Konya'da 21-25 Şubat tarihleri arasında düzenlenen İklim Şurası’nda bir araya gelen komisyonların tavsiye kararları bildirge şeklinde yayınlandı. Türkiye’nin iklim değişikliğine uyum sürecine hızlıca adapte olabilmesi ve uluslararası ölçekteki taahhütlerini yerine getirebilmesi için eylem planına dahil edilen alanlar arasında enerji ve ulaşım sektörü de yer aldı.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Çatay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, küresel sera gazı salımının yüzde 17'sinin, karbon salımının ise yüzde 20'sinin ulaşım ve taşıma faaliyetlerinden kaynaklandığını belirtti.
Ulaşım sektöründe küresel karbon salımının 2019'da yaklaşık 8,5 milyar tonken, 2020'de 7,2 milyar tona düştüğünü ve yaklaşık yüzde 10’luk gerilemenin büyük oranda pandemi kaynaklı olduğunu ifade eden Çatay, 2021 yılı rakamları açıklandığında, salgın etkisinin zayıflamasıyla salımın arttığının görüleceği tahmininde bulundu.
Çatay, Türkiye'nin ulaşımdaki karbon salımıyla ilgili ise şu bilgileri paylaştı:
"Türkiye'de yaklaşık 85 milyon ton olan ulaşım kaynaklı karbon salımının yüzde 90’a yakını kara yolu ulaşımına, yüzde 70’i ise kara yolu yük taşımacılığına dayanmaktadır. Mevcut politikaların devamı halinde 2050 yılına kadar karbon salımının 120 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Bu süreçte bireysel ve toplam taşıma araçlarından kaynaklanan karbon salımında önemli bir artış öngörülmezken yük taşımacılığında karbon salımının 75 milyon tona yükseleceği tahmin edilmektedir."
"Türkiye gerekli altyapıya, insan gücüne ve kapasiteye sahip"
Ulaşımın karbonsuzlaşmasının, temelde enerji üretiminin karbonsuzlaşmasına bağlı olduğunu vurgulayan Çatay, "Yakın gelecekte sıfır karbonun mümkün olmadığı açık. Belirlenen net sıfır emisyon hedefleri 2050 ve sonrasına yönelik. Ulaşımda gerekli dönüşüm sağlanır ve güneş, rüzgar gibi sürdürülebilir enerji kaynaklarının toplam enerji üretimindeki payı artırılırsa 2050 yılı itibarıyla Türkiye'de ulaşımın karbonsuzlaşması mümkün olacaktır." diye konuştu.
Deniz ve demir yolu gibi ulaşım alanları için yeşil ulaşım sistemlerine yönelik uygulamalar teşvik edilse de fosil yakıt tüketimine dayanan kara yolu ulaşımının önemli bir pay tutmaya devam edeceğini söyleyen Çatay, dünyadaki gelişmiş ülkelerin fosil yakıta olan bağımlılığı azaltmak amacıyla radikal adımlar attığını, ulaşım ve taşımanın deniz ile demir yoluna kaydırılmasında ve kara yollarındaki elektrikli araç dönüşümünde Türkiye'nin daha hızlı hareket etmesi gerektiğini söyledi. Çatay, şöyle devam etti:
"Türkiye'de yolcu taşımacılığının yaklaşık yüzde 95'inin, yük taşımacılığının ise yaklaşık yüzde 75'inin kara yoluyla yapıldığı göz önünde bulundurulursa ülkemiz için yeşil dönüşümün önemi daha iyi anlaşılabilir. Elektrik enerjisinin sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmesi büyük önem arz ediyor. Aksi takdirde bir yeşil dönüşüm söz konusu olmayacaktır."
Yeşil ulaşım modlarının payının artırılmasına yönelik uygulamalar geliştirirken diğer ülkelerdeki tecrübelerden faydalanılması tavsiyesinde bulunan Çatay, elektrikli araç dönüşümünde doğrudan yeni nesil bataryalara sahip uzun menzilli araçlar ve hızlı şarj teknolojileri kullanımına geçmenin mümkün olabileceğini bildirdi.
Çatay, dünyada yeni uygulama alanı bulan ve araçlar hareket halindeyken kablosuz şarja olanak tanıyan elektrikli yolların da alternatif olarak düşünülebileceğini, Türkiye'nin Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS) uygulamalarına yönelik yerli donanım ve yazılım teknolojileri geliştirecek altyapıya, insan gücüne ve kapasiteye sahip olduğunu söyledi.
"Yeni araştırmalar için finansmanı artırmak gerekiyor"
Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Avcı da ulaşımla ilgili planlarda emisyon azaltımına katkı verecek AUS uygulamalarının hayata geçirilmesinin önemine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Bu ana fikirden sonra politika kararları mevcut ulaştırma modlarının değişiminden tutun, kentlerde yük ve yolcu taşımacılığı için sıfır veya düşük emisyonlu ulaşım türlerinin tespiti, kentsel ölçekte ulaşım emisyon azaltımı planlaması, alternatif yakıtların geliştirilmesine kadar bir çok kararlar dizisi İklim Şurası'nda ortaya konuldu. Detaylı eylem planlarının yapılması için sağlam bir çerçeve oluşturulduğuna inanıyorum. Ulaşım sektörünün iklim hedeflerini karşılaması için teknolojiler geliştirilmiş durumda. Bunların uygulanmasını, yaygınlaştırılmasını büyük ölçüde hızlandırmamız ve yeni araştırmalar için finansmanı artırmamız gerekiyor."
Şura bildirgesinde yer alan ulaşım kararlarına atıfta bulunan Avcı, "Ulusal ve uluslararası yük taşımacılığında yeşil kombine yük taşımacılığı imkanlarının ve lojistik merkezlerinin geliştirilmesi, karayolu yük ve yolcu taşımacılığı motorlu taşıtlarında sıfır veya düşük emisyonlu ve alternatif yakıtlı araç kullanımının yaygınlaştırılması, kentlerde yük ve yolcu taşımacılığı için sıfır veya düşük emisyonlu ulaşım türlerinin kullanımının artırılması, sürdürülebilir alternatif yakıt kullanımının desteklenmesi, hidrojen yakıtlı araçların ulaşımdaki paylarının artırılması, denizcilikte yeşil dönüşüm kapsamında limanlarda gemilere karadan elektrik verilmesi ve bu alanda alt yapının yaygınlaştırılması desteklenmelidir." dedi.
"Enerjide yeşil dönüşüm konusunda Türkiye umut verici bir noktada"
Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Enerji Yönetimi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Şerife Özkan Nesimioğlu ise elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının arttırılmasının güvenilir enerjinin toplam tüketimdeki payının arttırılmasına ve enerji tüketimi kaynaklı karbon emisyonunun azaltılmasına pozitif katkı sağlayacağına vurgu yaptı.
Nükleer enerjinin Avrupa Birliği tarafından güneş, rüzgar, hidroelektrik gibi yeşil enerji sınıflamasına dahil edildiğini hatırlatan Nesimioğlu "2023 yılında devreye alınacak Akkuyu Nükleer Santrali’nden elektrik teminine başlanacağı göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye güvenilir kaynaklardan elektrik arz güvenliğini sağlama açısından kıymetli bir aşamayı daha geride bırakacaktır." şeklinde konuştu.
İklim Şurası sonuç bildirgesinde, son dönemde dünyada ve Türkiye'de ön plana çıkan "Hidrojen ve Yeşil Hidrojen" konusuna değinildiğini hatırlatan Nesimioğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yenilenebilir enerjide Türkiye’nin başarısında en önemli etken son iki yılda yapılan yatırımlardı. İklim değişikliği ile mücadelenin kilit kavramlarından biri olan enerjide yeşil dönüşüm konusunda Türkiye oldukça umut verici bir noktada. 2053 hedefi, Türkiye’nin istikrarlı bir şekilde, elektrik üretimi kaynaklı emisyonun düşürülmesi, enerji verimliliği ve atık ısının geri kazanımı gibi uygulamalara yönelmesini gerekli kılmaktadır. Kömüre göre daha çevreci bir fosil yakıt olan doğalgaza ilişkin arama, çıkarma ve üretim faaliyetlerinin artırılarak elektrik üretiminde bu kaynağın kullanılması da güvenilir enerjide arz güvenliği açısından önemlidir. Sürdürülebilir, güvenilir enerji ve enerji arzı güvenliği aynı zamanda Türkiye’yi sürdürülebilir sıfır emisyon hedeflerine taşımanın temel şartıdır."
aa