İngiliz The Telegraph gazetesi ‘analiz’ görüntüsü altında esas planı yazmış işte: “Suriye’ye müdahale edebilecek tek ülke Türkiye’dir.” İç savaşın altüst ettiği Libya’ya askeri müdahaleye son anda razı edilebilmişti Türkiye; şimdi Suriye’yi iç savaşla terbiye operasyonuna en baştan katılması için zemin yağlanıyor...
Askeri yeteneği, ulusal güvenlik çıkarları ve elverişli coğrafi konumu ile Suriye’ye müdahale edebilecek ‘tek ülke’ imiş Türkiye; analize göre... NATO, Arap Birliği ve -belki, evet belki- BM Güvenlik Konseyi’nden destek sağlayınca bunu yapacakmışız...
Bizde böyle durumlarda “Anan güzel mi?” diye sorarlar...
Suriye bizim kapı komşumuz; böyle olduğu için de orada meydana gelen gelişmeler hepimizi yakından ilgilendirir. Ak Parti hükümeti ‘güvenli bölge’ politikasının sonucu olarak siyaseten az yatırım yapmadı Suriye’ye... Suriye halkının da tarihsel olarak Türkiye’ye olağanüstü bir sempatisi olduğu bilinir.
Çirkin yüzünü Ramazan ayında masum kalabalıkların üzerine ateş kusarak gösteren Baas rejiminin muhalefetin sesini daha baştan kısmak için aldığı sert tedbirler elbette Türkiye tarafından tedirginlikle izleniyor. Türkiye kapı komşusunda kan dökülmesine seyirci kalamaz.
Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu’nun son Şam ziyareti, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın günlerden beri seslendirdiği uyarıların evsahibi ülkenin Devlet Başkanı’nın yüzüne tekrarlanması için önemli bir vesileydi. Beşşar Esad
kendisine iletilen mesajı ülkenin esas hakimi Baas Partisi yönetimiyle paylaştığında, umarız, akıllar başlara geri gelmiştir...
Ya gelmemişse? Ya Şam’da ipleri ellerinde tutanlar direnirse? Libya’ya yapılana benzer bir operasyona mı başvurulmalı; o operasyonda başı Türkiye mi çekmeli?
Londra’da, Washington’da, herhalde Paris ve Berlin’de de, istenen, Türkiye’nin sınır ötesi bir askeri harekâtla Suriye’de rejim değişikliğini gerçekleştirmesidir. Operasyon başarılı olmazsa ne gam! Zaman zaman kınayıcı açıklamalarla desteklerini belli edip uzaktan seyretmenin bir mahzuru yok onlar için...
Türkiye’nin böyle bir niyeti var mı?
Hiç sanmıyorum. İhtilâfların savaş-dışı yollarla çözülmesinden yana bir dış politika izliyor Türkiye; Suriye için bundan vazgeçmesi, askerlerini komşu ülkenin topraklarına göndermesi büyük bir macera olacaktır. Afganistan’da, Irak’ta yaşananlar, şimdilerde Libya’da gözlemlenenler, dış bir gücün müdahalesinin müdahale edilen ülkeye istikrar ve demokrasi getirmediği gibi, müdahale edenlerin de gıpta edilecek durumda olmadıklarının kanıtı...
ABD’nin kredi notunun tarihinde ilk kez indirilmesi herhalde sebepsiz değil; sebeplerden biri, Okyanus-aşırı askeri müdahalelere aktarılan kaynaklar olmasın?
Kapitalizmin savaşlara ihtiyacı olduğu bilinir. Savaş olsun ki, teknoloji-yoğun olduğu kadar emek-yoğun da olan silâh fabrikaları ve yan-sanayi çalışsın... Ancak işte görüyoruz, hesabı iyi yapılmamış savaşlar, kapitalist ülkeye fazla yaramıyor. ‘Amerikan yüzyılı’ gözüyle bakılan günümüzde, ülkenin değerli kaynaklarını savaşlarda harcayanlar yüzünden, dört bir yandan yediği itibar darbeleriyle, ‘emperyal’ heveslerine veda etme noktasına geldi ABD.
Şimdi ise kendi ellerini bulaştırmadan bölgede karmaşa çıkartacaklar; niyetleri bu...
Yağma yok...
Star