Kayser Hoca bu sene Şark vilayetindeki bazı mühim alimler ve Arapça ders veren bazı hocalardan müteşekkil yüz kişilik bir gurubu umreye götürdü. Aralarında Vahdet Yılmaz, Ekrem Kılıç, Sabri Okur, Ahmed Aydın ve bazı nur talebeleri de vardı. Maksadı medrese hocaları Risale-i Nur ile ünsiyet etsinler ve biladı Araptaki (Arap beldeleri) hizmeti nuriyeleri hep beraber müşahede etsinler.
Medine-i Münevvere'de topluca Nur Medresesine gidilip Risale-i Nur'dan dersler okunup hatıralar anlatıldı. Dersanede misafirlere yemek ikram edildi. Bir kaç gün sonra Mekke'ye gidildi. Orada da aynen nur medresesini toplu ziyaret ettiler.
Mekke'de bilhassa yerli halk Risale-i Nurlara ciddi teveccüh gösteriyorlar. Haftanın belirli günlerinde Risale-i Nurdan Arapça dersler okuyorlar. O gün derse gelen oranın eşrafı Türkiye'den gelen alimlere Risale-i Nur'un ehemmiyetini, lüzumunu anlattılar. Türkiye'den giden alimler bu manzara karşısında çok şaşırdılar. Çünkü onlar her biri bir tarikata mensup olup Arapça medreselerinde müderrislik yapıyorlardı. Kimisi belki Risale-i Nuru hiç okumamış ama hepsi dost idiler. Fakat Mekke'deki büyük Arap alim ve hocaların bu derece Risale-i Nuru okuyup hararetle sena ettiklerini görünce hayret içinde kaldılar.
"Kendi içimizde ve memleketimizden çıkan Bediüzzaman Hazretlerini bunlar bizden iyi biliyorlar" deyip sahip oldukları cevheri keşf etmenin heyecanı lisanı hallerinden okunuyordu. İnşaallah Türkiye'ye döndüklerinde mutlaka Risale-i Nuru medreselerinde okutacaklarını ifade ettiler. Onlardan bazı hocalar ise zaten kendi talebelerine Risale-i Nurdan dersler yaptıklarını anlatmışlardı.