Türkiye'de 55 bin kişi böbrek, 20 bin kişi karaciğer, 3 bin kişi kalp, 10 bin kişi kornea ve bin kişi de pankreas ile ince bağırsak için organ bekliyor.
Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Ankara Bölge Koordinatörü Dr. Eyüp Kahveci yaptığı açıklamada, bakanlığının organ bağışı ve organ nakli konusuna önem verdiğini ve bu konuda çeşitli çalışmalar yaptığını söyledi.
Türkiye'de organ nakli çalışmalarının verimliliğini artırmak, adaletli organ ve doku dağıtımını sağlamak amacıyla 2001 yılında Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda ve denetiminde ''Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi'' kurulduğunu belirten Kahveci, ''Bu sistemin amacı, ülke genelinde organ ve doku nakli hizmetleri alanında çalışan kurum ve kuruluşlar arasında gerekli koordinasyonu sağlamak, kısıtlı imkanlarla temin edilebilen bağış organ ve dokuları, bilimsel kurallara ve tıbbi etik anlayışına uygun olarak, adaletli bir dağıtımla, en uygun hastalara, en kısa süre içerisinde naklini sağlamaktır'' dedi.
Kahveci, ''Ulusal Koordinasyon Sistemi''nin yürütülmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı merkezi Ankara'da olmak üzere ''Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi'' (UKM) ile İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Antalya, Erzurum, Samsun, Diyarbakırda ''Bölge Koordinasyon Merkezi'' kurulduğunu ifade ederek, ''Ülke genelinde herhangi bir hastanede organ bağışı gerçekleştiğinde, hastanede görevli organ nakli koordinatörleri durumu Ulusal Koordinasyon Merkezine bildiriyor. Bu merkez, donörün (verici) organ ve dokularının ülke genelinde nakil beklemekte olan hastalardan aciliyet ve organ uyumu kriterlerine göre en uygun hastanın bulunduğu Organ Nakli Merkezine gönderilmesini sağlıyor'' diye konuştu.
Kahveci, Türkiye'de şu an 16 kalp Nakli Merkezi, 1 tane Kalp-Akciğer Nakli Merkezi, 45 Böbrek Nakli Merkezi, 26 Karaciğer Nakli Merkezi bulunduğunu bildirdi.
''YAKLAŞIK 100 BİN KİŞİ ORGAN BEKLİYOR''
Türkiye'de, yaşları 2-80 arasında yaklaşık 55 bin kişinin böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize bağlı olarak yaşamlarını sürdürdüğünü, böbrek nakli olmayı beklediğini belirten Kahveci, ''Kronik karaciğer hastalığı nedeniyle tedavi gören 20 bin 2 bini acil karaciğer nakli, kalp yetmezliği nedeniyle 300'ü acil olmak üzere 3 bin kişi kalp nakli, 10 bin kişi kornea, bin kişi de pankreas ve ince bağırsak nakli için sıra bekliyor'' dedi.
Kahveci, 1 Ocak 2009-31 Ekim 2009 tarihleri arasında beyin ölümü gerçekleşen 820 kişinin 264'ünün ailesinin organ bağışına izin verdiğini ve bunlardan da 232'sinin nakil için uygun bulunduğunu söyledi. Bağışlanan organlardan 46 kalp, 5 akciğer, 37 kalp kapağı, 204 karaciğer, 380 böbrek, 17 pankreas, 106 kornea ve 1 tane de ince bağırsak nakli yapıldığını anlatan Kahveci, şunları kaydetti:
''2006 yılında ise 270 beyin ölümü tespit edildi ve 143 vakadan organ nakli için izin alındı. Organ nakli yapılan bu vakalardan 264 böbrek, 117 karaciğer ve 42 kalp nakli gerçekleştirildi. 2007'de tüm Türkiye'deki yoğun bakım ünitelerinden 594 beyin ölümü bildirimi yapıldı. Bunlardan 245'inin ailesi organ bağışına izin verdi. 223 kişinin organları kullanıldı. Bunlardan 63 kalp, 20 kalp kapağı, 197 karaciğer, 397 tane böbrek, 102 tane kornea, 2 tane ince bağırsak nakli yapıldı. 2008'de de toplam 720 beyin ölümü bildirildi ve 262'sinin organlarının bağışına izin verildi, bunların 242'su kullanıldı. Bağışlanan organlardan 50 tane kalp, 1 tane kalp-akciğer nakli, 48 kalp kapağı, 209 karaciğer, 414 tane böbrek, 106 kornea ve 3 tane ince bağırsak nakli gerçekleşti.''
''ORGAN BAĞIŞINDA İSTANBUL BAŞI ÇEKİYOR''
Organ bağışının her geçen gün artış gösterdiğine dikkati çeken Kahveci, kart üzerinde 2006'da 20 bin kişinin, 2007'de 25 bin ve 2008'de de 50 bin kişinin organ bağışında bulunduğunu ve 11 ilde hiç bağışın olmamasının dikkat çekici olduğunu söyledi.
Kahveci, 2009'un Ekim ayı sonuna kadar yaklaşık 180 bin kişinin organ bağışında bulunduğunu belirterek, bağışların 50 bini İstanbul bölgesinden çıktığını, bunu İzmir, Ankara, Antalya, Adana ve Samsun'un izlediğini bildirdi.
Türkiye'de organ nakillerinin yüzde 75'inin canlıdan, yüzde 25'inin kadavradan elde edildiğine işaret eden Kahveci, ''Doğru olan organların canlıdan değil, kadavradan alınmasıdır. Avrupa ve ABD'de de yaygın olan budur'' dedi.
Avrupa'nın en iyi karaciğer ve böbrek nakli merkezlerinin de Türkiye'de olduğunu, bu merkezlerde yapılan ameliyatların gayet başarılı olduğunu ifade eden Kahveci, ''Yapılan ameliyatların başarısı, Avrupa ve ABD'de yapılanlarla aynı düzeyde. Avrupa'nın en iyi karaciğer nakli merkezi, Akdeniz Üniversitesinde ve en iyi böbrek nakli merkezi de Ege Üniversitesindedir. Bu merkezlerin başarısı, ameliyatların sık yapılmasından dolayı tecrübeyle ilgilidir'' diye konuştu.
''BEYİN ÖLÜMÜNDEN BİR DAHA GERİ DÖNÜŞ OLMAZ''
Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi ve Kalp Nakli Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. Mehmet Ali Özatik de Türkiye'de şu anda yaklaşık 500 bin-1 milyon kişide kalp yetmezliği bulunduğunu, bunlardan 5 bin civarında kalp nakline aday hasta olduğunu belirterek, ''Ülkemizde yaklaşık 100 bin kişi kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetmektedir'' dedi.
Özatik, organ bağışının yetersiz olması nedeniyle hastaların çok az bir kısmına nakil yapılabildiğini, hastaların çoğunun nakil beklerken yaşamını yitirdiğine dikkati çekti.
Organlarını bağışlamak isteyenlerin 2 tanık huzurunda il sağlık ve emniyet müdürlükleri, hastaneler, nakil merkezlerine müracaat edebileceğini anlatan Özatik, kişinin yaşamını yitirdiğinde bağışta bulunduğuna dair kartı olmasına rağmen organların alınması için mutlaka yakınlarının izninin gerektiğini vurguladı. Ailelerin organ bağışında çeşitli endişeleri olduğunu belirten Özatik, şunları söyledi:
''Beyin ölümünün ardından bir daha geri dönüş olmaz. Çoğunlukla beyin ölümünün gerçekleştiği yönünde bir karar verildiğinde hasta kısa sürede yaşamını yitirir. Zaten, beyin ölümünden emin olunmayan hastalara böylesi bir tanı konulmaz. Bu kararı ülkemizde kardiyoloji, anestezi, nöroloji ve beyin cerrahı uzmanından oluşan heyet ayrıntılı muayene ve tetkikler yaparak alıyor. Hastanın, bir daha hayata dönmesi mümkün değil. Böylesi bir kaygı duyulmamalı. AB ülkelerinde bu kararı sadece 2 hekim veriyor.
Hastalarının vücutlarının parçalanacağı, bütünlüğünün bozulacağı yönündeki bir endişe de doğru değil. Sadece, bir ameliyat dikişi oluyor ve bu da özenle yapılıyor.
Organ mafyası gibi durumlara da çok takılmamak gerekiyor. Adli Tıp kayıtlarında organları çalınmış ölüm kaydı bulunmamaktadır. Organ nakli tamamen Sağlık Bakanlığının kontrolünde belli bir sistem içerisinde işliyor ve hastaların acil durumuna göre nakil yapılıyor.''
Özatik, organ bağışında yıllardır İspanya'nın başı çektiğini dile getirerek, ''İspanya'da donör sayısı milyon nüfus başına 38, ABD'de 30, diğer AB ülkelerinde ise 20-30 arasında değişiyor. Türkiye'de ise bu oran milyon nüfus başına 3.4'' dedi.
Doç. Dr. Özatik, organ bağış sayısının artması için özellikle yoğun bakımda görev yapan hekimlere önemli görevler düştüğünü söyledi. Yoğun bakımda yatan hastalar arasında beyin ölümü gerçekleşme ihtimali olanların sayısının çok olduğunu ve vurgulayan Özatik, ''Beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin yakınlarını ikna etmek hekimlerin görevidir. Çünkü, tıbben ölü kabul edilen bedenler, umutla bekleyen birçok kişiye can verebilir. Bu nedenle, beyin ölümünden emin olunduğunda tanı kısa sürede konulmalı ve hasta yakınları organ bağışına ikna edilmeli'' diye konuştu.
Haber 7