Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencilere ana dil, Türkçe yeterince öğretilemediği için yabancı dillerin öğretiminde de eğitiminde de zorluklar yaşandığını belirterek, "Artık her yerde ve her fırsatta sorulur hale gelen 'Neden yabancı dil öğrenemiyoruz veya öğretemiyoruz?' sorusunun cevabını ararken bakmamız gereken yerlerden birisi de bu. Okullarımızdaki Türkçe öğretimini ciddiyetle gözden geçirmeye ihtiyacımız var ve geçiriyoruz" dedi.
Avcı, The Green Park Hotel Pendik'te, "İlköğretim Kurumlarına Devam Oranlarının Artırılması Teknik Destek Projesi"nin açılış seremonisi ile "Uluslararası Dil Eğitimi Konferansı"nın açılışında, hayatın, çocuklarla daha anlamlı hale geldiğini dile getirdi.
Bakan Avcı, "Onların saf, hesapsız, renkli ve coşkulu dünyalarına bizim de ihtiyacımız var. Buna karşılık biz büyükler durmadan onların dünyalarını sınırlamakla meşgulüz. Terbiye metotlarımızı, disiplin anlayışımızı, çocuklarımızın coşkun dünyasını sıradanlaştırmak, bir kalıba sokmak için değil, onlara bahşedilen merak, öğrenme, keşfetme arzularını kaybetmemeleri için düzenlemeliyiz" diye konuştu.
Okulların, çocukların dünyalarıyla uyumlu olması gerektiğine işaret eden Avcı, asık suratlı, oyuna ve neşeye yeteri kadar yer açmayan okul anlayışının, çocukları okulda tutamadığını, onların gönüllü olarak güle oynaya okula gelmelerini sağlayamadığını söyledi.
Hayata geçirilen "İlköğretim Kurumlarına Devam Oranlarının Artırılması Teknik Destek Projesi"nin, çocuklarla okullar arasında sağlam bağların kurulmasını ve zamanın ruhunu okuyan mektep arayışlarına katkılar sunacağını umduğunu ifade eden Avcı, "Unutmamak gerekir ki öğrencilerimizin okula devamlarını artırmak, onların mutlu olacakları kendileri için düzenlenmiş eğitim süreçlerinin hazırlanmasıyla mümkün olabilecektir" dedi.
"Yunus Emre'nin, Evliya Çelebi'nin, Dede Korkut'un ışıltılı Türkçesine ihtiyacımız var"
Avcı, "Uluslararası Dil Eğitimi Konferansı"nda ele alınacak dil öğretimi konusunun, Türkiye eğitim sisteminin en önde gelen meselelerinden biri olduğunu da belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Öğrencilerimize ana dillerini, Türkçe'yi yeterince öğretemediğimiz için yabancı dillerin öğretiminde de eğitiminde de zorluklar yaşıyoruz. Artık her yerde ve her fırsatta sorulur hale gelen 'Neden yabancı dil öğrenemiyoruz veya öğretemiyoruz?' sorusunun cevabını ararken bakmamız gereken yerlerden birisi de bu. Okullarımızdaki Türkçe öğretimini ciddiyetle gözden geçirmeye ihtiyacımız var ve geçiriyoruz. Öğrencilerimiz 30 soruluk bir Türkçe testindeki soruların çoğunu doğru cevaplandırabiliyorlar fakat düzgün, etkili birkaç cümle yazamıyorlarsa dikkatlerimizi Türkçe eğitimine yöneltmeli, yöntemlerimizi gözden geçirmeliyiz."
Özellikle sosyal medyanın dil konularında hızlı bir bozulmaya, yozlaşmaya yol açtığını dile getiren Avcı, "Sosyal medyanın sebep olacağı her bozulmayı, her yozlaşmayı eğitimciler olarak dikkatle ve özenle takip etmeli, bu konuda ciddi tedbirler almalıyız" dedi.
Avcı, birkaç yüz kelimeden ibaret bir Türkçe'yle çocukluğun sonsuz alemine hitap etmenin, onları etkilemenin, onların ilgilerini dildeki nüanslara, inceliklere, benzetmelere çekmenin mümkün olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bizim, Yunus Emre'nin, Evliya Çelebi'nin, Dede Korkut'un ışıltılı Türkçesine ihtiyacımız var. Bilmeliyiz ki Türk edebiyatının bin yıllık muazzam birikimi, Türkçe eğitimini cazip kılacak hazine değerinde bir kaynaktır. Türkçe öğretimi, bir alanın, bir bilim alanının sınırları içine hapsedilmemelidir. Bütün öğretmenlerimizin, Türkçe'yi etkili ve verimli, güzel kullanmaları ve öğrencilerimizi de bu konuda dikkatle takip etmeleri zaruridir. Yabancı dil öğretmenlerimizin de Türkçe'yi iyi bilip kullanmaları, inanıyorum ki yabancı dil öğretmede makus talihimizi değiştirecektir. Dil öğretimi ve aslında bütün eğitimimiz hayata dair, hayatla yakın ve hayatla iç içe olmalıdır.
Hayret duygusunu yitirmeyen, güzel bir çiçek, ağaç karşısında gözlerini açarak şaşıran, bakmayı, temaşayı, incelemeyi bilen öğrenciler, bu duygularını anlatabilen, yazabilen, konuşabilen, resme, fotoğrafa, tabiata, gökyüzüne aşina çocuklarımız olsun istiyoruz. Aslında çocuklar zaten böyle de bizim onların dünyasına uygun düzlemler ve süreçler inşa etmemiz gerekiyor."
Proje ve konferans
"İlköğretim Kurumlarına Devam Oranlarının Artırılması Teknik Destek Projesi", Türkiye'deki 12 yıllık zorunlu eğitimin ilk 8 yılını kapsayan ilköğretim kurumlarında devam oranlarının artırılmasını amaçlıyor. Proje, Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından ortaklaşa finanse ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü'nün sorumluluğunda yürütülen ve 21 Ekim 2013'te başlayan proje, 24 ay sürecek. Proje kapsamında nitelikli önlem ve müdahalelerle ilkokul ve ortaokullardaki devamsızlığı azaltmak ve ilgili tüm taraflarda konuya ilişkin farkındalık yaratmak planlanıyor.
Dil öğrenimi ile ilgili sorunların belirlenmesi ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi amaçlanan, 3 gün sürecek "Uluslararası Dil Eğitimi Konferansı"nın çıktıları, genel bir dil eğitimi stratejisinin oluşturulması ve eylem planının geliştirilmesine temel sağlayacak.
AA