Risale Haber-Haber Merkezi
Prof. Doğu Ergil, devletin Said Nursi ile hep uğraştığını buna karşılık Said Nursi'nin de sivil toplum örgütü olarak çıktığını söyledi.
Prof. Ergil, Moral Haber'den Oktay Mahşer'in konula ilgili sorularını şöyle cevapladı:
Cumhuriyetin sorun alanlarından ya da korku alanlarından bir tanesidir din. Geçtiğimiz dönemde kamuoyuna yansıyan bir hadise vardı; Dünyanın çok saygı duyduğu bir bilim insanı olan Prof. Şerif Mardin. Prof. Şerif Mardin’in “Bediüzzaman Said Nursi Olayı” isminde de bir eseri vardı. İngilizce yazılmış ama Türkçeye de son yıllarda tercüme edilmiş. Ancak Şerif Mardin hocanın Türkiye Bilimler Akademisine üyeliği TÜBA Başkanının ifadesiyle Bediüzzaman Said Nursi’yi parlattığı için reddedilmiştir. Burada TÜBA ’nın verdiği karar Cumhuriyet’in bilim adamları ya da Cumhuriyet’in bilim anlayışıyla alakalı sizce ne tür saptamalar yapmamıza imkân veriyor?
Şimdi bir demek ki Cumhuriyet’in bilim adamları diye bir anlayış yok, devletin bilim adamları diye bir anlayışı olmalı ki böyle bir karar çıksın. Çünkü Şerif Mardin Türkiye’nin Uluslararasına çıkmış, Uluslararası nitelikte ürün veren az sayıda bilim adamlarından biridir. Bakmayın Türkiye’de bilim adamı adı altında bir sürü gündelik olarak parlayıp sönen insanlar vardır ama ölçü uluslararası nitelikte ne kadar ürün verdiğin ve uluslar arası literatüründe ne kadar adının geçtiğidir. Ölçü budur. O nedenle eğer yapmış olduğu çalışmadan ötürü Türkiye Bilimler Akademisine kabul edilmiyorsa o bir devlet kurumudur, o bir toplum kurumu değil demektir.
Dikkat edin mesela “Devlet sanatçısı” diye bir kavram var. Sanatın devleti toplumu olur mu? Yani başta sakat bir zihniyet var. Devlet sanatçısı ne demek? Sanatçı sanatçıdır. Sanat, topluma ilişkin bir kavramdır zaten devlete ilişkin bir kavram değil. Devletin onayladığı sanattır ya da bilimdir onaylamadığı değildir. Bu zaten baştan sakat bir şey. Çok devletçi, çok tepeden inmece bir anlayıştır.
İkincisi, Şerif hocanın Doçentlik tezi de Din- Siyaset ilişkisidir zaten. Ve benim fakültemin hocasıydı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler hocasıydı. O bu konuyu Türkiye için önemli olduğu için önemsemiş ve bu konuda bir çalışma yapmıştır. Bir de dikkat ederseniz toplum içinde bir Said Nursi’dir gidiyor. İnsan bir sosyal bilimci olarak merak etmez mi? Tabi araştırma yaparsın. Ve dağdaki çoban da, kentte muhafazakâr ve dindar mühendis de Said Nursi'de bir şeyler görüyorsa senin görevin de bunu araştırmak nedir diye? Yani bu olay nedir diye araştırmak senin görevindir. Şimdi bu devlet tarafından makbul sayılmayan adamın, adam hakkında yazı yazdığı zaman da kendisinin bilimsel değeri ve derecesine bir resmi kurum karar veriyorsa orada ne bilim olabilir, ne sanat olabilir. Orada onaylanmış bir şarlatanlık olabilir bir kere.
O yüzden bu tabi çok acı bir şeyi de siz dile getirmiş oldunuz.
...
Dikkat edin bugün Said Nursi de, mesela Fethullah Gülen de bir sivil toplum örgütü, bir sivil faaliyet olarak çıktı. Ne devletle çatıştılar, ne devlete karşı bir hazırlık yaptılar, hiç böyle bir şey olmadı. Ama ne oldu? Devlet hep onlarla uğraştı ve hep gerilim. Toplumla devlet arasında sürekli gerilim oldu ve sonunda ortaya nasıl bir örgütlenme ortaya çıktı? Sadece Sünni, Hanefi İslam’ın özünü ve yönetimini teşkil eden bir Diyanet İşleri Başkanlığı çıktı. Diğerlerini ne temsil ediyorlar ne de kültür alanın da varlıklarını gösterebiliyorlar. Ve Türkiye sancı sancı dediğimiz bir sürü sancıyı aynı anda yaşıyor. Ve sancıdan bir türlü kurtulamıyor. Niye kurtulamıyor? İşte hep bu kurumsal alanların birbirine müdahalesi nedeniyle. Tabi bu müdahalenin de en tepesinde devlet dediğimiz teşkilat var.