(Bundan 15 yıl önce, 28 Şubat döneminde başörtüsü nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda bırakılan öğretmenler için yazılmıştı.Şimdi göreve dönüşlerini tebrik için.)
Bir küçük ses, bir hıçkırık
Uzanır eller boşluğa
Sonsuza uçuşan kelebekler gibi
Mavimsi, sarımtırak, yeşil
Titreyen dudaklar
Yanaklarda iki damla yaş
“Ne olur kal, gitme!”
Hoşça kalın!
Yağmurunda ıslandığım
Merdivenler
Her sabah açıp kapadığım
Pencereler, kapılar
Mahzun, yüzlerce minik çehre
Buğulu bakışlar
Elvedada saklanan küçücük, hüzün dolu
Bir gülümseme
Beni can bilen cananlarım
Boşluğa çaresiz seslenir
“Ne olur, kal gitme!”
Ne kadar zormuş gitmek
İster miydim arkamda boynu bükükler
Beni dost edip sevenleri
Uykusuz gecelerimde
Seherine doyamadığım şafaklar
Dökülür, nisan yağmurunu andıran gözyaşları
“Ne olur kal, gitme!”
Kim bilir, bir gün yeniden yağar
Nisan yağmuru
Yeşerir tomurcuklar
Açar domur domur
Bekle beni, ayaz yemeden kal küçüğüm
Bir ses bir damla gözyaşı
“Ne olur kal, gitme!”
Ararat’tan esen yelleri soluduk
Kara battı ayaklarımız
Bu sevda bizimdi, bu güzel niyet
Üşüsek de, üşümesek de
Kâh tozu soluduk, kâh çiğnedik çamuru
Bahar geldi, birlikte kokladık menekşeyi
Birlikte yudumladık, acıyı, sevinci
Bir ses bir damla gözyaşı
“ Ne olur kal, gitme!”
Değişse de isimler, resimler
Hep siz vardınız karşımda, siz olacaksınız
Bulamazdım ben de herkes gibi bir çare
Devler sofrasında biçilmiş kefenler
Ucuza gitti haysiyetler
Rüşvet pazarında satılan ekmek karşılığı
Anla beni göz bebeklerimden,
Anla küçüğüm
Emek, emek büyüyüp yeşerecek ümitler
Bir eylül sabahı
Bir damla gözyaşı
“ Ne olur kal, gitme!”
Hey! Dalgalar
Alın beni bu diyardan
Parçalandığınız yosun kokan sahillerinize
“Ne olur gitme, kal deme!”
Yoruldum
Uzanmak istiyorum artık
Kardan köpüklerinize…