Genelde ülkemizde üç çeşit evlilik yaşanmaktadır;
Birincisi; Gençler kendi dünyalarında ailelerine danışmadan birliktelik kuruyorlar, bunun adına da evlilik diyorlar. Çoğu zaman ne resmi, ne de dini nikâhları olmuyor. Her zaman olduğu gibi sonunda mağdur olan ve üzülen taraf mutlaka kızlar oluyor.
İkincisi; Töre evliliği dediğimiz, çoğu zaman gençlere sormadan, hele hele kızların fikri hiç alınmadan, belki de birbirlerini hiç görmeden yaptırılan evliliklerdir.
Üçüncüsü: Gençler, okul hayatında, mahallede, düğünde, bayramda tanışıyorlar ve ailelerinin de onayını alarak evleniyorlar. Güvenilir insanların tavsiyesi üzerine tanışma ve anlaşma ile yapılan evlilikler bu gruba dahil edilebilir.
Ülkemizde sadece gençler evlenmiyorlar. Her iki ailede bu evliliğe katılıyor. O bakımdan, evlilikte ailelerin uyumu da, gençlerin uyumlu yaşamasını ve mutluluğunu doğrudan etkilemektedir. Gençlerle birlikte ailelerin anlaşması, kurulacak yeni yuvanın aynı zamanda sağlamlığının da dayanağı olacaktır.
Yeni ve mutlu bir hayat için en uygun evlilik, bu üçüncü yoldur.
Bir gün, Ankara’da belediye otobüsünde giderken, önümdeki iki kızın konuşmalarına şahit oldum. Kızlar kendi aralarında bir müddet konuştuktan sonra, biri dedi,
- Bu akşam ablama görücü gelecek.
Diğeri:
-İnanmıyorum, bu devirde hala böyle şeyler mi var? Allah’ın emri Peygamberin kavli, falan, filan, yok daha neler.
Aralarında gülüştüler.
Ben de dayanamadım,
-Kusura bakmayın çocuklar, lafınıza karışmak istemezdim, ama öğretmen olduğum için, durumdan vazife çıkararak konuşmak zorunda kalıyorum.
Siz de ileride anne olacaksınız, çocuklarınız olacak. Onlar da vakti zamanı gelince evlenecekler.
Düşünün, kızınız bir gün size telefon eder, derse ki;
-Anneciğim, ben evlendim.
Merak ediyorum, ona sormaz mıydın?
-Kızım, biz senin aileniz, senin dünyaya gelmene vesile olduk, büyüttük, okuttuk, meslek sahibi yaptık. Evlenirken, yuva kurarken bize niçin danışmadın? Damadı bir de biz görseydik, bizim de rızamızı alsaydın beraber karar verseydik, kötü mü olurdu? Sen ne biçim evlatsın demez misin” deyince, hanım kız, utana, sıkıla;
-Elbette derim, o benim evlâdım dedi. Ardından,
-Hocam galiba siz haklısınız, özür dilerim dedi.
Anladım ki, ülkemizde çok şeylerle beraber evlilik müessesesinin kuruluşu da kan kaybediyor. Bu yüce müesseseyi güzel dini inançlarımızla ve toplumu ayakta tutan güzel törelerimizle yaşatmalıyız.
Evliliğe Giden Yol
Evliliğe giden yol uzun, uzun olduğu kadar da zorlu bir süreçtir. Bu sürecin evlenmek isteyen gençler tarafından iyi okunup, akıllı ve mantıklı değerlendirilmesi gerekir. Kendisinin ve karşı tarafın duygularını ve niyetini iyi anlayanlar, doğru karar verirler ve sonradan sorun yaşamazlar ve acı çekmezler.
Hayatın daha başında, tozpembe duygulara kapılıp güzel dünyamızı kendimize içinden çıkılamayacak bir cehennem haline getirip getirmemek kendi elimizde. Yüce yaratıcının bize verdiği akıl ve irade nimetini, bir fırsat ve imkân olarak kullanma yeteneği insanoğlunda vardır. Unutmayalım ki, insanlar, en büyük yanlışlarını akıllarını değil, hislerini dinlediklerinde yaparlar.
Karşımıza çıkan insanın rol yapıp yapmadığını anlamak için müneccim veya kâhin olmaya gerek yok. Bize anlatılan güzel sözlere, tatlı vaatlere tabiri caiz ise “ Balıklama atlarsak” elbette ki, akıl ve mantık tatile çıkmış demektir. Aşkın da gözü kör olduğuna göre, pirincin taşını ayıklamak mümkün olmayacaktır.