Said Ağabey ile yakından tanışmak ve ondan direk istifade etmek için aradan yılların geçmesi gerekiyormuş. Tabi ki, perde arkasındaki kader tecellilerini bilemiyoruz. Her birisi birer yıldız olan Üstad'ın aziz talebelerinin hepsi için bu durum geçerli. Anlamsız duvarlarla kendimizi sınırladığımız ve kendimizi dar bir dünyaya hapsettiğimiz yılların ardından yeniden bu mümtaz ve seçilmiş insanlarla bir araya gelmenin bizde meydana getirdiği manevi lezzet ve saadeti anlatmak da hiç kolay değil.
Son bir kaç yıldır birçok vesile ile Said Özdemir Ağabeyi dinlemek ve sohbetleri ile şereflenmeyi Rabbim bizlere nasip eyledi. Üstad ile görüşmelerini, Risale-i Nur'un neşir serencamını, birinci derece muhatabı olan bu Nurlu Ağabeyden dinlemenin de apayrı bir hazzı var.
Tillo’lu Said Abi, Risale- i Nurların neşri ve basılması için çok büyük ve azlz hizmetlerde bulunmuştur. Sözler mecmuasının ardından Mektubat, Lem’alar, İşarat-ül İ’caz ve Tarihçe-i Hayat’ın basılmasında çok önemli hizmetlerde bulundu. Üstadın vekil ve varislerindendir. Bir gencin şevk ve heyecanı ile ilerlemiş yaşına rağmen Nur hizmetlerine heyecan ile devam etmektedir.
Said Özdemir Ağabey, ‘’ahlakın ve ortamın giderek bozulduğunu ve çocuklarının geleceği için’’ Hicaz’a yerleşmek için gitmeye karar vermişti. Bunun için de eşyalarını satmaya başlamış, ancak sıra kitaplarını satmaya gelince kimse satın almamış ve elinde kalmıştı. Bunun üzerine kitaplarını ‘’bu kitabı en az şu kadar şahsa okutacağım ve başkasına teslim edeceğim. O da aynı şekilde ve aynı şartlarla alacak’’ diye bir kâğıt imzalatarak bu değerli eserleri bedava dağıtmaya başlamıştı.
Üstad’ı ilk ziyaretinde Hicaz’a gitmeyi ve oraya yerleşmeyi düşündüğünü, burada ahlakın giderek bozulduğunu, çocukların ve kendisinin kurtulması için bunu gerekli gördüğünü ifade etmiş ve Üstad’ından da şu cevabı almıştı: ‘’ Kardeşim, ben orada olsam buraya gelirdim. Âlem-i İslam’ın kapısının kilidi Türkiye’dir. Buradan gitmek, cepheden kaçmak gibidir.’’ Bu cevap beyninde fırtınalar koparmış ve hemen kararından vazgeçmişti.
İşte Sözler Mecmuasının basılmasının ardından, diğer kitaplar da arka arkaya basılmaya başlandı. Said Özdemir Ağabey, külliyatın tamamen basılması hizmetinin tamamlanması çalışmalarında kendini adeta feda etmişti. Geceleri matbaada yatıyor, bazen sabahlara kadar tashih ve baskı hizmetlerinde çalışıyordu.
Ankara’daki bu neşir hizmetlerinde Atıf Ural ve Mustafa Türkmenoğlu ile beraber tam bir ekip anlayışı içinde çalışıyor ve bu hizmetleri büyük bir tesanüt ve ahenk içinde devam ettiriyorlardı. Her basılan eser Üstad Hazretlerine gönderiliyor, Üstad her seferde daha güzel bayramlar yaşıyordu.
Sonra sıra Tarihçe-i Hayat’a gelmişti. Üstad Tarihçe-i Hayat nüshasını, bastırmak için Said Özdemir Ağabey’e teslim ederken, ‘’sen bu kitabı neşredersen hapse gireceksin’’ demiş ve Said Ağabey de bunu memnuniyetle kabul etmişti.
Bu neşir hizmeti ile birlikte, artık hapishane yolları da görünmeye başlamıştı. Said Özdemir Ağabey, neşrettiği bir risaleden dolayı aranmaya başlayınca, O, bu hizmetin kesintiye uğramaması için teslim olmuyor, yoğun bir gayret ve faaliyetle elindeki eserin neşrini tamamlıyor ve daha sonra gidip teslim oluyordu.
Risale-i Nur’ların neşri sırasında bu eserlerin halka duyurulması maksadıyla Ankara Radyosu ile üç günlük bir reklam anlaşması yapmış ve bu mümtaz eserlerin 1950’li yıllarının şartlarında radyoda reklamının yapılmasını sağlamıştı. Ancak radyo yetkilileri ikinci günden itibaren bu reklamı yayınlamaktan vazgeçmişlerdi. Said Özdemir, Radyo reklamları ile ilgili olayı şöyle anlatmaktadır:
"Radyo ilânı da şöyle oldu. Bir reklâm pusulası yazıp Radyo Dairesine götürdüm "Oradakiler normal olarak kelimeleri saydılar. Otuz kelime vardı. Üç gün çıkmasını istedim. Vakit olarak da herkesin evine döndüğü yemek ve istirahat vakti olan akşam 7-7.30 sıralarında olmasını istedim. Bu arada bütün kardeşlere haber verdik. Üstad da dinlemek için odasından arabaya inmişti. Saat gelince spiker, 'Risale-i Nur müellifi büyük İslâm mütefekkiri Said Nur. Sözler, Lem'alar, Mektubat, İşaratü'l-İ'caz, Asa-yı Musa çıkmıştır. İsteme adresi: 'PK 444, Ulus-Ankara' diye metni okudu."Ertesi gün herkes yine radyo başında. Fakat saat gelip geçmesine rağmen çıkmadı. Hemen Radyo idaresine gittim. 'Para verdiğimiz halde reklâmlarımız niçin çıkmadı?' diye sordum. "Siz bizi aldatmışsınız. Köşkten bizzat Reisicumhur telefon etti. Bizi bir güzel payladı. Paranızı alın, bir daha olmaz' dediler. Fakat bu tek reklâmın büyük tesiri oldu. Birçok beraatlere vesile oldu. Mahkemede, 'Efendim devlet radyosunda reklâmı yapılan bir eser nasıl yasak olur?' diyorlardı. Hakim, Radyo Dairesinden sorunca, 'Evet yapıldı' diye cevap alınca beraat veriyorlardı.
Said Özdemir Ağabey’in bir diğer önemli hizmeti de, o yıllarda Risale-i Nur’ların reklam afişlerini bastırarak ve Ankara’da birçok yere asılmasını sağlamak olmuştu. Ayrıca o günlerin korkusu ve tereddüdü içinde Ankara Belediyesi ile bir anlaşma yaparak, o zamanlar Ankara içinde yolcu taşıyan iki yüz kadar belediye otobüsüne de bu afişlerin asılmasını sağlamıştı.
Said Ağabey’in bir diğer özelliği de, sürekli Üstad’ı ve Risale-i Nur’ları nazara vermesidir. Bütün konuşma, sohbet ve derslerinde ısrarla ve tekrarla Risaleleri nazara verir, bu eserlerden istifadenin manevi önemi ile Üstad’ın hizmetinin ve manevi makamının büyüklüğünden bahseder.
O yıllarda çok moda olan bayram tebriklerini göndermenin de hizmete vesile edilmesi maksadıyla, çok büyük bir hizmete daha imza atmıştır. Bayram tebriklerinin üzerinde Risale-i Nur’dan vecizler yazdırmış ve bunların neredeyse bütün Türkiye’ye yayılmasını sağlamıştı. O yıllarda Refet Kavukçu abinin güzel çizgileri ve Nurlardan vecizelerle süslenmiş renkli bayram tebrikleri çok büyük hizmetlere vesile olmuştu.
Ayrıca o yıllarda Ankara Hacı Bayram Camisinde, sabah namazından sonra vaaz kürsüsüne çıkarak cemaate Sözler kitabının başından başlayarak okumaya başlamıştı. Uzun süre devam eden bu çalışmanın neticesinde Risale-i Nur Külliyatından birçok kitabı, bu şekilde cemaate okumuşlardı.
Said Ağabey, hep yeni hizmet yolları aramaya ve bunları da iman ve Kur’an hizmetine vesile ve basamak yapmaya özel bir önem gösterirdi. Bu vesile ile takvim yapraklarına ve sayfalarına Risale-i Nur’lardan vecizeler ve güzel sözler yazılarak dağıtılması hizmetlerini de başlatmıştı.
Ankara’da Hacı Bayram Camisi civarında bulunan İhlâs Kitapevi vasıtasıyla da çok güzel hizmetler yapılmaya başlanmıştı. Anadolu’nun her tarafına buradan kitap, kartpostal ve takvim sevkiyatı yapılıyordu. Ankara’ya gelenlerin de en önemli uğrak noktalarından birisi de İhlâs Kitapevi olmuştu. Said Özdemir Ağabey’in vesile olduğu bu büyük tenvir hizmeti, halen de bütün canlılığı ile devam ediyor.
Risale-i Nur hizmetlerinin internet ortamında neşri ve ilan edilmesi için de Said Özdemir Ağabey’in teşvikleri ve öncülüğü olmuştu. Bu konuda kardeşleri teşvik ederek, web siteleri vasıtasıyla iman ve Kur’an hizmetinin mümkün olan her yere ulaştırılması için elinden gelen bütün gayreti halen de göstermeye devam ediyor.
Risale-i Nur Talebeleri içinde en fazla hapse giren Ağabeylerin başında Said Özdemir Ağabey gelmektedir. On sefer civarında hapse girmiş ve yıllarca hapis yatmıştır. Hapisten çıktığı zamanlarda, hiçbir kesintiye mahal vermeden Nur hizmetlerine kaldığı yerden devam etmiş, uzun ve bereketli ömründe bunu hep devam ettirmiştir. Halen de ilerlemiş yaşına ve hastalıklarına rağmen, Risale-i Nur ile ilgili olarak yapılan her hizmete büyük bir şevk ve tükenmez bir enerji ile yetişmeye çalışmaktadır.
Bu konu ile ilgili olarak Mehmet Fırıncı ağabey, şu ifadeleri kullanmaktadır: “Ben iki defa hapse girdim ve yirmi beşer gün yattım. Said Ağabey ise eşiğini öperek girdiği hapishanelere on defa Bediüzzaman adına girmiş, yatmış ve çıkmış, fakat hep hizmetine devam etmiştir. Sıraya koysak, çetele tutsak onun kadar hapse giren yok”
"Nur Talebesinin tatili hapishanedir" diyen Said Özdemir Ağabey, yol edindiği hapishaneye girerken bazen eşiğini öper, " çok şükür nurlardan dolayı hapishaneye yine girdik" derdi.
Sadeleştirme konusunda da son derece kararlı ve istikametli bir duruş sergiledi. Üstad’ın Risale-i Nurların, bize emanet ettiği gibi muhafaza edilmesi için ikazlarına hep devam etti. Risale-i Nurların aslının muhafaza edilmesi ve tercümesinin önüne geçilmesi için her vesile ile görüş ve düşüncelerini ifade etmeye de devam ediyor.
Dost TV’de yapılan, Üstad’ın tanıtıldığı ve Risale-i Nur derslerinin yapıldığı programlara da elinden geldiği kadar devam etmekte, bu alanda da yapılan bu değerli hizmetlere büyük bir katkı sunmaktadır. Bu programlar da geniş bir seyirci kitlesi tarafından merak ve dikkat ile takip edilmektedir.
Said Özdemir’in Üstad’ı en son ziyareti Sikke-i Tasdik-i Gaybî eserinin basılması vesilesi ile olmuştur. Ankara’ya dönüşünden bir süre sonra hapse atıldı. Hapse girişinin üçüncü günü Üstad Bediüzzaman’ın Urfa’da vefat ettiğini haber aldı. Hapisten tahliye olur olmaz aile efradı ile birlikte Urfa’ya gitmiş ve Üstad’ın Dergah Camisi avlusunda bulunan mezarını ziyaret etmişti. Dönüşte Kahramanmaraş’a uğrayan Said Özdemir Ağabey burada buluna Mustafa Ramazanoğlu Ağabey’i ziyaret etmiş ve bunu haber alan emniyet mensupları tarafından da gözaltına alınmıştı. Hemen Kahramanmaraş’ı terk etmek ve Ankara’ya dönmek şartıyla da serbest bırakılmıştı.
Said Özdemir Ağabey, Üstad’la beraber Konya'ya yaptıkları bir esnasında, Mevlana Hazretlerinin türbesini ziyaret ettikten sonra, kalabalığa karşı tedbir alan polislerden birisini yanına çağırıp, şunları söylediğini nakletmektedir:
"Ben size teşekkür ediyorum. El öptürmek bana azaptır. Buna engel oldunuz. 28 sene hapishaneler, tazyikler, tevkifler, işkenceler ile bu memleketin asayişine hizmet ettim. Siz maddi olarak bu memleketin emniyet ve asayişine hizmet ediyorsunuz; ben ise mânevî olarak hizmet ediyorum. Biz bin savcı ve bin emniyet müdürü kadar hizmet etmişizdir. Onun için bize bir vazife arkadaşı olarak bakın, başka gözle bakmayın. Bunu bütün arkadaşlarına söyle.'
Üstad Ankara’yı ziyaret ettiği sırada kaldığı otelin içinde ve etrafında güvenlik önlemi alan çok sayıda polis ve jandarmayı görünce de şu ifadeleri kullanmıştı:
'Bizden ne tevehhüm ediyorlar? Burada bizi parça parça da etseler, biz yine asayişe dokunmayacağız. Çünkü masumlar zarar görür. Kur'ân tutan hiçbir el masumların zararına harekette bulunamaz.'
Üstad Bediüzzaman, en son görüşmesinde kendisine şöyle demişti: “Kardeşim, hizmeti düşünmeyin. Hizmeti en muhalife dahi Cenab-ı Hak yaptırır. Sizin düşüneceğiniz; uhuvvet, muhabbet, ittihat ve tesanüttür.”
Bütün ömrünü iman ve Kur'an hizmeti ile geçiren ve halen de ilerlemiş yaşına rağmen büyük bir enerji ve heyecan ile hizmetlerine devam eden Said Özdemir Ağabey'den Rabbimiz ebediyyen razı olsun, sıhhat ve afiyet versin. Bizleri de bu Nur Kahramanlarına arkadaş eylesin.