Saim Şendil'in yazısı
Tedavisini yarım bırakarak veya düzensiz ilaç kullanarak veremi ilaçlara karşı dirençli hale getiren hastalar, bu hastalığı çevrelerine de yayıyorlar.
İstanbul Verem Savaş Derneği'nden yapılan bir açıklama, İstanbul'da bazı semtlerde tespit edilen veremli hasta oranlarının Afrika ülkelerine eşit sıklıkta olduğunu ortaya çıkardı. Bu açıklamada Türkiye'de 22 bin, İstanbul'da ise 7 bine yakın tespit edilmiş verem hastası söz konusu. Verem hastalığında esas sorunun hastalığın sinsi seyirli olması nedeniyle tespit edilememesi, tespit edilse bile düzenli tedavi edilememesi, birçok vakada kaynak vakaya ulaşmada sorunlar yaşanması olduğu unutulmamalıdır. Verem ilacına karşı direnç geliştiren vakaların yarısının İstanbul'da olduğu, göç, kalabalık ve kötü şartlarda yaşam, hastalığın tanı ve tedavisiyle ilgili organizasyon eksikliğinin bu tabloyu oluşturduğu ifade edilmektedir. Genel sağlık şartlarının kötülüğü, hepatit, AIDS, şeker hastalığı, beslenme bozuklukları, kanser, ağır stres gibi bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklardaki, alkol ve sigara kullanımındaki artış, bu hastalığın toplumda sinsi olarak artmasına yol açmaktadır.
Hastalık nasıl bulaşır?
Hastalık damlacık enfeksiyonu ile hasta insanın öksürmesi, hapşırması sonucu havaya verilen partiküller vasıtası ile solunum yolundan bulaşır. Yemek tabaklarından ya da diğer nesnelerden bulaşması söz konusu değildir. Genellikle verem hastası ile uzun süre kapalı bir yerde birlikte bulunmak suretiyle yakalanılır.
Hastalıktan korunmak için ne yapmalı?
En önemli korunma, hasta olanların düzenli bir ilaç kullanımı ile tedavi edilmesidir. İlaçların düzensiz kullanılması, tedavinin yarım bırakılması sonrasında hasta tedaviye dirençli hale gelmektedir. Ülkemizde verem hastalığı ile mücadelede önemli bir sorun, bu dirençli hastaların tedavisi ve izolasyonudur. Onun için bir süreden beri tüberküloz hastalarının ilaç kullanımı sadece kendi duyarlılığına bırakılmadan, en yakın sağlık kuruluşunun denetiminde, "doğrudan gözetimli tedavi" protokolüyle uygulanmaktadır.
Korunmada önemli diğer bir konu, bir bölgede tespit edilen hasta sonrasında ailede ve okulda yapılan kontrollerle kaynak vakanın tespit edilerek tedavi edilmesidir. Kaynak vakanın tedavi edilmediği durumlarda hastalık o ortamda gizlice yayılmaya devam edecektir.
Diğer etkili bir korunma şekli, verem hastalığına karşı geliştirilen BCG aşısıdır. Bebekler 2 aylıkken, birinci ve beşinci sınıflarda uygulanan BCG aşısının koruyuculuğu oldukça yüksektir.
Hastalığın belirtileri nelerdir?
İki haftadan fazla devam eden sinsi öksürük, yorgunluk, halsizlik, iştahsızlık, zayıflama, gece terlemeleri en önemli belirtilerdir. Birçok hastalıkta olan bu belirtiler, hasta tarafından başlangıçta ihmal edilmektedir. Uzun süren öksürüğünü sigara kullanmasına bağlayıp tedavide geç kalan çok sayıda hasta mevcuttur. Bu şikâyetlerin veremli bir hasta ile temas sonrası oluşması uyarıcı olmalıdır. Uzun süre devam eden bu sinsi belirtiler sonrasında balgam ve balgamda kan görülmesi hastalığın tipik belirtisidir.
Mikrop vücuda solunum yolundan girip genellikle akciğerde hastalık yapsa da daha nadir olarak beyin, böbrek, lenf bezleri ve kemik iliğine de yayılarak oralarda da sekel bırakan önemli sağlık problemlerine yol açabilir.
Hastalık nasıl tedavi edilir?
En az 6 ay süre ile düzenli ilaç kullanımı ile tedavi edilebilmektedir. Bal, tereyağı, üzüm vs. gibi yiyeceklerin mikrobun yok edilmesine herhangi bir katkısı tespit edilmemiştir. Zayıf, bağışıklık sistemi problemi olan hastalarda genel durumu takviye etmek de faydalı olabilir. Zaten fazla kilosu olan bazı hastaların bu tedavi döneminde aşırı beslenme ile kilo alma ve bununla ilgili diğer bazı sağlık problemleri yaşadıkları görülmektedir.
Zaman