirketler; onlara satılan bilgisayar programları her internet sitesine ulaşmaya imkân vermiyor. Teşvik için diğerlerinden daha ucuza hem de... Büyük süpermarketlerin dindar muhitlerdeki şubelerinde yalnızca 'koşer' (hahamlar tarafından onaylanmış) ürünler satılıyor...

İsrailliler yemek istemeyince hosteslerimiz, “Aa, öyle şey olur mu, bizde sizler için koşer yemek de var” deyip özel yemekler sundular.

İyi ki o uçaktaydım, bu hoşgörü örneğini nereden öğrenecektiniz ki?

Yeni Şafak

Sosyal - Medya Haberleri