Uludere sonrasında zurnanın zırt dediği yer!

Cüneyt ÖZDEMİR

Başbakan Erdoğan'ın dün grup toplantısında basına yüklenme şiddetine bakılırsa ufukta yeni kazalar da gözüküyor.

Türkiye’nin en büyük markalarından biri olan Borusan’ın başına tatsız bir ‘iletişim kazası’ geldi. Yeni Şafak’ın “BMW’ye türbanlı binince bozuluyor” haberi başta ben olmak üzere pek çok kişiyi ayağa kaldırdı. Yeni Şafak’taki tepki sosyal medyaya, sosyal medyadaki tepki sokağa taştı. Borusan ilk başta ‘kem küm’ etti, “Marka yöneticisinin görüşü markayı bağlamaz” gibi, olayın bir an önce üzerinin kapanması yönünde muğlak bir basın bülteni yayımladı. Hatta bazı gazeteci meslektaşlarımız da “Bu kadar tepkiye ne gerek var canım” yolunda yazılar yazdılar. Ancak bu tür muğlak bir duruş karşısında tepkiler küçüleceğine daha da büyüdü. Fatih Altaylı bile “Durum gördüğümden daha büyük bir infiale yol açmış” minvalinde bir yazı kaleme aldı. Borusan ise önce haberi yapan gazete ile temasa geçti. Yanlış anlamaları düzeltti. Sonra gazetelere ilanlar verdi, tutumunu net bir şekilde anlattı. Sonunda Borusan’ın CEO’su basının karşısına çıktı ve net bir şekilde özür diledi. Özür dilemekle de kalmadı, olaya meydan veren görevlinin istifa ettiğini, istifa etmeseydi de görevden alacaklarını yine net bir şekilde söyledi. Arada sosyal medyaya da laf dokundurdu ama bunu da uzatmadı. Nitekim habere konu olan programın sunucuları bile Borusan’a bu duyarlı yaklaşımından dolayı teşekkür etti. Bütün bunları şunun için anlatıyorum, geçen gün Uludere’de bir ‘operasyon kazası’ yaşandı. Olay duyulduktan sonra sosyal medyaya düştü, tepkiler büyüdü. Haber kanalları hükümetten korktukları için olayı duymazdan, görmezden geldiler. Saatler sonra 35 kişinin öldüğünü öğrendik. Genelkurmay flu bir açıklama yaptı. Hükümet olayı ‘operasyon kazası’ olarak tanımladı. Bakanlar Kurulu’ndan çıkan Bülent Arınç tazminat olabilir gibi şeyler söyledi. Hiçbiri net değildi. Bu yüzden iddialar havada uçuştu. Son olarak dün Başbakan Erdoğan grup toplantısında önce olayın üzerinde ‘hassasiyetle duran’ Genelkurmay Başkanı’nı tebrik etti, sonra da olayla ilgili haberler yapan Mehmet Baransu ve Taraf’ı kelimenin tam anlamıyla bombaladı. BDP ve CHP’ye ‘çakmayı’ da ihmal etmedi. Oysa kendisinden beklenen çok daha basit ve net bir-iki adım vardı. Aynı Başbakan, olayla ilgili haberleri araştıracağını söyleyebilir (hatta Mehmet Baransu’ya olayı aydınlatma yolunda yardımcı olabilecek haberler yaptığı için teşekkür edebilir), Genelkurmay Başkanı’na bu bombalamanın gerçek anlamda hesabını sorabilirdi. Sonuçta 35 insanımızı öldüren bu bombalama için birileri istihbaratı almış, birileri değerlendirmiş, birileri F-16’ları kaldırmış, birileri de köylüleri bombalamıştı. Yani bu zincirin bir yerinde birisi hata yapmıştı. Bunların hesabını sormak bu kadar zor olmamalı, değil mi? Ama zor işte... Bir araba firması küçücük bir söylentiyi bile böylesine ciddiye alıp, soruşturup, özür dileyip, hata yapanı görevden alabildiğine göre 35 insanımızın öldüğü bir ‘operasyon kazası’nda daha net, daha somut adım atılmasını beklemek, istemek, ummak zor. Çok zor. Böyle olunca genel kanı bu soruşturmanın üzerinin usulca kapatılacağı yönünde gelişiyor. Uludere olayında kolun kırılıp yenin içinde kalacağı yer tam da zurnanın zırt dediği yer. Böylesine vahim bir olay sonrasında net bir resmi özür, olayı yapanlar hakkında ciddi bir soruşturma, ölen insanlarımızın yakınlarına yeterli bir tazminat verileceğini açıklamak bile bu kadar zor. Hadi, Uludere olayı bir ‘operasyon kazası’ydı diyelim. Artık bir ‘iletişim kazası’na dönüştü bile. Başbakan Erdoğan’ın dün grup toplantısında basına yüklenme şiddetine bakılırsa ufukta yeni kazalar da gözüküyor. Durmak yok, aynen yola devam...

Başbakan gazetecilere kızınca

Bir başbakan, yapılan bir haber nedeniyle gazeteyi ya da gazetecileri eleştirebilir mi? Bence elbette eleştirebilir. Hatta olaylar İscviçre’de geçiyor olsa demokrasinin bir zenginliği olarak bile görülebilir. Gelin görün ki olaylar Türkiye’de geçince beni endişeli bir düşünce alıyor. En son Van depreminden sonra yaptığım haberler nedeniyle Başbakan’dan fırçayı ben yemiştim. Şimdi Uludere olayı sonrasında yaptığı haberlerden dolayı fırça yeme sırası Taraf gazetesinden Mehmet Baransu’ya geldi. Başbakan isim vermese de Baransu ile neredeyse birebir polemiğe tutuşuyor. Biz ilk değiliz, daha önce Başbakan ile polemiğe giren başka isimleri de hatırlıyorum. Hatırlıyorum diyorum zira hiçbirini artık ekranlarda göremiyoruz. Bir kısmı işsiz, bir kısmının programı kaldırıldı. Başka programlara çağrılmayanlar var. Pek çoğunun da farklı soruşturmalar nedeniyle endişeli günler geçirdiğinin farkındayım. Cezaevindeki gazetecilerin sayısını artık hiç saymıyorum. En ucuz kurtulanı vergi denetmenleri ile uğraşıyor. Böyle bir ortamda Türkiye’de Başbakan gazeteciyi eleştirince bende İsviçre başbakanının gazeteciyi eleştirmesinden daha farklı bir endişe doğuyor. Şimdi hep beraber bekleyelim, görelim bakalım Başbakan’ın yaptıkları haberler ve yorumlardan dolayı kızdığı gazetecilerin başına (başımıza) neler gelecek. Merak etmeyin, çok fazla beklemeye de gerek yok. İsviçre’de nasıl oluyor bilmiyorum, bizim memlekette bu işler hemen hallediliyor!

Radikal

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.