Ümmeti Ortaçağda durduran hastalıklar ve Nursi’nin kanat çırpınışı
Orta doğu coğrafyasında yaşayan toplumların kaderleri birbiriyle bağlantılı olduğu düşüncesindeyim. Bu düşünceye veya yargıya bu toplumların tarihsel arka planları ve sosyolojik yapılarından yola çıkarak varmak mümkündür. Bugün dünya denilen kürede en mahzun ve mağdur coğrafyalarından birisi de kanaatimce Ortadoğu coğrafyasıdır. Bu coğrafyada yaşan insanların ekseriyetinin Müslüman olmakla beraber farklı din ve inançların yanında farklı etnik yapılara sahip insanlara ev sahipliği yapmaktadır. Farklı etnik yapılara sahip olmasına rağmen nitelikli çoğunluğu Müslüman olan bu coğrafya sakinlerinin Ortaçağ gibi karanlıklı bir döneme hapsedilmiş olmanın sebepleri üzerinde kafa yormak insani, vicdani ve ahlaki bir gereklilik olduğu düşüncesindeyim. Hastalık yerinde teşhis edilip, hastalığa uygun reçeteler sunulmadığı sürece bu coğrafya sakinlerinin kaderlerinin değişmesi pek mümkün olacağı düşüncesinde değilim.
Bu mahzun ve mağdur coğrafyada yetişmiş ve neredeyse ümmetin hatta insanlığın bütün sorunlarını kendine dert etmiş olan Said-i Nursi 1911 yılında henüz otuz beş yaşında iken Şam ulemasının ısrarı üzerine Emevi Cami’inde irad etmiş olduğu hutbede; İslam ümmetinin maddi cihetle ortaçağ da durduran ve oraya hapseden sebep ve hastalıkları bugün söylüyormuşçasına halen güncel ve güncel olduğu kadarda anlamlı ve manidardır.
Yaşadığı zaman ve zeminde, insanlığın sosyal hayat medresesinde almış olduğu derslerden çıkardığı sonucu kendisi şu cümlelerle dile getirmektedir.
“Ecnebilerin, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber bizi maddi cihette kurun-u vustada durduran ve tevkif eden altı hastalıktır” diyerek ümmetin maddi cihetle geri kalmışlığının sebeplerine bir projeksiyon tuttuğunu görmekteyiz. Üstad bu geri kalmışlığın sebeplerini veya ümmeti ortaçağ’a hapseden hastalıkları altı başlık altında sıraladığını görmekteyiz.
- Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
- Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
- Adavete muhabbet.
- Ehl-i İmanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek.
- Çeşit çeşit sari(bulaşıcı) hastalıklar gibi intişar eden ibtibdad.
- Menfaat-ı şahsiyesine himmeti hasretmek.
Bu hastalıkların her birisi üzerinde fikir teatileri yapılması elzemdir ve özellikle Nur talebeleri veya gemiyi sahili selamete ulaştırmak için gayret gösteren hamiyetli insanların bu analizlerden faydalanması kendilerinin ve bu coğrafya sakinlerinin faydasına olacağı düşüncesindeyim.
Üstadın o gün İslam ümmetinin geri kalmışlığına sebep olarak gösterdiği bu nedenlerin veya hastalıkların aradan bir yüzyıl geçmiş olmasına rağmen halen bu coğrafyada hayat buluyor olmaları bu coğrafya’nın kaderi için acı vericidir. Bugün bu coğrafyada onlarca devlet kurulmuş olmasına rağmen maddi cihetle Avrupa ve Amerika toplumlarına nazaran geri kalmış oldukları şüphe götürmez bir gerçektir. İnsanların iltica için Avrupa ve ABD’yi halen tercih ediyor olmaları bu iddiamıza küçük bir delil niteliğindedir. Bu coğrafyada yaşayan insanlar/bizler maddi ve manevi cihette ileriye uçmak istiyorsak içimizde halen hayat bulan bu hastalıklardan bir an önce kurtulmanın yollarını bulmamız gerekir. Bu yolları isterseniz sizler/bizler kendiniz/kendimiz bulmaya çalışalım veya isterseniz insanlığın/ümmetin sorunlarını kendine dert edinmiş olan Said-i Nursi’nin çözümlemelerini kullanarak bu hastalıktan kurtulup istikbale doğru maddi ve manevi cihetle uçmanın yollarını bulmalıyız.
Üstadın analizleri okumaya değer ve işimizi çok kolaylaştırmaktadır. Yeter ki üzerimizdeki atalet perdesini üzerimizden atarak bu analizler üzerinden kafa yoralım.