بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
وَكَذٰلِكَ نُوَلّ۪ي بَعْضَ الظَّالِم۪ينَ بَعْضًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ۟
"İşte biz, kazandıkları günahlar yüzünden zâlimleri kötülük işlemede, birbirine böylece dost ve yardımcı yaparız." (En'am Suresi, 129.ayeti kerime.)
Hz. Ebûbekir’e (ra) göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar bir zalimi görürler de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 5; Ebû Dâvûd, Melâhim, 17)
***
Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş.
Hıyanet, hamiyet libasını giymiş. Cihada, bağy ismi takılmış.
Esarete hürriyet namı verilmiş. Ezdad, sûretlerini mübadele etmişler. (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri,)
Nasıl? İşte ispatı;
Putin'in sözcüsü Peskov: "İşgal ifadesi kabul edilemez, bizim istediğimiz Ukrayna'nın özgürleşmesi, Nazileri temizlemesi, operasyonumuz bu hedefleri başarmayı amaçlıyor."
Doğu Ukrayna'da Rus uçaklarının vurduğu anaokulu.
***
"Holodomor (Ukraynaca: Голодомо́р) ya da Ukrayna Kırımı, 1932-1933 arasında, o dönem Sovyetler Birliği'nde, şimdiki Ukrayna ve Rusya'nın Kuban bölgesinde suni olarak oluşturulan kıtlık (buğday ve çavdar tarlalarını yakarak) sebebiyle yaklaşık olarak 8 milyon insanın öldüğü olaylara verilen addır. (Vikipedi)
***
"İşte, medeniyet-i hâzıra, felsefesiyle hayât-ı içtimâiye-i beşeriyede nokta-i istinâdı kuvvet kabul eder. Hedefi menfaat bilir. Düstur-u hayatı cidâl tanır. Cemaatlerin râbıtasını unsuriyet ve menfî milliyet bilir. Gayesi hevesât-ı nefsâniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid etmek için bâzı lehviyâttır." (25.Söz)
İşte Amerika, Avrupa ve Rusya zalimleri günahları yüzünden, kötülükte birbirine yardım ederek, Ukrayna toprakları ve halkını ateşe attılar.
Kimbilir bu ateş dünya ve ülkemize de sıçrayacak! Allah korusun.
Kuvveyi gadabiyenin "İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddi ve ne manevi hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür." (İşaratül İ'caz)
"İşte biz, kazandıkları günahlar yüzünden zâlimleri kötülük işlemede, birbirine böylece dost ve yardımcı yaparız."
***
2. Dünya Savaşı'nda üstad Said Nursi'nin şiddetli şefkat ve rikkati (acıması):
Gayet ehemmiyetlidir.
بِاسْمِهِ سُبْحَانَه
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber mânevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu.
Birden ihtar edildi ki:
Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer.
Böyle musibet-i semaviye mâsumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.
Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa'da, Rusya'daki (bugün Ukrayna'daki) çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim.
O mânevî ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. Şöyle ki:
O musibet-i semaviyeden ve beşerin zâlim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı mâneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.
On beşinden yukarı olanlar, eğer mâsum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem âhirzamanda Hazret-i İsâ'nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek.
Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zaifler, müstebit büyük zâlimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar.
Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem ve şefkatten tesellî buldum.
Eğer o felâketi gören zâlimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.
Eğer o felâketi çekenler mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın mânevî ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir. (Kastamonu Lahikası 76. Mektup)