Kadınlar gününe denk gelmişti. 8 Mart'ta bu köşede, 28 Şubat'ta başlayan yasakların 14 yıl sonra hâlâ nasıl yaşadığına işaret etmiştim.
Üniversitelerde başörtüsü sorunu kalmadı derken, Kılıçdaroğlu bile üniversitede yasak olmaz demek durumunda kalırken, öğrenmiştik ki, Trakya Üniversitesi'nde başörtülü öğrenciler okula alınmıyorlardı.
Bir öğrenci mektubuyla fark etmiştik durumu...
Genç kız özetle şunları yazmıştı:
"Başörtülüyüm. İstanbul Üniversitesi'nde yaşanan olaylar doğrultusunda Türkiye'nin birçok üniversitesinde başörtü ile kampüse, derslere girilmeye başlandı. Ama ikinci dönemde işler değişti. 21 Şubat 2011 tarihinde Trakya Üniversitesi Ayşe Kadın Yerleşkesi kampüsüne örtümüzle girmek istedik... Güvenlikte engellendik... Fakültenin kapısında örtümüzü açmak zorunda bırakıldık..."
8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlanırken, ülkenin yaşadığı değişim ve demokratikleşme sürecinin öbeğinde, başörtülü genç öğrenciler, inançlı ama aynı zamanda kadın oldukları için sorun yaşamaya devam ediyorlardı...
Yeni Şafak olayı takip etti.
Büyüttü...
Sorun bir süre ortadan kalktı, belki de kalkar gibi oldu.
Peki, bugün durum ne?
Ne durumda Trakya Üniversitesi, Trakya Üniversitesi'nde hakları gasp edilen, bir bakıma taciz edilen genç kızlar?
Ne yazık ki, geri dönüş kuvvetli olmuş...
Otoriter yönetim anlayışının başörtüsü konusunda kararlılığı ve yeni girişimleri var...
Yasak daha sıkı uygulanıyor...
Birkaç gün önce 19 Nisan tarihinde Trakya Üniversitesi'ndeki fakültelerde duyuru panolarına rektörlükten gelen bir yazı asıldı. "Türkiye'deki tartışmalara, farklı uygulamalara bakmayın, yasağı uygulayın, bu bir talimattır" diyordu rektörlük...
Birlikte okuyalım "gasp emri"nden bazı bölümleri:
"Trakya Üniversitesi Öğrencilerinin Genel Görünüş, Giyiniş ve Davranışları Yönergesinin 4. Maddesi, 'Trakya Üniversitesinin bütün öğrencilerinin, Fakülte, Enstitü, Yüksekokul, Konservatuvar ve Rektörlüğe bağlı tüm birimlere ayrılmış dershane, laboratuvar, klinik, poliklinik, ameliyathane, kitaplıklar, araştırma ve uygulama merkezleri, bürolar, yurtlar, yemekhane, kantin, kafetarya ve koridorlarda, toplantı ve törenlerde çağdaş kıyafetle bulunmak zorunda olduklarını kız ve erkek ayrımı yapılmaksızın bütün öğrencilerin anılan bu mekanlarla başları açık, çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunda olduklarını, herhangi bir din, mezhep, ırk, dil, siyasal ve ideolojik eğilimi simgeleyen veya çağrıştıran, üniversite öğrenciliği sıfatının gerektirdiği tutum ve davranışa aykırı kıyafet ve görünümde bulunamayacaklarını' hüküm altına almıştır.
Farklı uygulamaları ortadan kaldırmak için, türban konusunda Yasama Organınca açık bir şekilde kanun bazında yasal düzenleme yapılması yoluna gidilmesinin gerekliliği aşikardır.
Ülkemizde bu sorun halen uygulama birliğini sağlayacak ve gerektirecek şekilde çözülememiştir.
Bu nedenle, Üniversitemizde halen yürürlükte bulunan 'Trakya Üniversitesi Öğrencilerinin Genel Görünüş, Giyiniş ve Davranışları Yönergesi' uyarınca kurallara uymayan veya disiplinsiz davranan öğrencilerin tutanaklarının tutularak uyarılmaları, ısrar edenler hakkında Yükseköğretim kurumları, Öğrenci Disiplin Yönetmeliği"ne göre disiplin soruşturmasının başlatılması gerekmektedir.
Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim..."
İşte böyle...
Mezhep, ırk, dil, siyasal ve ideolojik eğilimin ne olduğuna, olup olmadığına karar veren ve yasaklayan bir üniversite...
İnanca kural koyan bir üniversite...
Böyle bir yazının seçimlere birkaç ay kala alınması ve ilan edilmesi, köhne bir zihniyetin cesaret pisti ve imkanlarına da işaret ediyor...
Umarız seçim sonrası bu sorun ve konu bir daha tartışılmamak üzere sona erer...
Bu arada Trakya Üniversitesi'nin sorumlularına hatırlatmak gerekir, Türkiye'nin yaklaşık yüzde 74'ü mecliste bile başörtüsüne doğal bakıyor...
Doğallık tanımı önemlidir.
Yeni Şafak