Köyün birinde tatlı mı tatlı bir çiftçi amca varmış. Uzunkulak adında şirin mi şirin bir de eşeği varmış. Çiftçi amcanın ne zaman eşeğine ihtiyacı olsa, Uzunkulak sevinerek onun yardımına koşarmış. Yük taşımak onun göreviymiş. Ama çiftçi amca da onu yormayacak şekilde yüklemeye özen gösterirmiş.
Günlerden bir gün, çiftçinin bir komşusu Uzunkulak’ı sahibinden ödünç istemiş. Komşulara yardım etmeyi çok seven tatlı köylü, eşeğini komşusunun yardımına göndermiş. Uzunkulak ile huysuz ve aksi birisi olarak tanınan bu komşu, sabah erkenden yola çıkmışlar. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe aşarak ormanın derinliklerine varmışlar. Aksi çiftçi kesebildiği kadar odunu, hiç acımadan Uzunkulak’ın sırtına yığmış. Eğri büğrü olan dalları düzeltmemiş. Yığmış da yığmış. Uzunkulak neredeyse odunların altında ezilecekmiş. Nihayet akşam olmuş; artık dönüş yolculuğu başlamış. Uzunkulak yükün ağırlığından zor adım atıyormuş. Huysuz ve aksi çiftçi de, devamlı “deh, deh” diyerek onu iteleyip hızlanmasını sağlamaya çalışıyormuş.
Uzunkulak, bunca yorgunlukla beraber açlık ve susuzluk da çekmeye başlamış. Aksi köylü, Uzunkulak’ın susamış ve acıkmış olabileceğini hiç düşünememiş. Uzun süre yol aldıktan sonra bir yerde dinlenmişler. Bu arada huysuz çiftçi matarasındaki suyu bir güzel içmiş ve yanında getirdiği yiyeceklerden de yemiş. Tekrara yola koyulmuşlar. Köye vardıklarında, Uzunkulak da hem yorgunluktan, hem açlıktan ve hem de susuzluktan hareket edecek mecal kalmamış.
Aksi komşu odunları yere yığmış. Bir de ne görsün, eşeğin sırtı kan içerisinde kalmış! Artık dayanacak gücü kalmayan Uzunkulak oracıkta yığılıp kalmış. Yaptığı yanlışın ne kadar kötü sonuçlara sebep olduğunu geç de olsa anlayan çiftçi, koşa koşa su ve yem getirmeye gitmiş. Ama geç kalmış, Uzunkulak çoktan bayılmış. Huysuz komşu, Uzunkulak’ın sahibini çağırmaya gitmiş. Kapıyı tıklatmış, nefes nefese olanları anlatıp özür dilemiş. Güzel huylu çiftçi çok üzülmüş. Aksi amcaya söylemiş:
“Hayvanlar bizlere hizmet etmek için yaratılmışlar. Onların da bizde hukukları var. Onlara nasıl davranırsan, ahirette de öyle karşılık bulacaksın. Bundan tezi yok, gidip Uzunkulak’tan özür dilemelisin.”
Beraber Uzunkulak’ın yanına gitmişler. Huysuz çiftçi ondan özür dilemiş. Teri üzerinde soğumasın diye üzerini örtmüş. Biraz sonra kendine gelen Uzunkulak, suyunu içmiş ve yemini yemiş. Arkasından da bir güzel uyumuş. Sabah sahibinin ahırına varmış. O günden sonra huysuz çiftçi de, öğrendiklerini hayatına geçiren bir insan olmaya başlamış. Bu işe en çok sevinen de sevimli Uzunkulak olmuş. İyi huylu olan komşu çiftçinin yanında çok mutluymuş.