Üniversiteler ilim ve bilim merkezidir, onların ana üssüdür.
Mazide edindiğiniz birikimleri Üniversiteler sayesinde istikbale taşırsınız.
Cehaletin en büyük düşmanı eğitimdir. Eğitim ailede başlar, şekillenir, Üniversitelerde ise kemâle erer.
Üniversite eğitiminin Anadolu topraklarında yerleşmesi fikrini atan ve bu fikri şiddetle dönemin yöneticilerine bildiren şüphesiz Said Nursi’dir…
Nursi, Anadolu’daki cehaletin varlığını ciddi bir şekilde tespit etmiş.
Bu cehaletin önüne geçmek ve gençlerin bilim ve ilim çerçevesinde yetişmesi için bunu hayatının gayesi edinmiştir.
Hatta temeli bile atılmadan ismini ‘Medresetüzzehra’ olarak nitelendirdiği Üniversite fikrini ortaya atmış. Başta Van, Diyarbakır, Bitlis gibi vilayetlerde açılması lüzumunu her fırsatta gerek Meşrutiyet dönemlerinde padişaha, gerekse Cumhuriyet döneminde ise meclis kürsüsünde defaetle dile getirmiştir.
Bunla beraber Sultan Abdulhamid’e İstanbul’daki Yıldız Sarayı’nı Darülfunun’a yani ilim merkezine çevirmesini istemiştir.
Tabi Said Nursi’ye göre temel şart; din ve fen ilimlerinin beraber okutulmasıydı. Birinin noksanlığında taassup veya dinsizlik fikri ortaya çıkacaktı.
Bu zaman da ise ilim ve bilim merkezi olan Üniversite’lere olan ihtiyaç giderek ziyadeleşiyor.
Artan Üniversite sayısı acaba Üniversitelerin kuruluş amacına hizmet edebiliyor mu?
Bu eğitim merkezleri insanın en hareketli çağı olan gençliği ne derece yetiştiriyor?
İşte tam bu meseleleri düşünürken geçen hafta sonu Malatya’da bir ziyarette bulundum.
Malatya, doğu-batı arasındaki köprü şehir…
Birçok fikir insanının, âlimin, ulemanın Niyaz-i Mısrilerin, Özalların yetiştiği maneviyat zemini çok güçlü kadim bir Anadolu vilayeti…
Ancak mütedeyyin insanların yüzlerinde bir hüzün ve gerginlik var.
Her sene Mayıs ayının ilk üç haftası onlar için bir nevi musibet ayı…
Zira Üniversiteler “Bahar Şenlikleri” bu tarihlerde yapılıyor ve şehrin manevi havasını ciddi etkiliyor, rahmeti celbe mani oluyor!
Evet, bahar aslında bir şenliktir, doğru; bir tebeddülattır, bir değişimdir, yeniden dirilişin küçük bir numunesidir, bir aydınlanmadır, Nevruz-u Sultani’nin başladığı günlerdir, acip işlerin yoğun yaşandığı dönemdir, çetin geçen kışın ahirindeki nurlanmadır, Allah’ın yeryüzünü sanatıyla donattığı kutlu aylardır…
Ancak İnönü Üniversitesi’nde bahar şenlikleri bir tebeddülattan ziyadede günah şenliği olmuş, aydınlanma yerine gençliği sarhoş eden, aklını başından çıkaran alkolün en yoğun tüketildiği günlerdir, kebair-i ekberin alenice işlendiği zehirli bir baldır…
Peki, sadece İnönü Üniversitesi’nde yapılıyor (sözde) bahar şenlikleri?
Hayır; maalesef Ankara’da da, İstanbul’da da, Erzurum’da da, Çanakkale’de de, Adıyaman’da da, Trabzon’da da, Mersin’de de kısacası Üniversitelerin olduğu her yerde gençlik istismar ediliyor!
Bilim şenlikleri ile gençlerin ufkunu açacak olan Üniversiteler maalesef bahar şenliği adı altında gençlerimizi zehirliyor!
Bu gelenek ülkemizde ekilmek istenen günah tohumlarının komitelerce nasıl çalıştığının göstergesidir.
Batı’daki, Avrupa’daki gelenekçi eğitim modellerine benzemek gayesiyle yapılan bu faaliyetler bilim yuvalarını esir altına alıyor ve özellikle gençleri sefahet girdabına koyuyor.
Said Nursi ise Avrupa’yı ikiye ayırıyor. Birincisi İsevilik dininden aldığı feyz ile adalet ve hakkaniyete hizmet eden Avrupa, diğeri ise zulümlü felsefe ile medeniyetin günahlarını iyi ve güzel ahlakmış gibi beşeri sefahete sevk eden bozulmuş Avrupa!...
İşte, bu bozulmuş ve bizim de gençliğimizi esaret altına alan bu ikinci Avrupa’ya Lem’alar adlı eserinde şöyle meydan okuyor Üstad:
‘Bil ey ikinci Avrupa! Senin sağ elinle sakîm (hasta) ve dalaletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır (zararlı) bir medeniyeti tutup dava edersin ki, beşerin saadeti bu ikisi iledir. Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek.’
İşte Bediüzzaman Said Nursi gençliğimizi sefahet ve felsefe yoluyla esir almak isteyen Avrupa’ya böyle sesleniyor. Peki, bu kadar mı? Hayır. Yine aynı eserde şöyle devam ediyor:
‘Ey sefahet ve dalaletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan ve kör dehan ile ruh-u beşere bu cehennemî haleti hediye ettin! Sonra anladın ki: Bu öyle ilaçsız bir illettir (hastalık) ki, insanı a’la-yı illiyinden (en yüceden) esfel-i safiline (en aşağı) atar. Hayvanatın en bedbaht derecesine indirir. Bu illete karşı bulduğun ilaç, muvakkaten (geçici) ibtal-i his (hisleri uyuşturma) hizmeti gören cazibedar oyuncakların ve uyutucu hevesat (nefisten gelen gelip geçici istekler) ve fantaziyelerindir. Senin bu ilacın, senin başını yesin ve yiyecek! İşte beşere açtığın yol ve verdiğin saadet.’
Yani Avrupa’nın insanlığa sunduğu ve medeniyete katkıda bulunduğu nokta teknolojiye ve insanlığa sağlamış olduğu getirilerdir. Avrupa’dan örnek alacağımız tek nokta da bu olsa gerek…
Yoksa gençliği ve gençliğe uygun gayelerini uyuşturan hatta yerler bir eden eğlenceler değildir.
İşte maalesef bugünkü gelenekçi eğitim modelleri ikinci Avrupa’yı örnek alarak gençliği sefahat yollarına sevk ediyor.
Gençleri özellikle Üniversitelileri en etkileyen sözlerden biri de ‘hayatını özgür yaşa’ telkinatıdır. Bugün zehirli bal gibi enjekte ediliyor.
Bilim ve ilim yuvası olan Üniversiteler bu gibi telkinatlarla kısır bir genç topluluğu olarak yerini almaktadır. Bediüzzaman ise hürriyet ve özgürlüğü şu şekilde tanımlıyor:
‘Sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır.’
Bahar şenliklerinde kamyonlarla taşınan alkollü içecekler, sınır ve hududu olmayan eğlence yolları gençliğimizi özgürlük adı altında zir-u zeber ediyor.
Malatya’da bir haftasonu ziyaretinde edindiğim izlenimler bunlar.
Yıllardır esaret altında kalan başörtülü bacılarımıza eğitim haklarının iade edilmesi iyiye işaret.
Ancak belki başörtüsü kadar ehemmiyetli olan ve gençliği bahar şenliği adı altında sefahete sevk eden ve hâlâ ifsad komitelerinin geleneğinden gelen organizasyonların sınırlandırılması veya tamamen kaldırılarak yerine asli unsur olan bilim şenliklerinin tertiplenmesi önem arz ediyor.
Bunun için Malatyalıların bir talebi var:
Bilim şenliği olması gereken Üniversiteleri bahar şenliklerinden kurtarmak için en azından bir fili dua olarak Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) şikâyet mektupları atmamızı talep ediyorlar.
Ben de onların namına sizden talep ediyorum. Bahar şenliğinde tonlarca alkol tüketecek gençleri kurtarmak ve Üniversiteleri sadece bilim yuvası haline getirmek istiyorsanız haydi BİMER’e…
Ya da basına, medyaya, meydanlara, mitinglere…
Çok yol var, yeter ki gençliği kurtarmak isteyin…
Twitter: @OMRCELEBI