Seveyim mi bilmiyorum, son zamanlarda bir huy edindim; sevdiğim bir metin veya cümleyi okuduğumda tebessümle bırakıyorum okumayı, şöyle bir geriye yaslanıyor, hayret ifadesiyle bakıyorum metne…
Tebessümün içinde hayret, hayranlık, hoşluk, şevk, heyecan, coşku var… İfadenin güzelliği, üslubun selisliği, mananın yüceliği, hikmetin derinliği, latifelerin doygunluğu böylesi bir hale getiriyor ve orada bırakmıyor, daha da ileri taşıyor… Artık o metni okumak daha bir dikkat, daha bir rikkatle sürüyor…
Durmadan değişen duygular, fikir libasına giydiğinde yazana da okuyana da ayrı bir neşe ve şevk veriyor olsa gerek… Hele bu ulvi bir duygu, ulvi bir fikir olduğunda bir başka erişilmez tat veriyor…
“Küre-i Arz Zat-ı Ferid-i Vahidin bir me’muru, bir neferi olduğundan, yalnız o bir tek nefer, o tek zatın tek emrini dinlediği için, mevsimlerin husulü ve gece ve gündüz vakitlerinin vücudu ve semavattaki ulvi ve haşmetli harekâtın zuhuru ve sinemavari semavi levhaların tebdili gibi neticeleri istihsal için Arz gibi bir tek nefer, bir tek Zatın birtek emrini almakla, o vazifenin neş’esinden gelen bir cazibe ile meczub mevlevi gibi semaa kalkar, bütün o muhteşem neticelerin husulüne ve zuhuruna vesile olur. ( Otuzuncu Lem’anın Dördüncü Nüktesi )”
Birbirini çağıran ve çağrıştıran harfler, kelimeler arasındaki musiki, sanatlı olduğu kadar sade ifade, nesrin şiirsel ifadesi, şiirin nesirleşmiş şekli, uzun ama usandırmayan cümle; bin o kadar da mana yüklü, hikmet dolu; dışı da hoş, içi de hoş… Boş bir kelime, lüzumsuz bir lafız yok cümlenin bütünlüğünde, mana kırılması, konu dağınıklığı da yok; bütün harfler tek noktadan çıkıyor ve tek noktaya gidiyor: Ferd…
“Çekirdeği yapan, onu üstünde ağacı o yapar ve ağacı yapan, onun üstünde meyveleri dahi o icad eder. Yoksa ayrı ayrı tabiatların, sebeplerin vücuda gelmeleri için, yine muntazam başka tabiatları, tabiatları isteyecekler. Ve hakeza git gide; nihayetsiz, manasız, imkânsız bir silsile-i mevhumatı mevcud kabul etmek lazım gelir. Bu ise cehaletlerin en antikasıdır.”
Tabiat fikr-i küfrisini antika bir cümle ile darmadağın ediyor bedi adam Bediüzzaman, bizse o güzelim ifadeleri, o derin anlamları tekrar tekrar okumak, tabiata ve hadiselere “Ferd” ismi penceresinden hayretle ve haşyetle bakmalı değil miyiz?
Risale- Nur’lardan alıntılar satırları, sadırları nurlandırdı; akıl ifadenin güzelliğinden, kalp mananın ulviyetinden, latifeler üslubun coşkunluğundan şevk aldı…
Bir tebessüm etmeli değil mi? Hep tebessümde kalın.