Üç dalda açan çiçekler

Dr. Selçuk ESKİÇUBUK

İnsanın vücudunu oluşturan atomlar, moleküller çevrede dağılmış bir vaziyette iken özel kanunlara tabi olarak ve bir nizam ve intizam altında yediği içtiği gıdalarla insan vücuduna girerler. Dışarıda cansız olan bu maddelere içerde canlılık kazandırılır, ilgili organlar içinde erkeklerde sperm hücreleri, kadınlarda yumurta hücresi yaptırılır. Bunların yapılışında özel bir kasıt ve hikmet vardır. Sonra ana rahminde çok değişik olaylar gelişir, iki hücre birleşip tek hücre olur sonra onlardan et olur, kemik olur, zincirleme olaylar gelişir. Her yeni olay, bir öncekinden daha mükemmel olarak meydan getirilir. O kadar karmaşık olaylar yaşanmasına karşın hiçbir düzensizlik olmaz.

Annelerin karnında iki ayrı hücrenin birleşmesiyle başlayan olay, üç karanlıkta bölünerek ve çoğalarak devam eder. İnsanın anne karnı içindeki gelişimi, bir gövdeye bağlı üç ana daldan gelen küçük dallar ile bunun uçlarında açmış güzel çiçekleri olan bir ağaca benzer. Bir yumurta hücresinin bir spermle birleşmesiyle ana rahminde başlayan hayat, çok çeşitli halden hale dönüşür. Bir damla sudan başlayan bu insan olma serüveni önce embriyo halini alır, sonra bir çiğnem et parçasına benzer, sonra kemikler oluşur ve ete bürünerek şekillenir sonunda da insan olur.

Bu ağacın dış, iç ve orta dallarındaki atomlar, moleküller belli zaman aralılarında bir plan içinde dizilerek hücreleri, hücreler bir araya gelerek dokuları, dokular organları ve hepsi beraber ise insanı meydana getirirler.

Her üç daldan insanda farklı organlar meydana getirilir. Dış tabakadan; Sinir sistemi, beyin ve deri, Orta tabakadan; Böbrek, Kalp, Kaslar, Kemikler, kemik iliği ve kan hücreleri, İç tabakadan ise; Karaciğer, akciğer ve bağırsaklar gibi organlar oluşturulur. Ve sonunda iki hücrenin birleşmesinden 9 ay 10 gün sonra, 100 trilyon farklı hücreden ve farklı organlardan meydana getirilmiş özel bir insan yaratılır.

Mesela Kalp, 19.günde gelişmeye başlar, 22.günde atmaya başlar, dakikada 113 kez atar. Tam şeklini alıncaya kadar da gelişimini sürdürür. Beyin ve sinir sistemi ise 3.haftada gelişmeye başlar. 3-4 hafta sonunda vücut planı ortaya çıkmaya başlar. Her organın oluşmaya başladığı gebelik haftaları birbirinden farklıdır. 9 ay 10 gün sonra vakit gelir ve bebek tam gelişmiş vaziyette dünyaya gözünü açar.

Bediüzzaman bu olayları aşağıdaki gibi anlatır:

*İnsanın cesedini teşkil eden zerreler, alemin zerratı içinde camid, dağınık bir şekilde iken, bakarsın ki, mahsus bir kanunla, muayyen bir nizamla intizam altına alınarak alem-i anasıra gönderilir. alem-i anasırda sakit, sakin, gizli bir vaziyette iken, birden bire kafile kafile, muayyen bir düsturla, yevmi bir intizamla, bir kast ve hikmet altında alem-i mevalide intikal eder. alem-i mevalidde de, sükut içinde iken, birdenbire acip, garip bir tarzla nutfeye inkılap eder. Sonra müteselsil inkılaplarla alaka olur, sonra mudga olur, sonra et, kemik olur. Bu inkılapların herbirisi, evvelkisine nisbeten daha mükemmel ise de, layıkına göre mevattır, yani hayatsızdır. (İ.İCAZ)

*en basit bir cismin geçirmiş olduğu inkılabat ve tahavvülata dikkatle bakılırsa görülür ki, alem-i zerrattaki zerreler, alem-i anasıra intikal edince başka suretlere girerler, alem-i mevalidde, başka suretlere dönerler, nutfede başka vaziyet alırlar, sonra alaka olur, sonra mudga olur, sonra bir insan suretini giyer, ortaya çıkarlar. Bu kadar inkılabat-ı acibe esnasında, zerreler öyle muntazam harekat ve muayyen düsturlar üzerine cereyan ederler ki, sanki bir zerre, mesela alem-i zerratta iken vazifelendirilmiş ve Abdülmecid'in gözünde yer alıp vazife görmek üzere yola çıkarılmıştır. Bu hali, bu vaziyeti, bu intizamı gören bir zihin, bila-tereddüt hükmeder ki, o zerreler, bir kasıtla ve bir hikmet altında gönderilir.(İ.İCAZ)

*Vücud-u insan, tavırdan tavıra geçtikçe acîb ve muntazam inkılâblar geçiriyor. Nutfeden alâkaya, alâkadan mudgaya, mudgadan azm ve lâhme, azm ve lâhmden halk-ı cedîde, yani insan sûretine inkılâbı gayet dakîk düsturlara tâbidir. O tavırların herbirisinin öyle kavânîn-i mahsusa ve öyle nizâmât-ı muayyene ve öyle harekât-ı muttarıdaları vardır ki, cam gibi, altında bir kasd, bir irâde, bir ihtiyâr, bir hikmetin cilvelerini gösterir.

İşte, şu tarzda o vücudu yapan Sâni-i Hakîm, her sene bir libas gibi o vücudu değiştirir. O vücudun değiştirilmesi ve bekâsı için inhilâl eden eczâların yerini dolduracak, çalışacak yeni zerrelerin gelmesi için bir terkibe muhtaçtır. İşte o beden hüceyreleri, muntazam bir kanun-u İlâhî ile yıkıldığından, yine muntazam bir kanun-u Rabbânî ile tâmir etmek için rızık nâmiyle bir madde-i latîfeyi ister ki, o beden uzuvlarının ayrı ayrı hâcetleri nisbetinde, Rezzâk-ı Hakiki, bir kanun-u mahsus ile taksim ve tevzî ediyor. (SÖZLER, 29.Söz)

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.