‘Varlığı bir dert yokluğu yara’

Mesut ENDER-ARAŞTIRMALARIN DİLİ

Lidya kralı Krezüs'ün zenginliği mitolojilere konu olmuştur. Antik çağın bilinen en zengin kralı olan Krezüs mitolojiye göre her tuttuğunun altın olması için dua eder ve bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür. Tarihte ilk metal parayı basan Krezus Ortadoğu halkları tarafından Kârûn ismiyle anılmaktadır.

Anadolu’daki en eski Yahudi yerleşimlerinin Lidya topraklarında bulunması sebebiyle hikâyenin Yahudiler vasıtasıyla zaman, mekan gibi niteliklerinin değişerek Ortadoğu halkları arasında yayılması olasıdır.

Tevrat'ta (sayılar 16. bölüm) göre Musa ile tartışan, ancak zenginliği ile ilgili bilgi bulunmayan Korah anlatısı yer alır.

Kur'an'da Kârûn'dan Kasas, Mü’min ve Ankebut Sûrelerinde bahsedilir. İsrailoğulları' ndan olduğu ve çok zengin olduğu söylenir. Kur'an'da serveti "Biz ona, anahtarlarını (bile taşımanın) güçlü bir topluluğa ağır geleceği hazineler verdik." şeklinde tanımlanır. Serveti ile böbürlenir ve "Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir," der. Mûsâ'nın mucizelerine inanmaz, onu yalancılıkla ve sihirbazlıkla suçlar. Bunun sonucunda Allah tarafından -Firavun ve Hâmân gibi- helak edilir. (İslam Ansiklopedisi)

Kârûn'a binaen “Kârûn kadar zengin olmak” deyimi meşhur olmuştur.

Gaziantep yöresine ait bir türküde Kârûn'dan şöyle bahsedilir.

Kul Himmet üstadım gelse otursa
Hakk'ın kelâmını dile getirse
Dünya benim deyi zapta geçirse
Kârûn kadar malın olsa ne fayda

Kârûn Hazinesi isimli eserler Uşak Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2r%C3%BBn)

***

Para, hakkında çokça yazılıp çizilmiş bir konudur.

Özellikle psikoloji bilimiyle birlikte paranın, insanların psikolojisini nasıl etkilediğine hatta değiştirdiğine dair çok sayıda araştırma bulgusu vardır.

Hakikaten 20. yüzyılın en büyük psikolojik savaşı para ve onun yönetimi üzerinde olmuştur.

Lidyalıların madeni paralarından Moğol imparatoru Kubilay hanının kâğıt parayı tedavüle sokmasıyla başlayan ve beraberinde “güven” duygusunu sağlamak zorunda olduğunuz paranın uzun bir hikâyesi, kısa bir tarihi ve içinden çıkılması zor bir de macerası vardır.

Burada bu maceralara girmeyeceğiz; dedik ya uzun hikaye.

Ancak birey ve toplum açısından etkilerine bakacağız.

Şimdi bazı gerçeklere bakalım:

Paraya dair lehte ve aleyhte çok sayıda söylem vardır.

Kimi varlığıyla dert çekmiş, kimi yokluğuyla.

Gerçek şu ki, sizde olsun veya olmasın, paranın etkisi küçümsenemez.

Çünkü eğitiminiz, mesleğiniz, işiniz, eşiniz, sağlığınız paradan en kolay etkilenen kendi çevrenizdir.

Lehte birkaç kelam söylemek gerekirse, paraya sahip olmak kendi hayatınızın özerk kalmasını ve bağımsız davranmanızı sağlar, özgüveniniz artar.

Aleyhte konuşmak gerekirse, araştırmalar, zengin insanların narsist olma eğilimi taşıdığını söylüyor. (http://media.wix.com/ugd/80ea24_69eafdc5d036419e93600d80c6d5be33.pdf)

Devam edelim; parası çok olanlar kendilerinin daha yetenekli, daha zeki ve daha akıllı olduklarını düşünüyorlar. Çünkü onlara göre, kazanılan paraya, mala ve mülke, servete “zeki” ve “akıllı” oldukları için sahipler. Bu nedenle daha narsist oluyorlar.

Hz. Musa zamanının Karun’u da böyle demişti: “Bütün bu mal mülk zenginlikleri kendi yeteneklerimle, bilgeliğimle kazandım” demişti.

Zengin kişi eğer kendi hayat disiplininde kalmazsa, yukarıdaki gibi düşünürse, para o zengin kişiyi bencil yapar ve üstelik ahlaki olmayan yollara itebilir.

Sosyal psikolog Paul Piff, zenginliğin bir kişinin kendisiyle ilgili davranışlarını ve inançlarını nasıl değiştirebileceği konusunda 2013'te ilginç bir TEDx Konuşması yapmıştı.

Piff’in konuşmasında kullandığı araştırmalar, varlıklı insanların, diğer insanları anlamaktan uzak olduklarını söylüyordu. Kaynak: https://www.ted.com/talks/paul_piff_does_money_make_you_mean/up-next?language=en)

Aynı kaynakta geçen bir araştırmada, çocukların şekerlerini aşırmada zengin insanların daha çok eğilimli oldukları ortaya çıktı. Trafik kurallarına uymamakta da benzer şekilde, lüks araba kullanan zenginlerin fakirlerden trafik kurallarına daha fazla uymadıkları belirlendi.  Hatta arabanın mali değeri arttıkça trafik kuralına uymama davranışı da artıyordu.

Öte yandan göreceli olarak, daha az varlıklı insanlar çevreleri üzerinde daha az kontrole sahiptirler ve başkalarına karşı daha empatik, şefkatli ve cömert oldukları görülmüştür. Bu duygunun temelinde ise kişinin kendi servetine güvenmek yerine, sosyal çevresine daha fazla güvenmek istemesi yatıyor.

İnsanların paralı olma, göreceli de olsa zengin olma durumlarında onların nasıl değiştiğini gösteren mental ve davranışsal değişimler ve görüşlere baktığımızda kendimizi de çek etme şansı bulabiliriz.

Aşağıdaki 15 soruya cevap vermeye ne dersiniz? Bu yargılarla ilgili kendiniz hakkındaki görüşünüzü, kendi hayatınızı da gözden geçirerek Evet/Hayır olarak cevaplar mısınız?

  1. Zenginlik eşitsizlik getirir mi?
  2. Zengin bir kişi daha az mı empatiktir?
  3. Göreceli az zenginler daha mı kibardırlar?
  4. Zengin olmak ahlaki sorunların kaynağı olabilir mi?
  5. Zengin aile çocuklarının daha fazla bağımlılık riski var mıdır?
  6. Zenginlerde kalıp yargılar daha mı fazladır?
  7. Zengin çocukları fakir çocuklarına göre daha fazla mı stres baskısı altındadır?
  8. Zengin çocuklarının psikolojik sorunları daha mı fazladır?
  9. Para, sevgiyi ve mutluluğu satın alabilir mi?
  10. İnsanlar para bağımlısı olabilir mi?
  11. Ahlak, fakirlerin mi aşıdır?
  12. Zenginlik nefsi Karunlaştırır mı?
  13. Zenginler “yeter” kelimesini biliyorlar mı?
  14. Daha az parası olanlar daha mı çok faydalıdır?
  15. Para insanı yasadışı suça ve davranışlara iter mi?

Bu soruların cevaplarını ve makul gerekçelerini düşününüz. Şimdi de paranın icadından beri yaşanılmış tecrübeleri özetleyen birkaç cümleye bakalım:

Kötü örnek olan zenginler için söylenmiş bir ifade:

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork.”

Önce zenginken sonra fakir düşmüş; zenginken etrafını çevreleyen insanların fakir olduğunda nasıl da tüydüklerini anlatan cümle:

“Paran varsa; insanlar seni tanır. Paran yoksa sen insanları tanırsın.”

Para ve düşünce geliştirme ilişkisine aykırı bakış:

“Parasız düşünür; ama paralı iki misli düşünür.”

Zenginleri hırsından dolayı eleştiren ve içinden ahmak zenginlere öfkeli duran adam:

Para hırsı, atom bombasından çok daha fazla insanı öldürmüştür.”

Parasını harcamayan veya harcasa da bu sözü diyen insanlara faydası olmayanlar için gelsin:

Her budala para kazanabilir; ama onu sarf etmek için akıllı olmak lazımdır

Gayr-i meşru yollardan para kazanıp geçici olarak zengin olan ve zenginliği de kimseye fayda sağlamayan; sonra züğürt olunca kimsenin yüzüne bakmadığı zengin bozmasına gelsin:

“Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki; paran bittiğinde, şerefin de bitmesin!”

Cinsiyetlerin para karşısındaki imtihanı için ifade edilmiş söz:

Erkek parayla, kadın parasızlıkla imtihan olunur.” (Yeşilçam filmlerinde vardı.)

Bu da karşılıksız sevgi sembolü annelere gelsin, çünkü hiçbir para, annenin yerini tutamaz:

Parasız erkeği yalnız annesi sever.”

Dengeli zenginlerin hikmetli sözüdür:

“Para iyi bir hizmetkar, kötü bir efendidir.”

Son olarak Amerikan yerlisi Kızılderililerin kahramanlarından Lider Makhpiya Luta diyor ki:

“Bana bakın, ben yoksulum, çıplağım; fakat bu milletin reisiyim. Biz zenginlik istemiyoruz; fakat çocuklarımıza doğruyu öğretmek istiyoruz, para pul bize yaramaz, parayı öteki dünyaya giderken yanınızda alıp götüremezsiniz, biz sulh ve muhabbet istiyoruz.

***

Zenginlerin daha cimri ve az güvenilir olduğunu gösteren araştırmalar ne kadar doğru?

Siz de yaşamış olabilirsiniz; bir grup arkadaş buluşur, bir restorana gidersiniz. Birlikte yenir içilir, sonra hesap ödemeye geldiğinde, grupta maddi durumu en iyi olan kişinin eli cüzdanına en son gider. Sonra diğerleri arkadan şöyle mırıldanır; “adamlar böyle zengin oluyor!”

Gerçekten de böyle midir? Zenginler hep cimri midir? Her zaman böyle cimri oldukları için mi zengin oldular, yoksa zenginlik mi onları cimri yapıyor?

Bu birçok bakımdan ele alınabilecek karmaşık bir sorundur.

www.bbc.com’da yayınlanan 1993 tarihli bir araştırmada, “ekonomi okuyan” öğrencilerin diğer bölümdekilere kıyasla yardım kuruluşlarına daha az yardım ettiği, dayanışma gerektiren oyunlarda pek dayanışmadığı görülmüştü.

Öğrenciler öğrenimlerinin başında ve sonunda değerlendirildiğinde, diğer bölümdekilerin mezuniyete doğru daha cömert oldukları, ekonomi öğrencilerinde ise eğitimin başında ne ise sonunda da aynı “eli sıkı” hallerini korudukları tespit edildi. Bunlar tabii ki ortalamalar; çok yardımsever öğrenciler de var.

Gelir düzeyi yüksek olanların olağanüstü fedakâr davranışlarda bulunabileceğini gösteren araştırmalardan biri ABD'de yapılmış. Farklı eyaletlerde, tanımadıkları insanlara kendi böbreklerini bağışlayan kişilere bakılmış. Refah düzeyi yüksek bölgelerde daha fazla bağış yapıldığı görülmüş.

Demek ki toptancı olmamakta yarar var, mahcup olabiliriz.

Hata kabul etmemek

bbc.com’da yayınlanan aynı konuyu ele alan bir yazıda  California Üniversitesi'nde yapılan başka bir araştırmada "Titanik'te olsaydım kurtarma botlarına binmeyi hak eden ilk kişilerden biri ben olmalıydım" ifadesine zenginlerin daha fazla onay verdiği görüldü. Zenginlerde ayrıca hatasını kabul etmeme ve her konuda iyi olduğunu düşünme eğiliminin daha güçlü olduğu tespit edildi. Yani narsistlik iddiasını doğruluyor.

Başka bir araştırmada ise farklı gelir düzeylerinden oluşan bir gruptakilere 10 dolar verilmiş ve bunun ne kadarını yardım kuruluşlarına bağışlayacaklarına bakılmıştı. Gelir düzeyi daha düşük olanların daha fazla bağış yaptığı görüldü.

Hollanda'da 9 bin kişiyle ve yılda dört kez yapılan başka bir araştırmada, sosyoekonomik statüsü yüksek olan kişilerin daha bağımsız davrandığı ve başkalarıyla daha az iletişime geçtiği tespit edildi. Mali güvene dayalı oyunlarda ise zengin oyuncuların rakiplerine ihaneti yoksullardan daha fazla değildi.

Yardım kuruluşlarına bağış

Peki yardım kuruluşlarına yapılan bağışlar konusunda durum neydi? Klasik araştırmalar, en yoksullar ile en zenginlerin orta kesimlere oranla çok daha fazla bağış yaptığını gösteriyor.

ABD'de yardım kuruluşlarına yapılan ortalama bağış oranı gelirin yüzde 2,3'ü düzeyinde seyrediyor. Geliri 300 bin doları aşkın yüzde 2'lik kesimde ise bu oran yüzde 4,4'ü buluyor.

ABD-Boston'da yapılan bu araştırma, zenginlerin ortalama insanlardan ne daha çok ne de daha az cömert ve yardımsever olduğunu gösteriyor. Sadece üst dilimdeki zenginler, muhtemelen güçleri yettiği için, daha fazla bağışta bulunabiliyor.

Dünyanın en zengin insanlarından ilk 2’yi paylaşan 2 ünlünün biri boşandı diğeri de boşanmak üzere; kim bunlar?

Biri, dünya çapında faaliyet gösteren teknoloji şirketi Amazon'un kurucusu, CEO'su ve başkanı Jeff Bezos ve diğeri malumunuz Bill Gates.

Gerisini siz düşünün!

***

Yanlış Anlaşılmasın; Konumuz Zengin Düşmanlığı Değil.

Bir defa bunun altını çizelim; konumuz “varsıl” ve “yoksul” insan davranışlarındaki farklılıklar ve bu farklılıkların nedenlerini düşünmeye çalışıyoruz.

Ekonomi ve İktisat kavramları insanlık tarihiyle yaşıttır.

Tarihinde her zaman ticaret yapmış bir varlığız.

Dolayısıyla para, mali ürün, ticaret, sanat, müşteri, alıcı, satıcı vb. kavramlar etrafında dönen bir çarktan söz ediyoruz. Dünya nimetlerinden faydalanmada bir ölçüt olan adil dağılım ve eşit paylaşım konusunda insanoğlundan daha zalimi yoktur.

Hırs ve haset onu bataklığa sürükleyen ve kazanıyor görünürken gerçekte kaybeden insanlardır.

Bir vadi dolusu altın versen, hala “daha yok mu?” diyen muhteris bir varlık insan.

Böyle bir varlık kendi başına bırakılır mı; bizi bizden daha iyi bilen Yaratıcımız, insan-mal ilişkileri ve kullanım hakları konusunda kullanacağımız ölçütler, kurallar ve uygulamalar getirmiştir.

Bunların hepsi insanlığın yararına olan uygulamalardır.

Zekat

Sadaka

Nüzur

Diğer yardımlar

Bunlar zengin insanın onurunu kırmadan uygulaması gereken İlahi emirlerdir ki, fakirlerin saygısını kazanır.

Düşünün Allah’ın verdiği nimetle saygınlık kazanmak ne ilginç değil mi?

Faizin reddi ve zekatın emri ile toplumdaki zengin-fakir kin ve adavetinin önünü kapayan Rabbani emirlerle terbiye olan bir toplum, dayanışan bir toplumdur.

Zengin malı mülkü çok olan değildir. Zengin ihtiyaçları az olan insandır.

Para kazanıp zengin olacağım hırsı yerine, ihtiyaçlarınızı azaltırsanız da aynı kapıya çıkarsınız. Buna iktisad deniliyor.

Müslüman toplumlarda mal mülk zenginleri, bu zenginlikleri kendisi için bir imtihan aracı ve kendisini de sadece bir tevziat (dağıtım) memuru olarak görür.

Maiyetinde çalışan insanların rızkının vericisi değil, dağıtıcısı olduğunun farkındadır.

İktisadın Gücü ve Para

Bediüzzaman bu fitne asrında para unsuruna önemle dikkat çeker:

“İktisat etmeyen, zillete ve mânen dilenciliğe ve sefalete düşmeye namzettir.

Bu zamanda isrâfâta medar olacak para çok pahalıdır.

Mukabilinde bazan haysiyet, namus rüşvet alınıyor.

Bazan mukaddesât-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor.

Demek, mânevî yüz lira zararla maddî yüz paralık bir mal alınır.” (Ondokuzuncu Lem’a, İktisad Risalesi)

Zenginin fakir empatisi

“Hem bu fakr u zaruret zamanında, aç ve muhtaç olanların elemlerinden ehl-i vicdana rikkat-i cinsiye vasıtasıyla gelen teellüm, o gayr-ı meşru bir surette kazandığı parayla aldığı lezzeti, vicdanı varsa acılaştırıyor.” (Ondokuzuncu Lem’a, İktisad Risalesi)

***

Paranın manipülasyon aracı olarak kullanılmasına dikkat!

“Evet, ehl-i dünya, hususan ehl-i dalâlet, parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Bir senelik hayat-ı dünyeviyeye bir derece yardım edecek bir mala mukàbil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazan vesile olur. O pis hırsla, gazab-ı İlâhîyi kendine celb eder ve ehl-i dalâletin rızasını celbe çalışır.”

Ey kardeşlerim! Eğer ehl-i dünyanın dalkavukları ve ehl-i dalâletin münafıkları, sizi, insaniyetin şu zayıf damarı olan tamah yüzünden yakalasalar, geçen hakikati düşünüp, bu fakir kardeşinizi nümune-i imtisal ediniz.

Sizi bütün kuvvetimle temin ederim ki, kanaat ve iktisat, maaştan ziyade sizin hayatınızı idame ve rızkınızı temin eder.

Bahusus size verilen o gayr-ı meşru para, sizden, ona mukàbil bin kat fazla fiyat isteyecek.

Hem her saati size ebedî bir hazineyi açabilir olan hizmet-i Kur'âniyeye sed çekebilir veya fütur verir.

Bu öyle bir zarar ve boşluktur ki, her ay binler maaş verilse, yerini dolduramaz. (29. Mektup 6. Kısım, 3. desise-i şeytaniye Tama)

***

Hangi zenginlik?

“Beşikten mezara kadar ilmi talep ediniz.” (Hadis)

İlim mi efdal, mal mı?

Hz. Ali (ra) Efendimize sormuşlar; “İlim mi, mal mı efdaldir?”

Hz. Ali (ra) şu farkları sayar:

1- “İlim peygamberlerden, mal ise Karun, Şeddad ve Firavun gibilerinden miras olarak kalmıştır.”

2- “İlim sahibini koruyor. Mal ise sahibi tarafından korunuyor.”

3- “Mal sahibinin düşmanı çok olur. İlim sahibinin ise dostu çok olur.”

4- “Sen malı harcadığın zaman mal azalır. Fakat ilmi harcadığın zaman ilim çoğalır”

5- “Mal sahibi malı olduğu için hürmet görür; cimri, paracı ve benzeri lakaplar kullanırlar. İlim sahibi olan kişiler ise, her zaman için saygı görür ve güzel özellikleri ile anılırlar.”

6- “Malın hırsızı vardır. Onu hırsızdan korumak gerekir. İlmin ise hırsızı olmaz ve onu hırsızdan korumak gerekmez.”

7- “Malı sahibi korur, oysa ilim sahibini korur.”

Şimdi son sorumuzla sayfayı kapatalım: “Zengin kimdir?”

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.