Urfa denilince ilk insanla birlikte bütün canlıların yeryüzüne teşrif ettiği bu coğrafya akla geliyor. Yeryüzüne dağılan canlıların Mezopotamya topraklarında yine ilk nefes aldığı yerlerden birisi Urfa’dır.
Tarih böyle söylüyor, araştırmalar böyle diyor, gören göz, duyan kulak, anlayan ve idrak eden akıl sahibi herkes böyle inanıyor ve düşünüyor. Bir tek duymayan, görmeyen ve idrakten yoksun tipler; yüzyıllardır söylenenlerin, bilinenlerin, yazılanların aksini iddia edebiliyor. Urfalılar bunları tarif ederken de kaledeki mancılığı gösterip “o zihniyet” diyor.
İşte tarihiyle, doğasıyla, İslam dini başta olmak üzere diğer tüm inançlara yaptığı ev sahipliğiyle ünlü Urfa’mızın adam gibi bir valisi var. “Millet olmadan devlet olmaz, devlet millet içindir” felsefesine inanan ve bu çerçevede millet devlet kaynaşmasına büyük önem veren bir vali.
Böylesine samimi, iyi niyetli, seven ve sevdiren insanların başına, bazen öyle haller geliyor ki, “Bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz” derler ya, aynen öyle işte. 29 Ekim Cumhuriyet kutlamaları akşamında Vali Nuri Okutan’dan habersiz öyle bir iş yapılmış ki duyduğunda Vali Bey’in de feleği şaşmış.
Urfa Valisi Nuri Okutan’ı daha önce Trabzon Valisi iken ziyaret etmiş ve sohbetimiz olmuştu. “Şanlı bayrağın sallandığı her yer, bizim onurla ve gururla görev yapacağımız vatanımızdır” diyerek işe başlamış, halen de devam etmekte olduğunu ifade etmişti.
Urfa Valisi olduktan sonra bu seferki seyahatimde ayaküstü selamlaştık. Canı oldukça sıkkındı. 29 Ekim akşamı Cumhuriyet kutlamalarına eşiyle birlikte katılan Urfa Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı’nın hanımının başörtüsünden “Cumhuriyeti babalarının malı zanneden” birkaç kişi rahatsız olunca, durumdan vazife çıkaran valilik özel kalem müdürü; gidip başkanı ikaz etmiş ve dışarı çıkmalarını istemiş.
Tabii bu olup bitenden Vali Okutan’ın haberi yok. Gecenin bitimine yakın duyuyor. Vali en büyük darbeyi ne yazık ki dibindeki kişiden yemiş. Vali Okutan bugüne kadar görev yaptığı hiçbir yerde, asla böyle bir “bölücülüğe”, “ayrımcılığa” ve “dışlamacılığa” müsaade etmediği halde, en dibindeki kişi, Vali’yi tökezletmek için başkalarıyla işbirliği yapmış.
Hadiseden bir gün sonra Vali Bey’le karşılaştık, kendisinden önce Urfa’da görev yapmış valiler ziyarete gelmişti, onlarla ilgileniyordu, ayaküstü konuştuk ve o anda kendime sordum, şimdi sizlere de soruyorum: “Allah aşkına, memleketin huzurunu hangi zihniyet bozuyor, hangi zihniyet kaosa ve kargaşaya sebep oluyor, hangi zihniyet insanların değer yargılarıyla uğraşıyor ve topluma, ülkeye zarar veriyor?” Geçelim.
Suriye ile aramızda vize kalktıktan sonra Gaziantep ve Urfa’ya bir daha gittim. Gaziantep’te de, Urfa’da da vize sonrası ticari hayat canlanmış, Gaziantep’teki hastaneler hasta kabulüne başlamışlar. Urfa hakeza öyle. Her geçen gün söz konusu hareketlilik artıyor ve ekonomik olarak önemli gelişmeler meydana geliyormuş. Böylece yüz yıl önce yıkılan kardeşlik köprüleri nihayet kurulmuş.
Urfa; tarih, doğa ve inanç turizmi bakımından son derece önemli bir bölge. Akın akın yabancı ve yerli turistler şehre gelip gidiyor. Urfa’ya yolu düşüp de Harran’a gitmeyenlerin “Urfa’ya gittim” dememesi için Harran’a gidip geldim. Yani dünyanın sekiz değil, on sekiz harikası görülse, Harran görülmediyse, hiçbir şey görülmüş sayılmamalı.
Urfa Valisi Nuri Okutan, Urfa’daki tarımdan turizme, turizmden tarihe kadar bütün detaylarla ilgilenip, bölgeyi bir dünya kenti haline getirmek istiyor ama kendi dünyasını küçük bir daireye sıkıştırmış kişiler yüzünden medyaya başka kimlikle yansıyor.
Gerçi Vali Bey bu halden rahatsız olmuyor, “Ben nefsime değil, millete ve devlete hizmette varım, işimi yaparım. Kendisine bu tür şeyleri iş edinmişler de elbet vazifelerini yapacaklar” diye aldırış etmiyor ve “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” deyip önündeki işlerine bakıyor.
Cenab-ı Hakk sınırsız hazinesinden bölgeye verebileceği kadar çok büyük zenginlikler vermiş. “Su zenginliği”, “toprak zenginliği”, “tarih zenginliği”, “inanç zenginliği”, “insan zenginliği” gibi nice ikramlarda bulunmuş. Yalnız bu zenginlikleri anlayabilmek ve yerli yerince kullanabilmek için öne “adalet ölçülerinde halka hizmet etmek gerekiyor.” Valinin derdi de bu. Valinin derdi bu olunca, diğerlerinin derdinin ne olduğu sanırım anlaşılıyor.
Vakit