Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Kehf Sûresi 47-49. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
47-Öyle bir gün ki, dağları yürütürüz de yeri dümdüz görürsün; artık onların hiçbirini bırakmaksızın hepsini (mahşerde) toplamışızdır!
48-Ve (hepsi) sıra sıra Rabbinin huzûruna arz olunmuş (çıkarılmış)lardır. (Onlara:) “And olsun ki, sizi ilk def‘a yarattığımız gibi (çıplak ve hiçbir şeye sâhip olmayarak) bize geldiniz. Hayır! Size (söylenenlerin gerçekleşeceği) bir va‘d zamânı(nı) aslâ ta‘yîn etmediğimizi sanmıştınız, değil mi?” (denir).
49-Ve kitab (amel defteri, ortaya) konulmuştur. Artık günahkârları görürsün ki onda (yazılı) olanlardan korkan kimseler olarak: “Vay hâlimize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş?” derler.(*) Böylece yaptıklarını hazır olarak bulmuşlardır. Rabbin ise hiç kimseye zulmetmez.
(*) “Görmüyor musun ki, koca baharın hep çiçekli, meyveli bütün mevcûdâtı (varlıkları) (...) ve sûretlerinin timsâlleri (benzerleri); mahdud (sınırlı) bir mikdar tohumcuklar içlerinde yazarak, muhâfaza ediliyor. İkinci bir baharda, onlara göre bir muhâsebe içinde sahîfe-i amellerini neşredip (amel defterlerini yayıp), kemâl-i intizam ve hikmet (mükemmel bir düzen ve hikmet) ile koca diğer bir bahar âlemini meydana getirmekle, hafîzıyetin (Allah’ın herşeyi muhâfaza etme kānûnunun) ne derece kuvvetli ihâta (kuşatma) ile cereyân ettiğini gösteriyor. Acabâ geçici, âdî, bekāsız, ehemmiyetsiz şeylerde böyle muhâfaza edilirse, âlem-i gaybda (görünmeyen âlemlerde), âlem-i âhirette, âlem-i ervahta (ruhlar âleminde) rubûbiyet-i âmmede (Allah’ın bütün kâinâta bakan terbiye ve idâresinde) mühim semere (meyve) veren beşerin (insanın) amelleri hıfz (muhâfaza) içinde gözetilmek sûretiyle, ehemmiyetle zabtedilmemesi (kayıd altına alınmaması) kābil midir? Hayır ve aslâ!” (Zülfikār, 10. Söz, 30)