Bir rica: İmkân var ise, bu yazıyı okumaya başlamadan önce, internette bestelerin milli marşı olan bu ilahiyi bulun, normal bir ses ayarına alarak, gözlerinizi kapayıp, bir süre dinleyin ve okumaya başlayın… Asla mecburi değildir. “Hû” dan sonra, nefesin aldığı en güzel şekil olan ney olursa daha da bir başka olur.
Kâinatın Sultanından, kaçırılan bir sabah namazı için korkmuş ve sevgisi korkusunu geçmiş bir sultan: Sultan III. Murat Han, “Uyan” diyor, yana yakıla! Bu nasıl gafletten korkma hali? Herkes korkar, herkes sever, ama Sultanlarınki bir başka oluyor... Bir Cihan Padişahının, Allah korkusu ve sevgisi, cihanın oturup da ders alması gereken hadise değil mi… Cihan Padişahı Sultan III. Murat Han, sabah namazı vaktinde, en Sevgiliye açılmayan göz kepenkleri için, utanç mili çekmiş gözlerine. Bu ne sultanlık böyle? Bu ne sınırlarını ahirete kadar genişleten Allah korkusu ve sevgisi?
Canhıraş sesleniş: “Uyan gözlerim gafletten uyan.” Derinlerden gelen bu tertemiz mahcubiyet, kaçırılmış büyük bir randevu için. Bu yürek feryadının arkasında, sabah namazının tadını almış olmak; günün ilk muhabbetinden mahrum kalmak var. Gaflet, manevi yağmurlara şemsiye olmuş ki, ıslanmaktan ve manevi gıdalanmaktan görülen zarar, Yüce Huzur’dan bir vakitlik mahrum kalış, Cihan Padişahına, mahcubiyetten, mısralarla et döver gibi, yüreğini dövdürtmüş… Mahcup şekilde dövdüğü yürekten çıkan feryat, asırlar sonrasına bu güne ulaşmış… Her dinlediğimde, ağlayan mısralara, hayran kalıyor, yanmış yüreğe, yüreğim yanıyor… Evet, sultanların Yüce Mevla’ya, Büyük Sultana, sevdaları da sultan gibi oluyor...
Sultan olan sevdadan mısraların sultanı çıkıyor:
semâvâtın kapıların açarlar
mü’minlere rahmet suyun saçarlar
seherde kalkana hülle biçerler
uyan ey gözlerim gafletten uyan
uyan uykusu çok gözlerim uyan
Bu mısralarda, günün ilk muhabbetinden, yüceler yücesi ile seccade üzerinde buluşmayı kaçırmaktan dolayı, yürek inlemesi, dil inlemesi dolu... Üflenen neyden çıkan ses ise, asırlarca yaşanmış mahcubiyetin efkârı, feryadı... Sözler efkârlı, Ali Ufkî Bey’e ait beste efkârlı, neye üflenen nefes efkârlı…
Ey koca Sultan! Bizlere şeref veren Sultan! Bir sabah namazı kaçırmak, cehenneme girmeden, sizi yaktıysa, siz zaten sultan olmuşsunuz! Burada yananlar, orda yanmaz ki! Bu halinizi, büyük bir cinayet olarak görmeniz, size inşallah Allah katında, zaten kurtuluş bileti olacaktır. Kolay büyük adam olunmuyor ki. Büyüklerde, hata işlemek, Allah’tan uzaklaşma korkusu, onları öyle küçültüyor ki, atom kuvvetine ulaşıyorlar…
Ah! Uyanabilsek; kulluğa uyansak, huzura uyansak, kardeş olmaya uyansak, adam gibi ölmeye uyansak… Uyanış birçok şeyleri anlamaya yetecek elbet. Uyan ah gafletin tutsağı olmuş gözlerim, uyumak ocak batırıyor... Sen uyudukça en sevgiliden uzak kalınıyor...
Evet, bu nasıl bir şiir? Şarkıların, ilahilerin milli marşı olan; uyan ey gözlerim gafletten uyan… Şimdiki sultanlara, devlet yönetenlere ders olmalı: Hem kulluğun dünya saltanatından önemli olduğunu, hem farklı uyanışların millete huzur vereceğini unutmasalar… O zaman kötülükler uyur, sevgi uyanır, huzur uyanır… Uyan gözlerim, akıl gözlerim, şuur gözlerim, kalbi gözlerim, sizler uyudukça Sevgiliyle araya yangınlar, alevler girecek. Yanmak bir şey değil, razı etmemek var ya, işte o ruha kezzap olacak! Uyanmak, uykuda bile uyanık olmak, beş vakitle tüm güne uyanık olmak… Hele günün ilk namazına uyanık olmak, severek, isteyerek hakkını vererek, seccadede olmak uyutmaz ki 24 saati…
En güzel korku, severek korkmaktır. Sevgisiz korku hata yaptırıyor... Sultan III. Murat Hanın bu yakarışında, zinhar sadece cehennem korkusu yok. Sultan’ın Kıvranışı, Mevla’yı küstürmek korkusu; aşk yangını gibi. Korktukça sevgisi büyüyen Sultan’a ve diğer sultanların ruhlarına birer hediye ne dersiniz?