26-27 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya Rixos-Tekirova otelinde Gazeteci ve Yazarlar Vakfı tarafından gerçekleştirilen konferanstan notlara devam ediyoruz.
Aile ile ilgili her şey ancak bu kadar kapsamlı ve detaylı ele alınabilirdi diye düşünmek mümkün.
Küresel ortak mesele olarak ele alınması önemine uygun düşüyor.
Birinci gün öğle öncesi protokol konuşmaları ile geçti.
(Aile konferansından fotoğraflar için TIKLAYINIZ)
Öğleden sonra üç ayrı salonda eş zamanlı oturumlar yapıldı. Her oturum iki saat sürede başladı ve tamamlandı. Panel tarzında yapılan oturumlarda; bir moderatör, üç tebliğ sunumu ve her tebliğe ayrı üç müzakereci panelist olarak planlanmış. Tebliğlerin sunum ve müzakerelerin sonunda katılımcıların soruları ve katkıları için de 15 dakikalık bir süre de oturum zamanı içinde alınmış.
Tebliğler dünyanın dört bir yanından uzman ve akademisyenler tarafından daha önceden hazırlanıp gönderilmiş ve İngilizce olarak bir kitap haline getirilmiş.
Her panel oturum moderatörü de bir konuda 15 dakikalık bir sunum yapıyor. Sonra her tebliğ için 20 dakika sunum süresi belirlenmiş. Her tebliğ sonu bir müzakereci o tebliği 10 dakikada değerlendirme yapıyor.
Her tebliğ konusunun sadece adını yazmak bile yazıyı fazla uzatıyor. Dikkate değer bulduğum sunumlardan bazı tespitleri paylaşmayı daha uygun buldum. Zira protokol konuşmaları dahil 10 oturum yapıldı. Her bir oturumda en az dört sunum yapıldı. Bazı müzakereler de sunum tarzında kabul edilebilir. Yani genel olarak 50 küsür tebliğin her biri uzun bir makale hacminde.
Şimdi öne çıkan ve konferansın ana teması olabilecek hususları özetleyecek olursak;
Ailenin güçlendirilmesi devletin politikası olmalı.
Konu sadece devletin işi olarak kalmayıp sivil toplum kuruluşları da konuya önem vermeli.
Geleneklerin aile yapısındaki önemi her ülkede aynı derecede kabul edildiği görüldü.
Özellikle Kazakistan’dan sunum yapan bir hanım akdemiysen evlilik öncesinden başlayan, dünürlük, nişan, düğün, çeyiz, aile içi ritüeller, bebek, beşiğin şekline varıncaya kadar bütün ayrıntıların hayata geçirilmesinin devlet politikası olarak desteklendiğinden bahsetti. Aynı panelde aile eğitimlerini psikolojik rehberlik bölümlerinde ders veren Türkiye’den bir akademiysen de Anadolu aile yapısının ne kadar sağlıklı bir yapı olduğunun felsefesini yaparken Kazakistanlı hanımın pratiğini anlattı.
Aile konusunda araştırma yapmakla görevli bir kurumun başında görev yapan Doç. Dr. Ayşen Gürcan (Aile Araştırma Genel Müdürü) hanımefendinin sunumunda ilginç istatistiki veriler dikkate değerdi.
81 il genelinde 24 bin kişi üzerinde yapılan aile araştırmasında Türkiye toplumunun yüzde 97’si aile olarak yaşıyor. Ve de ailelerin yüzde 78’i kendilerini mutlu hissediyor.
Aile problemleri bağlamında ise en az problem yaşayanların dindar aileler olduğunu grafiklerle ispat etti.
Yine üzerinde durulması gereken toplantının sonuç bildirisinde de yer alan geniş aile modeline vurgu yapıldı. Çocukların sağlıklı yetişmesinde geniş aile modelinin en iyi iklim olduğu üzerinde duruldu.
Aralarda ayak üstü sohbetlerimizde Ayşen hanım çocukların ailede rol bilincini yaşayabilmeleri için aileden en az üç çocuk olması gerektiğine vurgu yaptı. “İleride amca, dayı, teyzenin olabilmesi için en az üç çocuk şart” dedi.
Aile içi problemlerin nedenleri konusunda da enteresan bir tespiti vardı. Anne bilgili baba düşük bilgi seviyesinde veya aynı seviyedeki ailelerde sorun fazla oluyor.
Baba bilgili anne düşük seviyeli ailelerde aile içi problem olmuyor. Baba cahil, bilgisiz ise aile problemi oluyor.
Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, “evlenmeyi kolaylaştırmak lazım” dedi. “Kadın erkek ayrı cinsler ateş ve su gibidir. Su ateşi söndürür. Ancak ateş su ile bir olmazsa ateşin üzerinde su kaynar. Modern hayatın gerekleri evlenmenin külfetli olması evliliği zorlaştırıyor. Çok fazla eşya ve diğer lüks harcamalar yüzünden gençler evlenemiyor. Hayatı sadeleştirmek, evliliği kolaylaştırıp erken yaşlarda olmasını teşvik etmek lazımdır” şeklinde konuştu.
Modernitenin aile hayatına olumsuz yansımaları da üzerinde çok durulan bir husustu.
Güçlü aile, zayıf toplum gibi bir tespit de dikkate değer bir husustur. Ailenin güçlü olması gerek şart olup yeter şart olmadığı konusu da gündeme geldi. Komşuluk ilişkilerindeki zayıflık da ifade edildi. Evet aile güçlü olsun ama bencil, içe kapalı bir aile dışa açık sosyal olması, yardımlaşma ve dayanışmanın da geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.
Sonuç olarak “Aile”nin küresel ölçekte gündeme gelmesi, hem yönetenlerin hem sorumluluk sahibi herkesin üzerine düşeni yapması için önemli bir hatırlatma oldu.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın bu uluslararası organizasyonunu gönülden tebrik ediyoruz.
Modaratör sunumları ve konu başlıklarından bazıları şöyle;
•Drama Sanatı Ve Aile
•Televizyon Programlarında Bir Huluki İlke Olarak Etik Aile Değerleri
•Aile Ve Değerler
•Ahlaki Açıdan Medya Ve Aile
•Aile Hakları Din Ve Hukuk Etkisi Gelenekler Ve Modern Eğilimler
•Barbarlığa Karşı Uluslararası Mücadeleci İlerlemeler: Aile Hayatı Ve Evlilikteki Değişimler
•Çağdaş Aile
•Modernleşme Bağlamında Türkiye’de Muhafazakar Aile
•Aile Hayatı, Kur’an Ve İslam
•Aileyi Etkileyen Farklı İdeolojiler
•İslami Toplum Düşüncesi Olarak Aile Kavramı
•Aile Üzerine Farklı Bir Bakış Açısı: Güney Afrika Perspektifinde
•Toplum Temelli Sosyal Hizmetler
•Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Çalışmalarında Bakımevleri Ve Aile
•Engelliler Ve Aile
•İnsan Doğası Ve Aile
•Zorunlu göçlerin aile üzerindeki etkisi
•Romanyada Krızler sırasında çocuklu aileler için sosyal politikalar
•Aile standartları üzerine uluslararası karşılaştırmalı bir çalışma
•Aileye ilişkin devlet politikaları ve hukuki problemler
•Günümüzde bazı temel sorunlar ışığında aile nasıl güçlendirilir
•Aile insan ilişkilerinde nasıl bir boşluğu doldurabilir
•Ritüeller ailenin dengesini nasıl oluşturur
•Tasavvuf kültürü ve aile