“SÜRGÜN”
Hiçbir kalp yanmasın diye
Bütün kalplere düşen korları
Kalbinde mas eyleyen
Ateşi hep sadrında,
Sadrı, hep ateşe düşenlerin kahrında
…
Vatan.
Nerde başlamış bu yangın,
Nerde düşmüş yüreğine ilk kor?
Dünyayı terkedip vatana dönüşte mi?
Yekpare bir taşın dibinde
Yerle bir edilmiş vatan.
“Va esefa, vatan şimdi gurbetin en dehşetlisi”
Asırların vurduğu derin bir acı sanki.
Vatan ki,
Bir yaranın kapanmamış izi.
Şehir.
Toprakla kefenlenmiş her yer,
Ağıtlarla sığmış her söz.
Seyir, hangi hatıratın telaşında,
Kim bilir hangi yasın tenhasında?
Bu harebegaha hangi nazar dayanırdı.
“Bin gözü de olsa beraber ağlayacaktı.”
Gözlerinin önüne şehrin cenazesi serilir.
Şehir ki,
“Dehşetli bir sele kapılıp, silinmiş bir mektup gibi”
Dağ.
Huzur huzur bir dönüştü evvela.
Semaya durmuştu her zerrat.
Ta ki susunca,
Bir kelepçe sesinde taş kesilircesine.
Bir dağ ki,
Bin dağı yüklenmiş.
Bu dağ sükûtu mudur alevlendiren ateşi,
Bu dağın feryadı mıdır, bu dağın heybeti?
Ey duruşu abd, sükûtu evrad
Nasıl seyrettin o gidişi?
Göç.
Yer gök beyaza kesmiş,
Düşe kalka öğrenmiş bir şehir ayakta.
Gözler, yürekler tek bir sayhada
“Gitme Seydaa”
Yüklenmiş bir kere sırtına her birini.
Şehirlerden, dağlardan, denizlerden geçerdi.
Söz vermişti, yükünü hiç indirmezdi.
Beyaza kesmiş herkes, dalga dalga.
Şehir ki,
Ardından sallanan ak mendil gibi.
Yol.
Bir çığ yumağı sanki kafile,
Yol’a revan olmuş ömürler,
Yol’da revan olmuş ömürler.
Nere gider bu yol,
Nasıl durur bu çığ,
Nerde çığlığa döner?
Yol ki,
Teslim olmuş bir tevekkülün ayak sesleri.
Geride kaybolacak bir neslin adımları.
Sessiz adımlarla tarihe yürüyor asrın imamı.
Sürgün.
Vatandan mı aldılar?
Issız kalmazdı sinesi
“O, yâr iken, her şey yâr’ân.”
Dostlardan ayırdılar
“Eğer yar değilse, her yer kalbe bardır ve herkes düşman.”
Toprağı ayet ayet sürerdi gözleri,
Geçerken onca ayetten, onca bahardan.
Çorak kalmazdı elleri,
Yâr’e değen, düştüğü yerde
Elvan elvan biterdi.
Önüne dikilen her duvar bab-ı reyyan.
Ömrü sürülenin değil,
Ömrü sürünenlerin
Yüreği barla, gözleri harran.
…
Gürültüler arasından kâinata kaçarken,
Yangın yangın düşüyor ellerimize dünya.
Esmalarca merhemdir.
Bir sürgünden kalan avuçlarımıza,
Sadra şifa ne varsa…