Bismillahirrahmanirrahim
(Bediüzzaman) Emirdağ'ında iken, Ankara'ya Nur hizmeti için gönderdiği bir talebesi, hâl-i âleme bakarak, "Bu insanlar ne zaman Nur hakîkatlerini dinleyecek? Kalın zulmet perdeleri nasıl yırtılacak? Mânevi karanlıklar nasıl izâle olacak?" diye ümitsizliğe düşer. Sonra, birgün Emirdağ'ına Üstadın yanına döndüğü zaman, o büyük Üstad der:
"Vazifemiz hizmettir; muvaffak olmak, insanlara kabul ettirmek Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yapmakla mükellefiz. Sen orada, 'Bu insanlar ne zaman Risale-i Nur'u dinleyecekler?' diye ümitsizliğe düşme, merak etme! Katiyen bil ki: Mele-i Âlânın hadsiz sakinleri, bugün Risâle-i Nur'u alkışlıyorlar. Onun için, hiç ehemmiyeti yok. Kıymet kemiyette değil, keyfiyettedir. Bâzan bir halis ve fedakar talebe, bine mukabildir" diyerek, ye'sini giderir.
Tarihçe-i Hayat, Altıncı Kısım : Emirdağ Hayatı
SÖZLÜK:
HÂL-İ ÂLEM : Şimdiki hâl ve yaşama şekli.
MELE-İ ÂLÂ : Yüce âlem; Cenab-ı Hakk\'a daha yakın olan büyük meleklerin bulunduğu âlem.
KEMİYET : Nicelik, sayı çokluğu.
KEYFİYET : Durum, esas, içyüz, bir şeyin nasıl olduğu ciheti, kalite.