Ahmet Bilgi'nin haberi:
RİSALEHABER-Türk Uyku Tıbbı Derneği (TUTD) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fuat Özgen, 17. Uyku Tıbbı Kongresi ile 4. Ulusal Uyku Tıbbı Teknisyenliği Kongresi ve 7. UykuTıbbı Teknisyenliği Sertifikasyon Kursu programında yaptığı konuşmada, uykusuzluğun (insomnia) modern çağın büyük sağlık sıkıntılarından biri olduğunu, her iki insandan birinin hayatının bir döneminde uykusuzlukproblemi çektiğini ve bu rahatsızlığın önümüzdeki yıllarda bir halk sağlığı sorunu haline döneceğini söyledi. Özgen, “Yapılan çalışmalar gösteriyor ki kronik, ileri derecede insan hayatını etkileyen uykusuzluğun oranı yüzde 10. Yani her 10 kişiden birinde kronik uykusuzluk var. Bu, çok büyük bir rakam” diye konuştu.
Uykusuzluğun temeline inildiğinde insanoğlunun, “Bu kısacık ömrümüzde neden uyuyoruz?” sorusunu sürekli yinelediğini dile getiren Özgen, “Dinlenmek, yenilenmek, tamir edilmek ve en önemlisi de ölmemek için uyuyoruz. Çünkü total uyku yoksunluğunun önüne geçilmezse ölümler ortaya çıkabiliyor.” dedi.
Sağlıklı bir yaşam için iyi bir uykunun önemine vurgu yapan Özgen, “Biliyoruz ki az uyuyanlar az yaşıyorlar ve sağlık sorunlarına daha çok açıklar. Bu, gün geçtikçe de artıyor. Uyku sadece dinlenme değil, aynı zamanda bir yenilenme. Uykuda cildimiz de yenileniyor, beynimiz de yenileniyor, kalbimiz de yenileniyor, karaciğerimiz de yenileniyor. Uyku süresi kısaldıkça birçok hastalığa açık hale geliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Uyku sorunları obeziteye bağlı bir eğilim oluşturuyor
TUTD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Aksu da uykunun temel fonksiyonunun enerji dengesini sağlamak olduğunu belirterek, uyku sorunlarının obeziteye bir eğilim oluşturduğunu dile getirdi. Aksu, “Obezite aslında uyku sorunlarının bir nedeni değil, uyku sorunları aslında obezitenin önemli bir nedenidir. Siz uyku sorununuzu çözemezseniz obeziteyi de çözemezsiniz. Burada önemli bir kavram karmaşası yaşıyoruz. Kişi şişman olduğu için uyku sorunu var değil, aslında kişide uyku sorunu olduğu için kilo almaya eğilim oluyor. Ama kilo aldıkça uyku sorunu ağırlaşıyor, uyku sorunu ağırlaştıkça da kilo alma eğilimi artıyor. Bu döngüyü bir yerden kırmak gerekiyor” diye konuştu.
Uykusuzluk hastalığına birebir çare: Teheccüd namazı
Tıp dünyası uykusuzluk hastalığını teşhis ediyor ama ilaç vermek dışında etkili bir çare üretemiyor. Bir çok tecrübeyle sabit olan en önemli çare ise teheccüd namazı. Peygamber Efendimize (asm) farz olan teheccüd namazı bizlere ise çok büyük sevaplar kazandıracak bir ibadet. Dünyevi açıdan ise en büyük faydası iç huzura kavuşturması ve uykusuzuluk gibi farklı hastalıklara çare olması. Denemesi bedava!
Teheccüd namazı ne zaman ve nasıl kılınır; nasıl niyet edilir?
Teheccüt namazı, yatsı namazından sonra geceleyin kılınır. Bir süre uyuduktan sonra kalkılarak kılındığı için "teheccüd" denmiştir. Yorgunluk sebebiyle gece kalkamayacağından korkan kimsenin uykudan önce kılması da mümkündür. İki, dört veya sekiz rekât olarak kılınabilir. Çok faziletlidir ve ümmete sünnettir. Cenâb-ı Hak Peygamber Efendimiz’e (asm) bu namazı şu âyetle emretmiştir:
“Ey Resûlüm. Gece vakti de uyanıp, sadece sana mahsus fazladan bir ibadet olarak teheccüd namazını kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına çıkarır.” (İsra, 17/79)
Teheccüt namazına, “Niyet ettim Allah rızası için teheccüt namazını kılmaya” diye niyet edilir.
Eğer gece teheccüt namazına kalkacak isek, vitir namazını geciktirip teheccüdün ardından gecenin son namazı olarak kılmamız daha faziletlidir.
Teheccüd ve vitir namazları geceye bırakıldığı zaman, namaz tesbihatını yatsı namazından sonra yapmak gerekir. Vitir namazından sonra ayrıca muhtelif dualar ve virdler yapılabilir.
Teheccüd namazı, gece boyunca sabah namazı vaktinin girmesine kadar kılınabilir. Peki, sabah namazı vakti girdiği hâlde teheccüd namazını kılmayan ne yapmalı?
Hazret-i Âişe (ra) diyor ki:
“Resûlullah Efendimiz (asm) ağrı, sızı veya başka bir sebeple gece namazını kılamadığında, gündüzün on iki rekât kılardı.” (Müslim, Müsâfirîn, 140)
Bir diğer rivayet de Hazret-i Ömer’den (ra): Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki:
“Kim devam ettiği gece ibadetini veya virdini yapmadan uyuya kalırsa, onu sabah namazı ile öğle namazı arasında ifa ettiğinde, geceleyin ifa etmişçesine sevap yazılır.” (Müslim, Müsâfirîn, 142)
Hazır söz geceden açılmışken, geceleyin dileklerin kabul edildiği bir saatle ilgili bir hadîsi de buraya almadan geçmeyelim. Cabir (ra) rivayet etmiştir ki:
Allah Resulü (asm) şöyle buyurmuştur:
“Gecede bir saat vardır ki, bir Müslüman o saate rastlar da Cenâb-ı Allah’tan dünya ve âhiret işinden bir hayır isterse, Allah o kimsenin dileğini muhakkak verir. Bu her gece böyledir.” (Müslim, Müsâfirîn, 166, 167)
Hem kışı, hem kabri, hem berzah âlemini hatırlatan gece vaktinin, ruhumuzun Cenâb-ı Hakk’ın rahmetine ne derece muhtaç olduğuna bir ihtar ve uyarı hükmünde bulunduğunu beyan eden Bedîüzzaman Hazretleri, geceleyin kılınan teheccüt namazının da, kabir gecesi ve berzah karanlığı gibi en muhtaç olduğumuz bir zamanda, en lüzumlu ve en vazgeçilmez bir ışık olduğunu kaydeder. (Sözler, Dokuzuncu Söz)
Hiç şüphesiz her sabah da, haşir sabahını hatırlatır. Evet, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı ne kadar mâkul, lâzım ve kat’î ise; haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kat’iyettedir! Sorularla İslamiyet