Çocuk uzun uğraşılar sonucunda istediği pahalı oyuncağı babasına aldırdı. O gün sevincinden gözlerine uyku girmedi. Gözleri kapanıncaya kadar oynadı. Ertesi gün oyuncağı ile okula gitti. En sevdiği arkadaşı oyuncağını çok beğendi. Oynamak istedi. Çocuk, çok sevdiği arkadaşına oyuncağını hediye etti. Akşam oyuncaksız olarak eve geldi. Babası oyuncağı ne yaptığını sordu. Çocuk arkadaşına hediye ettiğini söyledi. Siz olsaydınız çocuğunuza nasıl davranırsınız?
Anne çocuğuna para verip ekmek almasını söyledi. Çocuk bakkala gidip ekmeği aldı. Bakkal amca parasının üstünü saymasını istedi. Çocuk saydı. Bir yanlışlık yoktu. Çocuk paranın üstünü cebine koydu. Eve geldi. Annesi ekmek ile birlikte paranın üstünü istedi. Çocuk elini cebine attı. Cebinde para yoktu. Siz olsaydınız çocuğunuza nasıl davranırsınız?
Sizin davranışlarınız çocuğunuzun değerler sisteminin temeli olacaktır. Belki o an için vereceğiniz tepkiler sizi rahatlatacaktır ama çocuğunuzu bir ömür boyu olumlu ya da olumsuz bir şekilde etkileyecektir. Çocuğunuz, en sevdiği eşyayı arkadaşına hediye etmesinin neresi kötü? Hediyeleşmek, paylaşma duygusunu kazandırmaz mı? Paylaşmasını bilen bir çocuk bencillikten uzak olur.
Çocuklarımıza takındığımız tutumlar onların geleceğini şekillendirmesi açısından önemlidir. Özgüven de bu tutumların sonucunda ortaya çıkar. Yanlış tutumlar aşırı özgüvenli çocukların ortaya çıkmasına neden olur. Aşırı özgüven sahibi daha doğrusu özgüven patlaması yaşayan çocukların enaniyet damarları gelişir. Çevresinde kendisinden başka kimseyi görmez. Büyüdüğü zaman, eline biraz yetki geçtiğinde de kimseye hayat hakkı tanımaz.
Her çocuğun kendisine verilmiş yetenekleri vardır. Yeteneklerini kullanması ve buna göre hareket etmesi en doğalıdır. Bunu daha da güzelleştiren yetenekleri kendisine vereni tanıması ve Yaratıcı ile bağ kurmasıdır. Yaratıcı ile bağ kurup O’na dayanan çocuklar da özgüven gelişimi her yönden kendini olumlu yönde gösterir. Aşırı derece de kendine güven duyan, kendine verilen yetenekleri Yaratıcı’ya dayandırmayan bir anlayış ise enaniyetin pençesinde boğuşur. Buradaki ince çizgi Yaratıcı ile bağ kurmaktır. Asıl yeteneğimizi sahibine vermektir. Bunu yapmayıp veya çocuklara bunu aşılamazsak çocuklarımız her şeyi “Ben yaptım. Ben başardım. Bu benim ürünüm.” diyeceklerdir ve tüm yapılanları kendilerinden bileceklerdir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer durum da çocuklarımızı sonuç odaklı olmaktan çok süreç odaklı olmaya alıştırmalıyız. Sonucun Allah’tan olduğunu öğretmeliyiz. Bunu çocukların seviyesine uygun örneklerle açıklamalıyız. Bunu başarabilirsek çocuklarımızın kişilik gelişimleri daha sağlıklı olacaktır. Diğer önemli bir konu da çocukların farkındalık düzeylerinin arttırılmasıdır. Kendisinin farkında olan çocuklar daha başarılı olmaktadırlar. Çünkü ne yapabileceklerini bilirler. Duygularını ve tepkilerini tanırlar. Duygularını kontrol etmesini öğrenirler. Yaratıcısını bilen çocukların kendilerine hakim olma düzeyleri diğer akranlarına göre üst düzeydedir.