Risale Haber-Haber Merkezi
Son Şahitler'den H. Hasan Sarıkaya anlatıyor:
"Birgün ulemâ Fatih Camiinin avlusunda bir mevzuu münakaşa ediyorlardı. Fakat bir türlü birbirlerini tatmin edip meseleyi halledemiyorlar. Mevzu sarahate ve vuzuha kavuşamıyordu. Münazaralar devam edip gidiyordu. Tam o sırada, başında külâhı, üzerinde şaldan bir elbise, basit bir kıyafetle Bediüzzaman oraya geldi. Ben kendisini tanıyor, ilmî meselelerindeki vukufiyetini biliyordum. O şekilde durumu temâşa edip dinledim.
"Bediüzzaman ulemaya; 'Nedir bu mevzu, ben de bileyim, bana da anlatır mısınız?' dedi.
"Üzerindeki basit kıyafeti gören ulema, 'Çoban efendi, senin aklın bu işlere ermez. Sen geç, işine bak' dediler.
"Bediüzzaman bu cevaba hiç aldırmadı. Mevzuyu ele alıp âyet ve hadislerle öyle güzel izah edip halletti ki, herkesin ağzı hayretten açık kaldı. Bütün ulemâ o mesele hakkında tam bir kanaat sahibi oldular. Âyetleri o kadar güzel izah ediyordu ki; sanki o âyet indiğinde Bediüzzaman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanı başında idi. Bu izah üzerine âlimler, 'Yaşta küçük, ilimde büyüksün, elini öpelim' dediler.
"Bediüzzaman da, 'Lüzum yok' deyip, gayet mütevaziyane oradan ayrıldı."
(Son Şahitler, Necmeddin Şahiner)