Türklerle Kürtler din kardeşliğinde bütünleşir

Kürt sorunu konusunda, daha çok Marksist ve liberal aydınların söz söylemesini, İslamcı aydınların geri planda durmasını eleştiren Yüksel, "Burada ısrarla din faktörü ve bölgenin dindar halkı ıskalanmaktadır. Marksistler muhatap alınınca dindarlar baskı a

Kürt sorunuyla ilgili Milli Gazete'ye konuşan Sosyolog Müfit Yüksel, Doğu ve Güneydoğu'nun 5-6 binlik PKK'yı baz alınarak değerlendirilmesini eleştirerek, "Geçen sene Danimarka'da bir karikatür meselesi oldu. Peygamber (s.a.v.)'e bir hakaret oldu. Bu hakarete karşı en büyük miting Diyarbakır'da yapıldı. Yüz binlerce insan katıldı. Bu çok önemliydi. Yani beş altı bin PKK'lıyı görüp, onu baz alıp Kürtlere karşı tavır alanlar oradaki yüz binleri göremiyor. Gazze için miting yapan elli-altmış bin kişilik kalabalığı neden görmüyorlar? Özellikle Türkiye'nin Batı bölgelerinde yaşayanlar bunu görmezden gelmemeli. Kürt kimliğini PKK ya da DTP'ye endeksleyerek Kürtlere cephe almaya hakları yok. Böyle bir kolaycılıkla bir yere varamazlar. Oradaki kitleler Müslüman, fakat kitlelerin şu problemi var tek tek bireyler, organize değiller. Karşılarındaki organize güç PKK nüfusça az bir kitle, ancak organize oldukları için, organize güç organize olmayan büyük kitlelere her zaman galip gelir. Çünkü organize güç bırakılmamış PKK'nın karşısında." şeklinde konuştu.

Kürt alimlerin tablosu Trabzon'da köy odasında asılı

Kürt din alimlerinin tablolarının Türkler tarafından köy odalarına asıldığını kaydeden Yüksel, "Kürt Şeyhlerinin ve Âlimlerinin bulunduğu bir resim tablosunun Çorum, Kastamonu, Rize, Trabzon, Manisa vb. yerlerdeki köylerin köy odalarına asıldığını biliyorum. Bunlar Nakşî ve Kadiri ulemasındandır. Bunların arasında benim babamın hocalarının da resimleri var. Bu son derece önemli bir durumdur. Kürt büyükleri olarak kabul gören bu şahsiyetlerin Trabzon vs. yerlerde köy odalarında veya evlerinin mutena köşelerinde asılı olması ortak bir duygunun ve hafızanın oluşumu açısından çok önemli bir veridir." sözlerini aktardı.

Ulusalcılık asimilasyondur!

Osmanlı'nın bir imparatorluk olduğu için birlikte yaşamayı sağladığını aktaran Yüksel, "Birlikte yaşama projesine bir asimilasyon süreci olarak bakmak yanlıştır. Ulusalcılığın getirdiği tek tip insan oluşturma süreci asimilasyon olarak tanımlanmalı. Cumhuriyet öncesinde başlayan tek tipçi, asimilasyoncu, homojenleştirme, Cumhuriyet projesi olarak uygulanmaya çalışıldı, ama tutmadı. Farklılıklar ile birlikte yaşamayı birbirine karıştırmamak lazım. Osmanlı bir imparatorluk olduğu için birlikte yaşamayı sağlamıştı. Çünkü imparatorluk farklılıklar üzerine kuruludur ve asimilasyonu ortadan kaldırır." sözlerini kaydetti.

Kürtler, "Marksistleri değil bizi muhatap alın" diyor

Kürt sorununun çözümünde sadece Marksistlerin değil dindarların da muhatap alınmasını dile getiren Yüksel, "Bölge halkı, bölgenin dindar insanları ısrarla şunu söylüyor: "Sol, Marksist gelenekten gelen örgütlenmeleri, dine karşıt görüşlerinden dolayı tek muhatap olarak almayın. Eğer bu Marksist örgütlenmeleri muhatap olarak alırsanız bize, yani dindar halka yaşama hakkı tanımazlar." Bu sözler kaç yerde, kaç kere söylendi bana. "Bu konuda yetkilileri uyarın" dediler. Bölgede kiminle görüştüysem bu görüşü dile getirdi. Tabii ki Marksist gelenekten gelip bugün dine daha yumuşak bakan, bugün namaz kılan, oruç tutan kişiler de var ama genel kanaat sadece Marksistlerin muhatap alınmasının dindar halka baskı olarak yansıyacağı yönünde!" merkezinin Kürt bölgeleri olduğunu belirtiyor." dedi.

Din kardeşiyiz diyerek bütünleşebiliriz

Din, kavgalardan sonra birleşmenin ve barışın bir zemini olabiliyor. "Din kardeşiyiz" diyerek bütünleşmenin güçlü bir zeminini inşa edebiliyor. O yüzden bu bölgede çatışmalar, kardeş kavgaları, etnik çatışmalar bir süreliğine olabilir. Ancak dini duygular güçlendirilerek bu sorunu kardeşçe çözüme bağlayacak önderler de çıkabilir."

Çözüm, İslam birliğinden geçer!

Kürt sorununun çözümünün temelde İslam kardeşliğinden, İslam birliğinden geçtiğini ifade eden Yüksel, "Ancak bu çözüm, Kürt kimliğini reddetme, asimile etme, yok sayma, ya da baskı altına alma anlamına gelmez. İslam Kürt kimliğini dışlamaz. Eğer böyle olsaydı ta Emevilerden, Abbasilerden bu yana Kürt insanı, Kürt kimliğini yaşamazdı. Kürtçe yaşamazdı" şeklinde konuşuyor. Müslüman Kürt halkının dindar olduğunu ve dini talepleri bulunduğunu kaydeden Yüksel, dini taleplerin içinde, Kürt medreselerine yasal statü verilmesi, bu medreselerin serbest bırakılması, tevhid-i tedrisat kanununun kaldırılması, tekke ve zaviyeler kanununun kaldırılması ve Şafii kimliğinin Diyanet'te temsil edilmesi gibi taleplerin altını çiziyor. Şafii Kürt kimliğinin de önemine dikkat çeken Yüksel, Mısır'dan sonra Şafii mezhebinin en önemli merkezinin Kürt bölgeleri olduğunu belirtiyor.

Bilinçli olarak din faktörü ıskalanıyor!

Kürt sorunu konusunda, Batı'da ve Doğu'da daha çok Marksist ve liberal aydınların söz söylemesini, İslamcı aydınların daha geri planda durmasını eleştiren Yüksel, "Burada ısrarla üzerinde durulması gereken şey; bu çözümün oluşumunda din faktörünün ve bölgenin dindar halkının ıskalanmasıdır!" diyor.

Bu noktada İslamcı aydınların -istisnalar hariç- iyi bir sınav vermediği kanaatinde olan Yüksel, İslamcı aydınların, sorunun çözümünde dini faktörün yeterli olmadığı savı üzerine seküler bir çözüm arayışını dillendirdiğini ve bu yaklaşımın da çok tehlikeli olduğunu vurguluyor.

"Müslümanlar bu ülkede çok dağınık duruyorlar. Temsiliyet sorunu yaşıyorlar. Aydınları da liberallere eklemlenme sorunu yaşıyor" diyen Yüksel, "Diyalog başka, ama eklemlenme başkadır. Liberallerin din dışı temelli yaklaşımlarının farkına varmadan bu eklemlenmeden kaynaklı bir kabulediş süreci var. Bütün Müslüman aydınları kastetmiyorum, ama bir kısmında bu sorun ciddidir." şeklinde görüş ifade ediyor.

Kürtleri ümmetin dışına çıkarmak istiyorlar!

Kürt sorununun seküler bir zeminde tartışılmasını tehlikeli bulan Müfid Yüksel, bu konuda şunları söylüyor: "Burada dinden, İslâm'dan taviz veremeyiz. Biz ümmetiz neticede. Allah'a (C.C) ve Resulü'ne (SAV) bağlıyız. Sonuçta Kürtlerin bu ümmet içerisinde onurlu bir şekilde yaşamasını istiyoruz. Elbette ulus devletlerin Kürtler üzerinde baskılarını istemiyoruz. Ulus devletlerin getirdiği baskıları, kimlikleri yok saymaları, bu kimliği, dili yasaklamaları ve bu kimliğe yönelik hiçbir baskıyı kabul etmiyoruz. Ama ümmet içerisindeyiz, bu ümmetin dışında değiliz."

Allah'tan (cc) kaçış olmaz

İslamiyet'in kimseyi kandırma aracı olmadığını söyleyen Yüksel, bu konuda daha önce yapılmış olan "ayet ve hadis kullanarak Kürtleri aldatma" girişimlerini de sert bir dille eleştiriyor. Bu yapılan yanlışların İslam'a halel ve nakise getirmeyeceğinin altını çizen Yüksel, "Çözüm İslam'dadır yine. Allah'tan kaçış olmaz. Devletin böyle yapmış olması İslam'ı degrade etme hakkı vermez bize. Sonuçta Ahiret var." diyor.
Milli Gazete
 

İslam Haberleri