Geçtiğimiz günlerde Van’da gerçekleşen ve büyük bir musibet olarak kayıtlara geçen deprem, gerisinde ağır bir bilanço bıraktı. Yüzlerce ölü ve binlerce yaralı. Sakatlar, yetim kalanlar ve evlerini kaybeden binlerce insan…
Depremin getirdiği bu ağır bilanço bir anda bütün Türkiye’nin dikkatlerini bu bölgeye çevirdi. Düzenlenen kampanyalar ve bölgeye yağarcasına gönderilen yardımlar ülkemizin insanın ne kadar duyarlı olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bu durum kardeşliğimizi pekiştiren çok önemli bir vazife gördü. Uzun bir zamandan sonra doğu ve batı insanı arasındaki bağlar hiç olmadığı kadar kuvvetlenmiş gözüküyor.
Van’daki depremzedelere gönderilen temel ihtiyaçların önemli bir bölümünü kışlıklar oluşturuyor. Battaniye, yorgan, kalın giysiler bölgede ihtiyaç duyulan kışlıkların bir bölümü olarak söylenebilir. Bu battaniyelerin birini alan bir depremzede, soluğu doğruca deprem masasında alıyor.
Battaniye kılıfının içinde bulduğu 5.000 lirayı bir kuruşuna bile dokunmadan geldiği yerin adresini de vererek iade ediyor. Deprem masasına isminin ne olduğu söylemeden uzaklaşan depremzedenin bu davranışı, işte kardeşlik dedirtecek cinsten… Aslında bu davranış Türklerin ve Kürtlerin kardeşlik bağlarını belirtmek için küçücük bir örnek sadece.
Depremin ardından söylenen bazı menfi sözlerin ve saçmalıkların halk nezdinde itibar bulmadığı da bir gerçek. Bu söylemler, sözüm ona kendilerini bu milletin tek sahibi sananların, bu bölgeden gelen şehit haberlerinin arkasından bulundukları söylemler. Onlara göre depremin merkez üssünün Van’da olması, akan şehit kanlarına karşı ‘’ilahi bir ceza.’’
Bazı olayların tam olarak nasıl gerçekleştiğini ve şekillendiğini bilmek için bölge insanı olmak veya bu bölgede yaşamış olmak gerekiyor. Bu sözlerin, hayat şartları üzerinde yorum yaptıkları bölgenin insanlarına yabancı ve hayat şartlarına uzak olan çevrelerce dile getirilmesi, bir kez savundukları görüşün safsatadan öteye geçemediğini gösteriyor. Depremin gerçekleştiği zamanın üzerinden birkaç çıkarımda bulunmakta fayda var. Çünkü bu zamanlama, bazı medyatik şahsiyetlerin sahip oldukları faşist zihniyetlerini dışarıya vurdu. Bu deprem bu yönden bir turnusol kâğıdı hüviyeti gördü.
Deprem gerçekleşmeden kısa bir süre önce düzenlenen saldırılarda verilen 24 şehidin acısını bütün ülkemiz kalbinde hisseti. Acısını hissetmeyle kalmadı ve şehit haberlerine karşı sert tepkilerde bulunuldu. Şehit verilen birçok ilde BDP temsilciliklerine düzenlenen saldırılar bu tepkilerin ne kadar hat safhaya ulaştığının canlı örnekleri.
Gelen şehit haberlerini arkasından düzenlenen sınır ötesi operasyonlarla birlikte PKK ağır kayıplara uğratıldı ve PKK’nin kayıpları yüzler ile ifade edildi. BBC’ye göre bu rakam 1400’lerle ifade ediliyor. Doğu illerinde PKK sempatizanları tarafından düzenlenen gösterilerde meydana gelen olumsuz görüntüler, maddi kayıplar bütün milleti üzen bir görüntü veriyor.
PKK’ye bu kadar ağır zayiatın verilmesinin ardından gerçekleştirilmesi muhtemel saldırıların ne kadar yıkıcı olabileceğini düşünmek bile insanı ürkütüyor. Fakat burada Van depreminin araya girmesi ile birlikte bu eylemler geri planlarda kaldı veya herhangi bir ilgi görmedi. Bu ağır yıkım tam da iki tarafın da büyük kayıplar vermesinin ardından gerçekleşmesi depremi ülkemizin birinci gündem maddesi haline getirdi ve öbür haberlerin geri planda kalmasını sağladı.
İlahi takdir her şeyin üstünde. Depremin neye hizmet ettiği ve ne amaçla gönderildiği ancak ve ancak İlahi malumat dâhilindedir. Biz Allah’ın takdirinin sebebini çoğu zaman bilemeyiz. Fakat bu deprem, bu milletin bütün fertleri arasında yeni ve sağlam bir kardeşlik tesis etti.
Bazen acılardan, Rabbimiz çok güzel sonuçlar çıkarabilir. Dua edelim ki, Van depreminin de neticesi, yetmiş beş milyon insan arasında yeni ve kalıcı bir kardeşliğe vesile olması gibi hayırlı ve ihtiyaç duyduğumuz bir güzellik olsun.