SABAHAT AKKİRAZ (SANATÇI)
- Merhamet deyince neler söylersiniz?
- Bence merhamet Tanrımızın kutsal bir özelliğidir. Tanrı insanları yaratırken bu özelliği kodlamıştır. Armağan etmiştir insanlara. Tanrı Rahmandır, Rahimdir, bağışlayanadır. Tanrı affedendir. Çok güzel şeyleri de biz değerlendiremeyiz, çok kötü şeyleri de. Bu Tanrı’nın tasarruflarıdır. Biz Tanrı’nın yarattıklarına saygı duymak onları sevmek ve merhamet etmekle yükümlüyüz.
Pir Sultan’ın deyişinde söylendiği gibi, o bizim için güneştir. Güneşten aldığımız o nurla biz etrafımıza ışık saçarız. Merhamet tanrımızın kutsal bir özelliğidir. Tanrımız bu özelliği yaratırken bize kodlamış, armağan etmiştir. Tanrı rahmandır, rahimdir. Tanrı bağışlayandır tanrı affeden merhamet edendir. Bize düşen tanrımız güzellikleri de verebilir, Tanrımız kötülükleri de verebilir. Sadece biz yaratılanı severiz ve ona saygıyla merhamet ederiz.
- Peygamber Efendimizle ilgili hislerinizi öğrenmek isteriz.
Peygamberi düşünmek ya da yanımızda olduğunu düşünmek… O bir güneş. Ona yanmadan yakın olmak.... Dilimiz lal olurdu herhalde. Efendimizin ailesine davranışıma bakınız. Eşlerine, Hatice anama, kızı Fatıma anama, torunu Zeynep anama bakınız. Onları abalarının altına alıp ne kadar sevgi ve merhamet göstermiştir. Savaştaki esirlere, hatta devesine dahi davranışına bakınız… Bugünün dünyası için ne kadar değerli ve kıymetli özellikler. O bizim örneğimizdir. Ona eğer bir şey sormam gerekseydi, sorabilseydim, o cesareti gösterebilseydim ailemize yapılan haksızlığa karşı ulu divanda siz merhamet eder miydiniz diye sorardım.
***
SADIK YALSIZUÇANLAR (YAZAR)
- Merhamet nedir?
- Merhamet hesapsız kitapsız herkesi ve herkesi sevmektir. Merhamet deyince ben insanın kendisinden çok, ötekini öncelemesi ve en değerli varlığını tasadduk etmesini anlıyorum. Bizatihi belki kendisini tasadduk etmesini. Başkası için tutkularından vazgeçmesini yani ne kendine ne ötekine acı vermeden yaşamanın yolunu bulmasını. Bu anlamda Peygamberimizin bir rahmet peygamberi olduğunu, bütün âlemin de kendi vücudunda kendi varlığında saklı olduğunu düşünüyorum. Bütün varlığı bir nazar, bir karıncaya bile ulu bir nazarı olan bir peygamberden, bir yetkin insandan bahsediyoruz. Dişi kırıldığı zaman kanın toprağa düşmesini engellemeye çalışan, bundan dolayı başkalarını helak olmasını istemeyen bir insan. Rahman ve Rahim ism-i şeriflerinin kâmil manada kendisinde tecelli ettiği büyük bir varlıktan bahsediyoruz. Bütün varlığı kendi varlığının bir parçası gibi görerek onları sarıp sarmalayan, onları hiçbir neden olmaksızın Allah’ın yaratışından dolayı bir şeref sahibi olduklarını düşünerek seven, merhamet eden bir peygamberden söz ediyoruz.
Dolayısıyla cihanşümul bir ideal olarak getirdiği öğretinin zaten bir rahmet rüzgârı olarak estiğini biliyoruz. Peygamberimizin ben çok tarihsel olarak algılandığı kanaatinde değilim. Yani daha çok kitaplarda öyle. Bugün de peygamberimizin makam-ı Muhammed tabir edilen o ehadiyeti, Muhammediyeti ve seçilmişliği, aranmışlığı, saflığıyla her gün yetkin ve kâmil insanlarda tecelli ettiğini düşünüyorum. Mekke’de belli bir tarihte yaşamış, sonra cemal âlemine gitmiş bir insandan çok bir merhamet tecellisi. Ete kemiğe bürünmekle beraber, ruhuyla ve getirdiği evrensel hidayet çağrısıyla merhametiyle bir hâlâ bugün kalbimizde, gönlümüzde merhamet rüzgârları estirdiğini biliyoruz.
Peygamberimizin biliyorsunuz yağmur yağınca gidip altında ıslandığıyla ilgili bir aktarım var. Onun biatı tazedir, diyor. Yağmur rahmet olarak nitelendirilir ve yağmur günahkârın da günahsızın da, masumun da, inançlının da inançsızın da, zalimin de adilin de üstüne eşit yağar. Rahmetin rahman sıfatından gelen rahmetin böyle bir özelliği var. Peygamberimizin de bu rahmet sözünün hakikatini kendi yaşamında tahhakkuk ettirdiğine ilişkin bir kanaatimiz var.