Uluslararası Alevilik Sempozyumu Bingöl‘de 3 Ekim 2013’te başladı. Bingöl‘de bulutlu bir sonbahar sabahı, yeni gelişmekte olan yüzyılların ihmalinin yerini Türkiye şemasında yerini almaya çalışan bir Bingöl görüyoruz. Üniversite öğretim üyeleri, binaları ve öğrencileri ile bin gölden oluşan bu şehrin yeni silüetini oluşturuyor.
İstiklal marşı ile açılış yapıldı, “hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal “parolasıyla açılış pek de güzel düştü, hakka tapmasını bilmeyen insanları istiklale hakkı yoktur. Tarih göstermiştir ki Haktan uzaklaşanlar istiklallerinden de uzaklaşmışlardır. Türkiye’de cami-cemevi ve aşevi münakaşalarının yapıldığı ve yılların ihtilafının bir dostluk zemininde buluşmasını sağlayan çalışmaların devam ettiği bir hengamda bu toplantının yapılması pek manidardır.
Elinde sazı ile bir alevi dedesi şu şiiri okudu.
Alemlerin Rabbi Allahımızdır
Kur’an-ı lemyezel kitabımızdır
Hatem ül Enbiya Peygamberimizdir
Hakka doğru gider yolumuz
Ta elesti bezmde beli demişiz
Akabe biatından ilham almışız
Hak Muhammed Aliye ikrar vermişiz
Hakka doğru gider yolumuz bizim
Görgü cemlerinde dara dururuz
Ele dile bele sadık oluruz
Ölmeden evvel burada ölürüz
Hakka doğru gider yolumuz bizim
Yetmiş iki millet kardaşımızdır
Ehli din olanlar yoldaşımızdır
Hazır Ali erenler yoldaşımızdır
Hakka doğru gider yolumuz bizim.
“Sevgisiz kardeş olunmaz.” Aleviliğıin temel temasını anlatan bir cümle. Aslında Alevilik de İslam ile farklılık arzetmeyen bir şekilde bu şiirde yorumlanmış.
Hazır ale erenle haldaşımız hakka doğru gide, Muhammed mehdi devarnı erişte böyle, talibi ehr yolumuz bizim.
Rektör Gıyasetttin Baydaş konuştu, herkese hoş geldin dedi. “Hazır Ali dedenin dediği gibi konferanslarla geçen yıl panel yapılmış şimdi ise bir sempozyum başlattık ki alevi canlara da burada onların da bir üniversitesinin olduğunu hissettirmek istedik, özellikle Bingöl alevi topluluğu bu işi yapıyorlar.” Yüreği ve ufku geniş bir rektör, sevgi ile dostluk ile konuştu. Kendinin de bir seyirci olduğunu, ülkemize hayırlı olmasını söyledi. Kendini misafir olarak telakki etti.
Kalkınma bakanı Cevdet Yılmaz açılış konuşması yaptı. “Dedeler, babalar, canlar” deyip başladı. Bazı üniversitelerin tabela üniversitesi olacağını söyleyenlere inad bu üniversitelerin büyüdüğünü söyledi. Onların kültürel ve dini sanatsal kalkınmanın bir motoru olduğunu ifade etti. Kurmanci, Zazaca, Alevilik konusunda bu toprakların gerçekleri üzerine köklü çalışmalar yapıldığını görmekten iktidar olarak memnun olduklarını söyledi. Siyasetin en önemli görevi farklılıkları birlikte yaşatmaktır, çatışma konusu yapmamak, şiddete konu yapmamak, tam aksi bu farklılıkları birlikte yaşatmaktır. Bunun yolu ise özgürlük ve demokrasidir, temel hak ve hürriyetlerdir. Ortaklıklara da farklılıklara da ihtiyacımız var, iki uca da gitmemeliyiz, sadece farklılık olarak görürsek insanları koparırız, ayrıştırırız, ortaklık olarak görürsek o zaman farkı inkar ederiz, ikisini eşit uzaklıkta yorumlamalıyız.
Hepimiz insanız, insan konusu Aleviliğin özünü teşkil ediyor. Bütün kimliklerin ötesinde hepimiz biriz, aidiyetlerin ötesinde insan olma büyük bir ortaklıktır. Tarihi ortaklığımız var bin yıllık. Farkında olalım olmayalım. Yüzyıllardır aynı tarih ve kültürü paylaşıyoruz, insanoğlunun da bir anlamda hukuku ve değerleri özgürlükleri birlikte sayıyoruz aynı hukuka tabi hepimiz eşit vatandaşlarız, bunların yanında farklılıklarımız var, bunları da kabul edeceğiz. Bu ortaklık ve farklılığı birlikte yaşamalıyız, uzun yıllar bu farklılıklar kapatıldı görülmedi, görmezden gelindi. Siyasi yönetimler bunun doğru bir yaklaşım olmadığını göremedi. Demokrasi paketi son bir iddia değildir, bir demokratikleşme adımıdır, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği bir Türkiye arzediyoruz, nefret suçları ile kimse kimseyi ötekileştirmeyecek, kimse kimsenin kimliğini aşağılamayacak, kimse kimseye ayrımcılık uygulamayacak, kimliklere eşit uzaklıkta aşağılamadan hareket etmek temel felsefe, işte demokrasi budur.
“Sizi farklı yarattım ki birbirinizi tanıyasınız” buyuruyor Allah. Farklı olacağız ki bir araya gelelim herkes başkasına biraz gitsin ve tanısın. Farklılıklarımızı bir üstünlük konusu yapmamak. Onları birbirimizi tanımak ve anlamak birbirimizle münasebete araç yapmalıyız bu böylece bize güç verir, yeryüzüne baktığımızda tabiatta sayısız farklığı Allah nasıl bir araya getirmiş, nasıl çiçek böcek ve her şeyi bir araya getirmiş farklılık var ama bir de ahenk var. Çokluk içinde birliği yakalamamız lazım, kısacası Tevhidi yakalamalıyız, Bediüzzaman’ın görüşlerini zımnen ortaya koydu.
Prof. Dr. İzzettin Doğan, üç dilde telekonferansla konuştu. Türkiye’nin önemli bir bölgesinde ülkenin önemli bir sorununa üniversitenin el atması konuyu uluslar arası bir toplantının konusu olarak tesbit etmesini büyük bir sevgi ile saygı ile karşıladığını söyledi. Yüzyılların ihmali olan bir konuyu, algıyı yeniden yorumlamasını uluslar arası tartışmaya açmasını üniversitenin bu konudaki misyonunu önemli buluyor. Objektif, tarafsız ve korkusuz bilimsel araştırmalar yapmasını alkışlıyorum, dedi. Ülkenin stratejik, dini ve güvenlik sorununun tartışılmasını önemli bulduğunu belirtti.
“Alevilik meselesi bana yollanan özetlerinde çeşitli vecheleri ile konuşulmasını görüyorum. Çevremizde ülkelerde çatışmalar olmakta. Şii-Sünni çatışması iki milyon insanı öldürdü. Suriye’deki olaylar yine farklıdır ve kötüdür. Bizim de başımızı ağrıtmaktadır. Alevi kelimesi kullanılmak suretiyle Suriye’deki Aleviliğe karşı Türkiye’ye de aynı çatışmanın yansıtılması düşünülmektedir. Objektif ve tarafsız bakarsak Hindistan ve Pakistan ve Afrika gibi ülkelerde İslamın bir çatışma olduğu imajı verilmektedir. Türkiye’de bir alevi sünni çatışması sağlanamamışsa bunun nedeni alevi İslam anlayışının hakim olmasıdır. Cebir, şiddet ve nefret yok. Safiyete, çocuksuluğa kadar inecek düzeyde “incinsen de incinme” bir İslam anlayışımızdır. “Bin kez zulme uğrasan da zulmetme” Hacı Bektaş, “eğer bir kez gönül kırdın ise, bu kıldığın namaz değil” diyen Yunus‘un felsefesidir. Böyle bir düşünce ve İslam anlayışının Bingöl de masaya yatırılması, uluslararası olacak biçimde komşu ülkelerin de katılımının sağlanması çok önemlidir. Konu demokratikleşmenin ana konusudur.
“Bülent Ecevit zamanında ona şunu ifade etmek istedim; Türkiye’de bir Alevilik inanç sorunu olmadığını aynı zamanda bir güvenlik sorunu olduğunu söyledim. Bana “nasıl hocam” dedi. Ecevit uluslararası ilişkilerde bir ülkede bu kadar insan kendini sahipsiz görüyor, itiliyor ötekileştiriliyorsa devletin şefkatini duymuyorsa, uluslararası güçler bunu bir fırsat olarak kabul ederler dedim. Bu konuda daha duyarlı olmak lazım gelir, bunun ile ilgili bir hazırlık yapalım dedi. Biz buna başlangıç olarak koalisyonda bir para koyalım dedik. Alevi vatandaşların ihtiyaçları için yapmaya çalışıyoruz dedi. Ama başaramıyoruz çünkü Alevi kelimesi devlet literatüründe olmadığı için böyle bir şeyi yapamıyoruz dedi. Mesele öyle kaldı. Alevilerin bu itilmişliğe ve garipliğe itilmesi yıllarca devam etti. Ama artık devletler yurttaşlarının başkaları tarafından kullanılmasına göz yummamalı o insanların haklarını daha iyi ayarlamalıdır. Demokratikleşmede büyük bir şey çıkmamıştır, ama Başbakanın alevi yurttaşlar ile bir paket sunulacağını söylemesine inanıyoruz ve gerçekleşmesini istiyoruz.
“Yanlış anlatılan aleviliğin bilimsel yöntemlerle anlatılmasını kamuoyuna anlatılmasını iyi karşılıyorum ve yönetime şükranlarımı sunuyorum. İnsanlar Türkiye’de birbirini tanıdıkça birbirlerini sevecekler. Hz. Muhammed “kişi bilmediğine düşmandır” diyorlar. Birbirlerini bilmemeleri için büyük gayretler sarfedildi, kızılbaş dendi. Bunların kestiği yenmez dendi. İnsan tabiatı ve vicdanına engel çok şey yapıldı, yanlış tanıtıldı. 1991’den itibaren dünya konjonktürünün değişmesi ile birlikte, teknolojinin geliştiği bir devirde, artık gizlilik kalmayacak, saklılık kalmayacaktır. Birbirini tanıyacaktır insanlar, akademisyenler bu tanımanın anahtarı olacaktırlar.”
Ardından Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü başkanı Gülizar Cengiz konuşmaya başladı. Özellikle Almanya’daki bilim adamları adına Bingöl üniversitesini, hak erenleri yardımcıları olsun emekleri zayi olmasın dedi. “Alevi Bektaşi inancı insanı temeline alan insanın gelişmesini temeli saygı ve sevgiye dayanan bir İslam yorumudur, yaratılanın özünün insan olduğunu yaratıcılıya duyulan sevginin asıl olduğunu kabullenen bir inançtır. Avrupa aydınlamasından üç yüz yıl önce Horasan’da insan sevgisinin bütün canlılığı ile gerçekleşmesi önemlidir. Alevi Bektaşi inancı, bunu Anadolu’ya getirmiş 13. yüzyılda Anadolu aydınlanmasını sağlamıştır, kültürel sosyal çatışmaları ile bu düşünceler hala yaşamaktadır.
“Ahmet Yesevi, Pir sultan gibi birçok Horasan ve Rum ereni barış ve kardeşliğin hamurunu yoğurmuşlar ve Kuzey Afrika’ya varan bir boyutta bu aydınlama devam etmektedir. Öncelikle insan kendini tanımalı, eksiklerini tamamlamalı ve özüne ulaşma çabasında olmalıdır, bu şekilde insanı kamil erdemli insanlar oluşturmak emelindedir Alevi düşüncesi. Okunacak en büyük kitap insandır, hiç bir türlü farkı gözetmeden bütün insanlara saygı ve sevgiyi esas almalıdır. Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde” diyerek sevginin dışındaki eylemleri öteledi.
Yaratılmışı hoş gör yaratandan ötürü, batı aydınlamasında bu temeldir, bu bakışı yaşatma ve yaygınlaştırma hizmet felsefemizdir. Saygı ve özgüven bu şekilde artacaktır. Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü yargılardan uzak elde ettiği bilgi ve vurguların kamu oyu tarafından paylaşılmasına olanak vermektedir. Bütün çalışmalar kendi gücü ile yürütülmektedir. Gönül üzerine kurulu bir sorumluluklar zinciridir. Mensupları Avrupanın saygın üniversitelerinde çalışmakta ve araştırma yapmaktadırlar. Bu konuda büyük çalışmalar yabancılar tarafından yapılmaktadır.
Bilgi ve belge çok bunlar bilim adamlarını beklemektedirler, bu bilgilerin toplanması ve kamu oyna sunulması gerekmektedir, bilgilerin toplanması için gayret gerekir, çünkü hızla bozulmaktadırlar. Bu bilgiler üniversitelerce desteklenen araştırmalarla toplanmalıdır.
Kerbela olayı imam Hüseyin mazlumların simgesidir, zalimlerin zulmünden kaçınmak gerektiği vurgulanmaktadır. Tüm zamanların masumlarının yanında olduklarını tüm zamanların zalimlerine karşı olduklarını ve amaç barış ve huzur içinde kardeşçe yaşamaktır.
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin duymayız
Cümle alem birdir bize.
Alevi dedeleri oturum yaptılar. Allah ve Muhammed yüce peygamberimizin İslamın tasavvufi bir yorumudur Alevilik, Kerbela’da zulümden kaçan dua ve semah ile başlayan bu dergahlarda rehber pir ve mürşitlerdir, dedeler . Bektaşi babaları da buna dahildir. Kanaat önderleri olarak da yorumlanabiliriler. İnancın uygulamasından sorumlu olan kişilerdir.
Bektaşi babası, araştırmacı yazar Dursun Gümüşoğlu konuştu. “Dört halife de seçimle meydana gelmiş Muaviye onun bu tavrını örnek almamış ve Ali ailesinin Kerbela’da şehid edilmesi ile onun tavrı ortaya konmuştur. Emevi ve Abbasi iktidarları baskı yapmışlardır. Hz Muhammed ile Emevi ve Abbasi uygulamaları eşit değildir. Alevilik sufilerin gönlünde faklı boyutlar kazanmıştır. Türkler dervişlerin özün esas alındığı tasavufi yorumları esas almışlar, etkin kimlikler bunlardan etkilenmişlerdir. Bu nedenle ehli beyt sevgisi ve ahlaka bağlı anlayışı Türkmen Müslümanlığı olarak algılamışlardır. Alevi kelimesi ile Hz. Ali’nin soyundan gelen insan anlaşılmaktadır, alevi kelimesi farklı algılanmıştır. Yeniçeri ocağının piri Hacı Bektaşı velidir. İmamet, konusu ehli beytten birinin elinde olmalıdır. Babalar da Muhammed ve Ali‘ye bağlılık olmalıdır. Yoksa dergahına girilmez. Alevilik Allah’ın varlığına, Kuran’ın hak kitap, Hz. Muhammed‘in (asm) son peygamber, Hz. Ali’nin İslamın tasavvufi bir boyutudur. Hz Peygamber sırlarını Hz. Ali ile paylaştığı için önemlidir. Ahmet Yesevi ile devam eden Anadolu tasavufi hareketinin bir koludur. İnaç, ibadet ve günlük yaşam ile Baba Sultan’ın Erkannamesi’nde kurallar konmuştur, bütün ahvaller nikah ve benzeri günlük hayat pratikleri anlatılmıştır. Kuran ve peygamberin hadisleridir onun yorum kaynakları.
Cevabı alınmayan konularda temel esaslara uygun hareket etmektir. Tevhid, adalet, nübüvvet, imamet ve velayet, kıyamet ve ahiret gününün varlığına inanmak inanları sevmekten geçer. Bektaşilere göre Kur’an bütün kitapları toplayan en büyük kitap . HZ ali velayetin ilk halkasıdır, velayetten anlaşılan manevi önderliktir,siyasi önderlik yoktur, ülkenin selameti için siyasal bir akıma yönlendirme olmaz, farklılıklara saygı duyar, diğer yerlerden gelenlere Müslümanlığı şart koşar, şehadet getirir iki rekat namaz kılar ve samimi olarak celp ve bütün insanlara açık olması ile de evrenseldir, kadın erkek toplu ibadetleri , diğeri eğitim yapılan yerdir. Naatler, gazeller sohbetler bu sofraya Ali sofrası denir, dört kapı kırk makamdan geçer tarikattır.
Baba adayı uygun görülen dervişler tarafından onların aralarından seçilir. Babadan oğula geçmez. Alevi dedeleri ile Bektaşi babaları farklıdır.
Adıyaman’dan gelin dede, Ali Büyükşahin, konuştu. Alevilik nedir, hak Muhammed ve ali yoludur, aliyü veliyullah deriz Ali ve Muhammet yolunu takib edenlere alevi denir, hak Muhammet ve ali demekle olmaz, insanların kalplerine yönelecek kabe insandır, düşüncesi ile insanlara saygı duyacak Alevilik tanımı zor bir şey. Allaha kul olan Hz Muhammed e ümmet olan Hz. Aliye bağlı olan Kuran’ı akıl ve mantık çerçevesinde yorumlayan dört kapı kırk mekandan geçen ve olgun insan olan kamil insan olan ayrıca Muharrem orucunu tutan tüm insanlara saygı, ilme sevgi ile yaklaşan ve hepsini eşit gören yaklaşımcı hoş görülü ve tarihisel kültürün ortaya koydukları sosyal toplumsal ve dini inanç sistemine Alevilik denir. İslamın dışında değildir, onun içindedir, onu islamın değerlerini esas alıp ona bir renk kazandıran insan ile algılayan bir inanç tarzıdır İslam dışı değildir. Kur’an’ın emirlerine uyar Hz. Muhammedin buyruklarına uyar, Hz. Ali ve Ali beytin yolunu izler. Aleviliki İslam dışına taşamaz o zaman bir başka peygamber gerekir. Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. En çok sevdiği de Hz. Ali’dir ve onlardan gelen imamlar önemlidir.
İbadet konusunda ayrılıklar olabilir, her nerde edersen ibadet et hepsi Allahın dini içindedir. Allah ile bütünleşmek şartı ile Allah’a yakın olmak ve Kabe’yi kendi içimizde görmek ona göre hareket etmektir. Müsahib demek yol arkadaşlığı demektir, sürekli bir arkadaşlıktır, söz vermektir yoldan ayrılmamaktır. Söz ver ama sözünden dönme. Dede derki gelecek sen söz ver, kabulde sürekli olacaksın. Alevilerde dört ocak vardır. Düşkün olmamak için didinir ve gayret gösterir. Cem sırasında on iki hizmeti verirler, on iki boyut, Hz. Muhammed Mekkeden Medineye gitmeden önce on iki kişiyi görevlendirir bunlar onların hizmetini görürler. Kabe’de de on iki hizmet vardır.Musahip hizmet konusunda birbiri ile kardeştirler. Bir iki kuşak birbiri ile evlenemezler.Cemlerde birliktelik vardır. çünkü cem birlikte olmaktır, kırklar ceminde kadın erkek beraberdir, mürşit de Muhammeddir ve Ali’dir.
Hacı Bektaşı Veli neden beraber bunlar kadın erkek kadın erkek farkı yoktur, çünkü cemin kapısından içerisinden giren erkek ve kadın bütünleşirler. Birlikte Allah’a yönelme var. Dede inanç önderidir, Hz Muhammed ve Aliyi önder alırlar. Dedelik kurumu yedi yüz sekiz yüz yıllık bir geleneğin devamıdır. Osmanlı döneminde yok sayılmıştır, cumhuriyette de önem verilmedi, baskı ve zulme rağmen Alevilik yaşadı , biz istiyoruz ki herkes dininden dolayı inancından dolayı eşitlikci bir din olmalı .Dedelik babadan oğla geçer, babam öldükten kırk gün sonra akrabalarım beni yerine tayin ettiler. Ondört onbeş yıldır bu görevi yapıyorum. Bir dede taliplerinin sosyal ve ferdi sorunlarını çözmek için vardır.çeşitli cemler vardır. Muharrem orucunu tutmak da cemlerin önemlisidir, eğitim cemleri de vardır.Allah ile birlikte olmaya çalışır çünkü Allah ona şah damarından daha yakındır.Cemevlerinin olması gerekir, çünkü Alevilik yolu yaşaması için özgürlüğün bağımsızlığın garantisi Aleviliktir cem evlerine ihtiyacı vardır. Türkiyenin birlik ve beraberliğini korumak için gayret ettik. İyi ki devlet bizi hatırladı alevi haklarını verir de biz de memnun oluruz hak verilmez alınır.
Hasan sevim Bingöl alevi dedesi bir rüya olarak yorumlar bu sempozyumu.Başlangıç konuşmaları ve ilk toplantı böyle geçti daha sonra toplantılara geçildi iki gün muhtelif meseleler masaya yatırılıp konuşulacak ülkeye hayırlı olsun.