“Turn off TV - Turn on Life!”

Yavuz BAHADIROĞLU

Eskiden aileye çocukların sesi hâkimdi. Şimdilerde ise televizyonun sesi çınlıyor...
Her gece ya bizim hayatımıza hiç benzemeyen hayatları izlemekle hayatımızı tüketiyoruz, ya da ekranlar arası ahkâm kesen tanımadığımız bir sürü insanı rahatça duyabilmek için kendi çocuklarımızı susturuyoruz!
Sadece çocuklar değil, televizyon yüzünden hepimiz konuşmayı (Osmanlı ceddimizin dirilişini inşa ettiği “sohbet”i) unuttuk: Aile ortamında sağır-dilsiz rolü oynuyoruz!
Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, televizyon açısından durumumuz pek iç açıcı gözükmüyor.
İnsanımız günde ortalama dört saate yakın televizyon seyrediyor. Beş saatin üzerinde televizyon seyredenlerin oranı ise azımsanamayacak seviyede: % 20...
Televizyona bu derece bağımlılığın altında yatan sebeplerin başında kuşkusuz tembellik geliyor. “Şöyle bir göz atmak” üzere ekran karşısına geçen vatandaş, kanallar arasında mekik dokurken, saatlerin nasıl geçtiğini fark edemiyor...
Bir de bakıyor ki, yatma vakti gelmiş...
Bir gün daha bitmiş...
Haydi yatağa!..
Anlayacağınız her günün önemli bir bölümünü yaşayamamış olarak uyuyoruz.

Dünyada televizyonun tuzağına ilk kez Amerikalılar düştü. Hâlâ çok yaygın olarak seyrediliyor (dünya birincisi)...
Bu yüzden oluşan ailevî ve toplumsal problemlerle sağlık sorunlarını (hareketsizlik çocuğu obez yapıyor) en aza indirmek için, ABD büyük harcamalar yapıyor, ama televizyonun hâkimiyetini bir türlü kıramıyor.
Hatta özel olarak bu iş için oluşturulmuş bazı sivil kurumlar, toplumu televizyonun tuzağından kurtarıp hayata katmayı amaçlayan programlar yürütüyorlar.
Çünkü tembel tembel televizyon karşısında zaman öldürmenin bedeli çok ağır: Yanlış beslenme (Amerikan türü ayakta tıkınma) alışkanlığında oluşup televizyon tembelliğinde pekişen obezite (aşırı şişmanlık hastalığı) Amerika’daki ölüm nedenlerinin başını çekiyor.
Bu yüzden, bazı sivil oluşumlar Amerika’da, “TV-Turnoff Week”, yani “TV Kapatma Haftası” açıyorlar. Amaç, insanları televizyonun karşısından alıp hayata katmak...
Bu kampanyanın çarpıcı bir de sloganı var: “Turn off TV - Turn on Life!” Yani, “Televizyonun düğmesini kapat, hayatın düğmesini aç!”
Sırası gelmişken, konuyla ilgili bir Amerikan hikâyesini sizinle de paylaşmak istiyorum...

Bir akşam Jeremy okuldan eve sıkıntılı bir şekilde döndü. İngilizce öğretmeni ona bir ödev vermişti: Evdeki televizyon bir haftalığına kapatılacak, bu süre tüm ayrıntılarıyla kaleme alınıp öğretmene getirilecekti.
Jeremy’yi aldı bir düşünce: Televizyonsuz bir hafta geçer miydi? Kendini bildi bileli, televizyon, ailenin en ayrılmaz parçasıydı. Neredeyse hiçbir akşam kapanmaz, hatta her akşam televizyon programlarıyla ilişkili mazeretler bulunup kimsenin ziyaretine gidilmez, ziyaretçi kabul edilmezdi.
Bu kadar televizyona bağımlı olan ailesine durumu nasıl kabul ettirecekti? Üstelik basketbol maçları o hafta başlıyordu. Hatta o hafta içinde, yaşadıkları şehrin takımı bir dizi maça çıkacak rakipleriyle mücadele edecekti. Babası bu maçlara tutkundu. Ona nasıl söyleyecekti?
Gerçekten de, Jeremy’nin teklifi babasını çileden çıkardı. Bağırdı, çağırdı. Öğretmen aklını mı yitirmişti, mahsus mu yapıyordu; maçların başlayacağı zamanı isteyerek mi seçmişti?..
Demediğini bırakmadı. Sonra duruldu. Ucunda ölüm yoktu ya, bir hafta sabrederdi. Böylece Jeremy’nin ailesi, televizyonu bir hafta süreyle açılmamak üzere kapattı. Ve sonuç herkes için çok şaşırtıcı oldu: Bütün aile çok farklı bir hafta geçirdi... Öncelikle bir birleriyle konuşmayı, birlikte aynı şeyleri yapmayı, yaşamayı ve paylaşmayı keşfettiler...
Televizyondan seyredemedikleri iki önemli maçı sindire sindire tribünden seyrettiler...
Yıllar sonra ilk kez birlikte tiyatroya ve sinemaya gittiler... Ne zamandır görmedikleri akrabalarını, arkadaşlarını ziyaret ettiler... Mutfakta anneye yardım ettiler.
Jeremy’nin emekli öğretmen olan babası, hafta sonunda hayretle söylenmekten kendini alamadı:
“Meğer birlikte yapacak ne çok işimiz varmış.”
Ardından da ilginç bir benzetme yaptı:
“Bir haftalık tecrübemle herkese diyorum ki, televizyonunuzu kapatın. Bu küçük iş, sizin beyninizi mısır lapası olmaktan kurtaracaktır.”

Jeremy’nin öğretmeni, nereden esinlenerek böyle bir ödev verdi bilemiyoruz, fakat bir haftalığına televizyonu kapatmak, son yıllarda gittikçe yaygınlaşan bir eylem...
Arada bir hayatta böyle değişikliklerle hayata yeni pencereler açmak, hayatımızı rutinleşmekten kurtarabilir. Malum: Sürekli aynı şeyleri yaşayıp seyretmek, hayatı git gide çekilmez yapıyor.
Nerede okuduğumu hatırlayamadığım bir tespiti son cümle olarak kaydetmek istiyorum:
“Siz boş boş, arkanızı yaslayıp televizyon seyrettiğiniz vakit, düşünün ki o an başkalarının çalışmalarını seyrediyorsunuz!”

Vakit

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.