بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
7-Ömer Halıcı- Erzincan 1919
31 Temmuz 1954 Cumartesi.
Askerî Pilot Ömer Halıcı.
Cumhuriyet tarihinde muvazzafken şehit olan ilk nur talebesi pilot astsubay.
Merhum babası Sabri Halıcı Ağabey:
Rahmetli Ömer, F-84G Tayyarenin kanadının altında akşam namazını eda ediyor, sonra Filo’daki arkadaşlarıyla gece uçuşuna kalkıyorlar. Havada bir müddet uçtuktan sonra Tayyaresi F-84G arızalanıyor ve Bandırma yakınlarında Manyas Gölü’ne çakılıyor. Kurtarma Ekibi küçük bir parçasını buluyor. Allah gani gani rahmet aylesin. Âmin…” (Ömer Özcan/ Ağabeyler Anlatıyor-1)
8- Mehmed Oğuz (şehidler şehidi)
1930 Nazilli
1961, 7-8 Ocak geceyarısı, Nazilli Polis Karakolu.
"1960 İhtilali'nden önce 1959 yılıydı."
[Diyanet İşleri Müşavere Heyeti ve İnceleme Heyeti'nin, 6.7.1959 tarihli raporundan suçsuzluğu anlaşılmış olup, mezkur kitapların sahiplerine iadesine karar verildi. 24 Temmuz 1959]
Servet Büker (Mehmed Oğuz'un çırağı) Anlatıyor:
"1960 İhtilali'nden önce 1959 yılıydı."
"Babam Mehmet Büker, Mehmet Ali Özdin, Mehmet Tokyay ve Terzi Mehmet Oğuz Ağabey, Nazilli’nin 4 Mehmetleri tutuklandı. Önce Nazilli Cezaevi'ne konuldular. Kısa bir süre de Aydın Cezaevi'nde yattılar.
Aydın Ağır Ceza Mahkemesi'nden beraat ettiler ve kitaplarına iade kararı verildi. Ama bu arada tam 7 ay 20 gün içeride kalmışlardı."
"İdamla yargılanan babamlar, Av. Bekir Berk’in muhteşem savunması ile 17 Ekim Salı 1960 tarihinde beraat ve iade kararı alıyorlar."
"Dört Mehmet’lerin kitaplarına iade kararı verilince, (17 Ekim 1960 tarihli) Terzi Mehmet ağabeyimiz Nazilli Hükümet Konağındaki Savcılıktan kitaplarını alıyor, sırtındaki bir çuvalla sevinç içinde evine götürüyorken, fakat kader-i İlâhi işte. Hükümet binasından dışarı çıkarken merdivenlerde Komiser Şükrü ile karşılaşıyor.
Kitapları görünce hazmedemiyor ve Terzi Mehmet Oğuz Ağabeyi, “Hakkında takibat var” deyip tekrar karakola çağırıyor. [17 Ekim 1960 iade kararından tastamam 83 gün sonra, 7 Ocak Cumartesi 1961günü]
7 Ocak 1960 Cumartesi, yatsı namazında Terzi Mehmet Ağabey ile babam Koca Cami’de buluşuyorlar.
Namazdan çıktıktan sonra Mehmet Oğuz Ağabey, babam Mehmet Büker’e, “Beni karakola çağırdılar, gideceğim” diyor.
Babam da, “Mübarek, sabah olsun hayr olsun, bu gece vakti gitme karakola, gitme!” diyor.
27 Mayıs 1960 İhtilalinin en hızlı günleriydi. Belediyenin ordaki heykelin önünde rahmetliye “Gitme!” diye yarım saat dil döküyor.
Rahmetli de, “Bunlar adam mı yiyecek canım…” deyip ısrar ediyor.
Laf uzayınca bir ara; Bu ulvi davaya bir baş feda etmeden olmaz! diyor ve karakola uğramak üzere oradan ayrılıyor…
O gece polisler bizim eve üç kere baskın yaptı. Üçüncü gelişlerinde, rahmetli Mehmed Oğuz Ağabey arabanın içindeymiş. Yaralı perişan bir vaziyette…
Onu; içkili, düşmüş falan deyip hastaneye götürürlerken bize uğramışlar. Babamı da alıp götürmek için gelmişler. Öylece ağır yaralı bir vaziyette hastaneye bırakıyorlar Mehmet Oğuz ağabeyi. 7 Ocak Cumartesi Pazar gecesi, 1961.
Karakoldaki işkence hadisesini ise bir genç olduğu gibi görüyor.
Şöyle ki:
Aynı gün iki çocuk dövüşürken, birisi öbürüne bıçak çekiyor… Bunları bir bekçi görünce, bıçağı çeken kaçmış, diğerini yakalayıp karakola getirmişler.
Karakolda da o sırada Mehmed Oğuz ağabeyi dövüyorlarmış. İşte o çocuk her şeyi görüyor orada...
Çocuğun ifadesine göre:
-Mehmed ağabeyin kafasına, koluna, karnına ellerindeki coplarla, yumruklarla, tekmelerle, insafsızca vuruyorlarmış. Bir ara herhalde kafasına çok kuvvetli bir darbe gelmiş ki, beyin kanaması geçirip orada yığılıp kalmış. Hemen hastaneye götürmüşler…
Fakat ne çare ki, Terzi Mehmet Ağabey hastanede beyin kanamasından vefat etti... Suçu sadece iman ve Kur’an'a hizmet eden bu masum, mübarek insan, dövülerek böyle şehit edilmişti..
Ben Terzi Mehmet Ağabeyin çırağı idim. Yaz tatilinde iki dönem onun yanında çalıştım. Çok efendi, çok hoş, mübarek bir insandı. Zayıf, uzun boylu, bıyıklı, yüzü biraz kemikliceydi… Allah rahmet eylesin."
Nazilli’nin en eski nur talebelerinden Mustafa Öztürk Ağabey:
“Şehidimizin kanı yerde kalmasın” diye buradan birçok avukat tuttuk. Fakat hepsine baskı yapıp davadan vazgeçirdiler. On bin lira teklif ettiği halde davayı alan avukat olmadı.
Sonunda merhum nurun manevi avukatı Ahmed Feyzi Ağabey aracılığı ile merhum Av. Bekir Berk’e vekâlet veriliyor ve berat edip Risale-i Nur kitapları iade edilmişken şehid ediliyor!" (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor 3)
22 Ağustos Perşembe 1963 Küçükçekmece/ İstanbul.
Emirdağ Mezarlığı'nda yatmaktadır.
“Ceylan benim vekilimdir. Nura ait işleri benim hesabıma yapar. Said Nursî…”
Kazadan sonra üzerinden üstad Bediüzzaman'ın vekillik notu çıktı, o güne kadar kimsenin bu nottan haberi yoktu!
Muhtereme eşi "bunun aslı yok fotokopisi bizde" demiştir.
Üstad sık sık, “Ceylan’ı dünyaya vermeyeceğim. O dünyalık değil, ahretliktir” diyordu.
Rahmetli Ceylan Çalışkan Ağabey 1962 yılında evlendi ve 22 Ağustos 1963’de de Küçükçekmece' de trafik kazasında şehid oldu.
Ceylan Ağabey’in eşi Tâlia Hanım, vefatından on-on beş gün önce onu rüyasında bir kalabalık içerisinden çağırdıklarını onun da çıkıp gittiğini söyler. (Mehmed Çetin yazısı/ Y.Asya)
Torunu Nurdan Çalışkan (Morgül) doğan torunu Ceylan Morgül evli ve Amerika'da yaşamaktadır.
“Ümmetimin fesada gittiği zamanda kim benim sünnetime sarılsa ona yüz şehit sevabı vardır.” (İbni Adiy, el-Kâmil fi’d-Duafâ, 2:739; el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 1:41; Taberânî, el-Mecmeu’l-Kebîr, 1394; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 7:282.)
İKİNCİSİ: (ev kemâ kâl).
Yani, "Bid'aların ve dalâletlerin istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ve hakikat-i Kur'âniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehid sevabını kazanabilir." (21. Lema)
1971 Nisan 2, Kirazlı Mescid Sokağı No; 46 Süleymaniye- İstanbul
Eyüp Sultan Mezarlığı'nda yatar.
Zübeyr Gündüzalp 2 Nisan 1971 Cuma gecesi başında Eyüp Ekmekçi, Mehmed Fırıncı ve Dr. Sadullah Nutku olduğu halde hayata gözlerini yumdu. Merhum Nutku en son göz yaşları içinde zemzem içirdi.
Merhum Mustafa Sungur Abi anlatıyor:
"Bir seher vakti, Barla dağlarına giderken Üstad, önden giden Zübeyir Gündüzalp ile Ceylân Çalışkan'ı göstererek, "Bu ikisi şehittir" demişti.
"Üstadım, dua et de ben de şehit olayım" deyince, Üstad "Talebe-i ulûmun ölümü şehadettir" diye buyurmuştu. (Necmeddin Şahiner- Son Şahitler 2)
11- Çaycı Emin Bey; Doğumu?
18 Ağustos 1967
1936 Nisan sonunda; Kastamonu'da üstad Said Nursi ile tanışırlar. Yatak kiralama anlaşması ile sık sık ziyaret eder ve üstadın ihtiyaçlarını görür.
1943/44'de Denizli Hapsanesi'nde yatar. Cezasından sonra tekrar Kastamonu'ya sürgün edilir.
14 Mayıs 1950'de iktidar olan DP'nin umumi affıyla memleketi Van'a yerleşir.
Çaycı Emin Çayırlı Ağabey, Van Kalesi'nin güneyinde "Büyük Mezarlık"ta yatmaktadır.
Yemen/ Emin Bey 1967 yılında 18 Ağustos'ta, ilk Van Mevlidi sonrası, köyüne giderken bindiği jipin yanması sonucu şehiden olmuştur.
Yakınlarının anlattıklarına göre, 7 Ağustos 1967 yılında yapılan Van Mevlidi sonucu tutuklanan 81 Nur Talebelerine gelecek musîbetlerin kendisine gelmesi içn duâlar etmiştir. (Mustafa Öztürkçü yazısı.)
Rahmetullahi ve radıyallahu aleyhim ecmain. (Elfü elfi amiin)