17 Aralık kırılmasından sonra Risale-i Nur’un yeni bir yayılma evresine girdiği görülüyor. Grupların ve şahısların elinde olmaktan uzaklaşıp yeni bir okur kitlesi, yeni bir müdavim, yeni bir takipçi kitlesi oluşturmaya başladı.
Evet, Risaleler evrenselleşiyor, küreselleşiyor. O zaten evrenseldi, suniliği yıkıyor, sahih akışını sürdürüyor. Onu belli bir kalıba ve belli bir anlayışa sokmanın yanlışlığını yaşadık yakın zamanlarda.
Ne kadar fıtri bir ihtiyaç içinde yazılmışsa o denli fıtri neşrini sürdürüyor. Tahkir edici tavırlar onu daha da parlattığı gibi tahrif edici tavırlar da, onun daha çok revacına vesile oldu, oluyor.
Said Nursi ismi aleyhte değil lehte bahsedilir oldu medyada, kitle iletişim araçlarında, üniversitelerde, entelektüeller arasında, halk tabanında, devlet ricalinde, siyasilerin nazarında…
Sosyolog Hakan Yavuz çok veciz ifadelendirmiş bütün bunları “Risale-i Nur savcıların ve nurcuların elinden çıktı.”
Savcılar da Nurcular da pekâlâ Risale-i Nur okumayı sürdürürken yeni bir okur varlığı ve yeni oluşumlar, yeni yaklaşımlar, yeni yorum ve uygulamalar olacak, oluyor, olmalı.
Bütün bu daireler, hakikatlerin yeni dairelere taşınması için gerekli değil mi? Katmanlar arasında gerginlik değil akışkan ve geçişken bir bütünlük oluşturmak, akıl kalp ahengini kurmak, doğu batı sentezini yapmak, ırklar ve renkler seremonisini sağlamak; evet, Tefsir- i Kur’an Risale-i Nur’un hedefinde olmayan insan, yer, kıta var mı?
Yeni dönemin sancıları da olacak. Ve bu dönemler atlatılacak. Kurulacak Kur’an medeniyeti için kaybedecek zaman yok artık.
Dar çekişmeler, sığ tartışmalarla oyalanmak değil çözüm getirici bakışlar, bütünlük sağlayıcı davranışlar, kuşatıcı fikirler ve bunların pratikliğe geçmiş uygulamaları ile ümmet denizine açılma zamanındayız.
Ülkemizde, bölgemizde, dünyada yaşanan hadiseler sencilik, bencilik, grupçuluk, şuculuk buculuk kaldıracak gibi değil.
Kalkma trendine girmiş uçağı basit hesaplar yüzünden hızını kesmenin alemi var mı? Hem de insanlık âlemi büyük sıkıntı yaşarken.