Risale Akademi 10 Ocak 2021 tarihinde, bir hafta önce vefat eden Nur Talebesi Dr. Mehmet Akay’ı anma programı düzenledi. Katılımcılar Mehmet Akay’ın nur hizmetindeki yerini hatıra ve yorumlarıyla tespit ettiler. Bu vesileyle merhumu daha yakından tanıma imkânına sahip olduk.
16 yaşında Risale-i Nur’u tanımama rağmen bir Balıkesirli olarak Balıkesir Nur hizmetinin öncülerinden Dr. Mehmet Akay’la şahsen tanışmak nasip olmadı. Mehmet Akay da 18 yaşında Risaleyi tanır fakat Bediüzzaman’ı görmek nasip olmaz. Bazen görmeyen görenden daha çok değer bilir. Veysel Karani, Efendimizi (asv) hiç görmediği halde dört halifeden sonra en çok bilinen hak dostlarından biri haline gelmiş, çağlar boyu adı dilden dile geçerek gönüllerde çağıldamıştır. Asrımızda Peygamber ruhunu yaşamaya ve yaşatmaya çalışan Bediüzzaman’ın rahlesinden de birçok insan geçmiş; bir kısmı unutulmuş; Zübeyir Gündüzalp gibi güzide insanlar ise tarihe altın harflerle işlenmiştir. İki isim vardır ki onlar Bediüzzaman’ı görmedikleri halde saffı evvel nur talebeleri gibi kalplerde yer etmişlerdir: Ali Uçar ve Mehmet Akay.
Bediüzzaman vefat ettiğinde Akay 23 yaşındadır ve ancak 18 yaşında Risaleleri tanıyabilmiştir. O günkü şartlarda görüşme imkânı olmasa da Bediüzzaman, hayatının en özel kişisi olarak kalbinde yer etmiş, hayatını onun öğretileri üzerine kurmuş, dem ve damarlarına varıncaya kadar nurlarla bezenmiştir. Bu uğurda çile çekmiş, defalarca hapse düşmüş ama asla hizmetten geri durmamıştır.
Mehmet Akay 1939 yılında Balıkesir’in Şamlı Kasabasında dünyaya gelir. Baba tarafı Manyas’ın Hacı İsmail Köyündendir. Babası memuriyet dolayısıyla Şamlı’ya yerleşmiş ve bu kasabadan bir hanımla evlenmiştir. Bediüzzaman’ın etrafında halelenen saffı evvel nur talebelerinin kökleri umumiyetle Peygamberimize (asm) kadar uzanmaktadır. Mesela Ermenek doğumlu Zübeyir Gündüzalp’in anne tarafı seyyiddir. Kastamonu doğumlu Mehmet Feyzi’nin dedeleri de Şam’dan gelmiştir. Şamlı Kasabası 14. yüzyılda Şam’dan gelen aileler tarafından kurulmuştur. İhtimal ki Akay’ın dedeleri buradan gelmiştir.
1926 yılında Barla’da telif edilmeye başlayan Risale-i Nur yirmi yıl sonra Balıkesir’e ulaşır. Rumeli muhaciri İbrahim Ethem Talas mübadele yıllarında Balıkesir’in Balya ilçesine yerleştikten sonra hakikat arayışına girer. Bir zaman sonra Risale-i Nur ile tanışır. Balıkesir merkezdeki Alaca Mescid’de imamlık yapmasının avantajını da kullanarak Balıkesir ve civarında Nur’ları yaymaya başlar. 1947 yılına gelindiğinde Afyon Hapsi hadisesi gerçekleşir. İbrahim Ethem ve bir grup Balıkesirli nur talebesi tutuklanarak Bediüzzaman’ın bulunduğu Afyon Hapsine konulur. Burada bir yıl kadar kaldıktan sonra memleketlerine dönerek kaldıkları yerden hizmete devam ederler. Nihayet hizmeti Balıkesir sınırları dışına taşımayı başarırlar. İbrahim Ethem insanüstü gayretleri ile nur dairesinde saygın bir yer edinir. 1971 yılında Afyon’un Sandıklı İlçesinin, Menteş köyünde vefat eder. Bediüzzaman’ın tanımladığı şekliyle üçler, yediler, kırklar silsilesinde yaşayan yedi veliden biri unvanına kavuşur. İsmi Risale-i Nur’a altın harflerle kaydedilir. 1957 yılında Risale-i Nur’u tanıyan Akay ile İbrahim Ethem’in yollarının kesişip kesişmediğini bilmiyoruz ama dervişane bir hayat yaşayan Akay’ın, Mevlevi etkisi hayatının her alanına yansımış İbrahim Ethem’in Balıkesir’de çizdiği nurlu yoldan bir an olsun sapmadığı bir gerçektir.
Bekir Berk, Balıkesir Nur hizmeti denilince akla gelen en önemli isimdir. 1926 yılında Ordu’da dünyaya gelen Berk, liseyi Balıkesir’de okur. Üçüncü sınıfta tanıştığı Saliha Ovacık ile ilerleyen yıllarda yollarını birleştirerek evlenirler. Bu evlilikten Ertuğrul dünyaya gelir. Bir süre Balıkesir’de avukatlık yapar. 1954 yılında Millet Partisi milletvekili adaylığı teklif edilir. Seçim meydanında binlerce Balıkesirliye hitap eder.
Siyaset ve din birlikte olduğunda soruna dönüşebilmektedir. O günlerde kitapçıda Eşref Edip’in “Bediüzzaman Said Nursî” isimli kitabını görür. Alıp, okur. Daha önce hakkında birçok şey duyduğu Bediüzzaman’ı bu kitapla daha yakından tanıma fırsatı bulur. Çok etkilenir. Bu güzel tevafuk kısa süre sonra onu Nur Üstada götürecek, akabinde hayatını Nurlara vakfedecektir. Bu süreçte Balıkesir en çok uğradığı şehirlerden olacaktır.
Bekir Berk ile Mehmet Akay 1957 yılında aynı günlerde, aynı şehirde Balıkesir’de Risale-i Nur’u tanırlar. Bekir Berk o günlerde 31, Akay 18 yaşındadır. İşin güzel taraflarından birisi ikisinin de Risale-i Nur ile tanışmasına vesile olan kişi aynıdır: Kitapçı İbrahim Simav. Akay’ın ailesi o günlerde Balıkesir’in İvrindi ilçesine taşınır. İvrindi’de nitelikli lise olmadığından Balıkesir’e gidip gelmektedir. Okumaya çok ilgili olan Akay, Simav kitapevinde kitapları incelerken İbrahim Simav Risale-i Nur’ları göstererek, “Bu kitapları okursan hayatını kurtarırsın” der. Tavsiye doğrultusunda Risaleleri okuyan Akay çok etkilenir. Ondan sonra kitapevinin müdavimlerinden olur.
Risaleleri Balıkesir’de tanıyan Akay medrese-i Yusufiye ile de burada tanışır. Yaz aylarında 3 yıl Susurluk Şeker Fabrikasında stajyer doktor olarak görev yapar. Fabrikanın bekçi kulübesini kendisine dershane yaparak etrafındakilere Nurları anlatır. 1960 yılının eylül ayında fabrika camisinde yatsı namazını kılıp çıkarken tutuklanır. Böylece sonraki yıllarda sık sık uğrayacağı Medrese-i Yusufiye hayatı başlar. 26 gün tutuklu kaldıktan sonra Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada beraat eder. (21 Nisan 1961) Nur talebeliğinin tescili kabul edilen medrese-i Yusufiyeden ilk diplomasını alır. Ne gariptir ki defalarca hapse giren Akay son olarak yine Susurluk’ta hapse girerek yedi gün yatar.
1958 yılında Bekir Berk İstanbul’da avukatlık bürosu açarken aynı günlerde Akay İstanbul Tıp Fakültesine kaydolur. Balıkesir’de ne kadar sıklıkla görüştükleri bilinmemekle birlikte İstanbul günlerinde aralarında derin bir muhabbetin olduğu anlaşılmaktadır. 1963 yılında hakkında İstanbul’da açılan mahkeme süreci uzun sürer. Tutuksuz yargılanan Akay’ın işlemlerini o günlerde Bekir Berk’in yardımcısı konumundaki Mehmet Fırıncı ağabey takip eder. Buradan avukatın Bekir Berk olduğu anlaşılmaktadır.
Bekir Berk gerek nur talebelerinin mahkemeleri için gerekse de oğlu Ertuğrul Hakan’ı ziyaret etmek için sık sık Balıkesir’e gelir. O günlerde de Akay’ın Berk’le görüştüğü anlaşılmaktadır.
Bekir Berk 1971 yılında Balıkesir Nur talebelerinden Abdünnur Keseli’yi evinde ziyaret eder. Haberi alan sevenleri burada toplanır. Sabah ezanına kadar sohbet edilir. Sohbete katılanların bir kısmı namazı beklemeden dağılır. Kalanlar Namaz tesbihatını yaparken baskın yapılır ve tutuklanır. O gece Akay’ın Berk’le görüşüp görüşmediği bilinmemekle birlikte sohbette olma ihtimali kuvvetlidir. Zira tutuklama haberini alan Akay korkusuzca Emniyet Müdürlüğü binasına gelerek Berk’e sevgisini ve sadakatini bildirir. Berk’in İzmir cezaevine sevki üzerine Mehmet Fırıncı ve Necmettin Şahiner ile İzmir’e kadar refakat ederler.
Akay 1973 yılında Balıkesir’e döner. Risaleye aşkla bağlı olan Akay vurgulu şekilde, üzerine basa basa, büyük bir vecd, tefekkür ve tefeyyüz halinde okur. Çamlık Tepesine çıkarak saatlerce gürül gürül okuyup şehri tenezzüh eder. Gecelerini Nur risaleleriyle aydınlatmak için uykusunu gidermek amacıyla tas tas çay içer.
Son şahitlerden, kadim nur talebelerinden Enver Tezer, Balıkesir Nur hizmetinin hafızasıdır. Balıkesir’de hizmetin temelini İbrahim Ethem atar; Tezer de duvarlarını örer. Askeriyenin teknik hizmetler bölümünde görev yapan Tezer etrafında toplanan nur gönüllüleri Zağnos Camii civarında ilk nur dershanesini açarlar. Dershanenin müdavimlerinden birisi de saffı evvel nur talebelerinden Sabri Halıcı’nın oğlu astsubay Ömer’dir. Ömer Halıcı 1954 yılında Manyas gölü civarında talim yaparken uçağın düşmesi sonucu şehit olur. Balıkesir Hava Şehitliğine emanet edilir. Aynı gün Bediüzzaman’ın üzerinde bulunduğu kayık Eğridir Gölü üzerinden Barla’ya giderken batma tehlikesi geçirir. Bediüzzaman ölümden döner. Ölümün kuvvetle muhtemel olduğu bu durumdan kurtulmasını Ömer Halıcı’nın kendisinin yerine şehit olması ile açıklar. Söz konusu açıklama Lahikalarda kendine yer bulur. Gönül isterdi ki Akay’ın kabri de Balıkesir’de olsaydı da şehir onunla şereflenseydi.
Enver Tezer’in evi saffı evvel nur talebelerinin uğrak yeri olur. Bekir Berk ve Akay’ın dünyasında onun ayrı bir yeri vardır. Bekir Berk’in Balıkesir’deki oğlu Ertuğrul Berk’e sahip çıkar. Şehir dışından gelenler Balıkesir’in demirbaş nur talebesi olarak Tezer’e uğradıktan sonra Akay’ı ziyaret ederler. Tezer ile Akay yıllarca birlikte hizmet ederler. Bir araya geldiklerinde nurlu hatıraları yad ederler. Tezer, Akay parkinson hastası olduktan sonra sık sık ona hizmet hatıralarını hatırlattığını, onun da o günleri hatırlayıp tebessümle karşılık verdiğini belirtir.
Akay Balıkesir’in gülümseyen yüzüdür. Balıkesir’in Zübeyir Gündüzalp’idir. İhlâs ve sadakati, samimi halleri, daima gülen yüzü ve nurani siması, büyüklere muhabbeti, küçüklere merhametiyle gönüllerde taht kurar. Naif ve zarif kişiliği ile dünyasında yer eden ihlâs ve uhuvvet prensipleriyle dedikodu ve gıybetin olduğu, kalplerin kırıldığı nifak ortamlarında bulunmaz. Gıybet etmediği gibi yanında da ettirmez. Bu da ihlâsını kuvvetlendirip her çevreden insanın sevgisini ve saygısını kazanmasına vesile olur. Kendisinden fazla yaşlardakilerle muhatap olmaktan çok fıtratları henüz kirlenmemiş gençlere ulaşmaya çalışır; böylece dünyası daima genç kalır. İstanbul ve Ankara’da ilk üniversite nur dershanelerini açılmasına vesile olur. Bu yöndeki hizmetlerine Balıkesir’de de devam eder.
Zübeyir Gündüzalp’le geçirdiği güzel günlerin hatırasını canlı tutmak için Zübeyir Gündüzalp ismini verdiği bir nur dershanesi inşa ettirerek gençlerin hizmetine sunar. Onca meşguliyetine ve sağlık sorununa rağmen “Her sohbet programında melekler yoklama yapıyorlar, ben yok yazılmak istemiyorum” diyerek nur sohbetlerine katılır. Kuşatıcı bir kişiliğe sahip olan Akay, Risale-i Nur grupları arasında ayrım yapmaz, çağırılan her yere gider. Bu minvalde ihlâs, uhuvvet ve ittihad prensiplerinin ihyası anlamında ondan alacağımız çok ders var.
Doktorluğu bırakıp hayatını iman hakikatlerine vakfetmek isteyince Zübeyir Gündüzalp “Kardeşim, kalben terk et. Hayatını feda etmişsin, nefsini feda edememişsin, neye yarar!” diyerek görevine devam etmesini ister. Bu tavsiye üzerine doktorluk ve nur hizmetini birlikte yürütür. Yine Gündüzalp’in tavsiyesiyle 46 yaşına kadar evlenmeyerek hizmet eder. O günlerde Bayram Yüksel evlenince vaktin geldiği düşünerek Balıkesir’de İzmirli Dr. Nazmiye Hanım ile yuvalarını birleştir. Böylece Nur dairesi bir şefkat kahramanı daha kazanır.
Risale-i Nur’da bahsedilen “bahtiyar doktorlar” iltifatına mazhar olan Akay, 2010 yılında parkinson hastalığına yakalanır. 10 yıl süren hastalığın ardından 3 Ocak 2021 tarihinde İzmir’de Rabbine kavuşur. Saffı evvel nur talebeleri gibi yaşayan Akay, vasiyeti üzerine Ahmet Feyzi Kul gibi seçkin nur talebelerinin bulunduğu İzmir Çamlık Kabristanına emanet edilir. Bahtiyar Doktor Mehmet Akay’ın bedeni Çamlık Kabristanında olsa da ruhu Balıkesir’e feyiz vermeye devam etmektedir.