Üstadın “Yeminle söylüyorum, on Şeyhü’l-İslama değişmem” dediği Ahmet Aytimur Ağabey, 1924 yılında Elazığ’ın Baskil kazasının Hacımustafaköy’de dünyaya gelmiştir. Nüfus kayıtlarına göre, babasının adı: İsmail, annesinin adı: Medine’dir. Kendisinden başka dördü kız, ikisi erkek olmak üzere altı kardeşi vardır. 24 yaşına gelene kadar hiç bir eğitim görmemiştir. Anadolu’nun birçok insanı gibi o da yokluk içinde büyümüştür.
Kur’an öğrenmeye çok iştiyakı vardı. Askerliğini yaptıktan sonra 24 yaşında iken, 1948 yılında, hem Kur'an öğrenmek, hem de çalışmak emeliyle İstanbul'a gider.
Kader onun karşısına hemen başlayabileceği bir devlet memuriyeti çıkarır. Ancak bu memuriyetin Kur’an öğrenme hedefine uygun olmadığını anlayınca o memuriyeti istemez. Bir mağazada tezgâhtarlığa başlar. Diğer yandan da Kur’an öğrenir.
Bir gün yolu, bir yayınevine düşer. Orada Kur’an’a hürmetisizlik edildiğini görür. O zamanlar Kur’an-ı Kerim’in tab işleri Mason ve Ermenilerin tekelinde idi. Onlar da Kur’an’a ticari bir meta olarak bakıyorlardı. Bu durum Ahmet Ağabeyin kanına dokunur ve onu Kur’an neşretmeye sevk eder. Matbaacılık işini öğrenmeye çalışır. Bu konuda birçok engellerle karşılaşır, önüne çok maniler çıkarılır. Çok da zarar ettirirler. Fakat o vazgeçmez. Ne yapar, ne eder matbaacılık işini öğrenir ve Kur’an basımı işlerine devam eder.
Ahmed Ağabeyin bu Kur’an sevdası, samimi ve halis bir duaya dönüşür. Cenab-ı Allah da ona Risale-i Nurlarla tanışmayı lutfeder. Bir zaman sonra Kur’ân’ın dellalı ve Risale-i Nurların müellifi Bediüzzaman’ı ziyaret etmek iştiyakı uyanır. Emirdağ’a Üstadı ziyarete gider. Bu görüşmeyi “Aradan uzun zaman geçti. Ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum” diyerek geçiştirir. Anlatmaz. Ziyaretten sonra hayatını Risale-i Nur hizmetlerine ve neşriyatına vakfeder. Bediüzzaman ona Risale-i Nurları neşretme vazifesi vermiştir.
Ahmed Ağabey, önüne birçok dünyevi imkânlar çıkmasına rağmen, imana ve Kur’an’a hizmet etmeyi tercih eder. Bu ihlas ve fedakarlığına binaen Allah ona, Bediüzzaman’ın tertib ettigi tevafuklu Kur’an’ı, meşhur Hattat Hamid’e yazdırma vazifesini de nasib eder.
Ahmet Aytimur Ağabey, 1950 senesinin başlarında önce Süleymaniye'deki 50 numaralı; birkaç sene sonra da Kirazlımescid Sokaktaki 46 numaralı dershanede kalmaya başlar. 46 numara, aynı zamanda 1962 senesinden itibaren Zübeyir ağabeyin vefatına kadar kalacağı dershanedir. Ahmet Aytimur Ağabeyin o zamanki dershane arkadaşları; Muhsin Alev, Mehmet Fırıncı, Mehmed Emin Birinci, Üzeyir Şenler, Hakkı Yavuztürk gibi İstanbul'un ilk genç nurcularıdır. Bunların en mühim görevi ise, Risale-i Nur'un eski ve yeni harflerle neşridir. Bu ağabeylerin ilk başlarda yazarak ve teksir ederek başlattıkları İstanbul neşriyat hizmetleri, 1956'dan itibaren matbaalarda devam eder.
Ahmet Aytimur Risale-i Nur’un neşir, tashihat ve orijinalliğinin muhafazası hususlarında fevkalade hassasiyet göstermiştir. Risalelerin sıhhatli neşrinde onun payı çok büyüktür.
Bu genç kadronun 1950 senesinde yeni harflerle tab ettirdikleri Gençlik Rehberi, 1952'de Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hakkında bir dava açılmasına sebep olur.
Üstad bu vesileyle çeyrek asrı aşkın bir zamandan sonra tekrar İstanbul'a gelir. Onu, İstanbul'da Ahmet Aytimur ve diğer talebeleri karşılarlar. 52'den itibaren vefatına kadar zaman zaman İstanbul'a teşrif eden Üstad Hazretleri onların misafiri olur.
Ahmet Ağabey, yüksek bir hassasiyete sahipti. Çok düşünür, az konuşurdu. Delilsiz konuşmaz, her aklına geleni söylemezdi. Bir soru sorulsa meselenin ehemmiyetine göre bazen günlerce sonra cevap verirdi. Zarif ve nezaketli bir mizaca sahip olan Ahmet Ağabey, bazen söylemek istediklerini, ince bir nükte ile anlatırdı.
Ahmet Aytimur Ağabey, çok mütevazi ve şefkatli, çok merhametli ve candan bir insandı. Tanıdığı tanımadığı herkese bir anne baba şefkatiyle yaklaşır, hal-hatır sorardı. Çok hassas, dikkatli, ihtiyatlı ve kural-kaide insanıdır. Senelerce hastalıklarla uğraştı, ameliyatlar ve tedaviler yaşadı. Hastane ziyaretlerimde hep mütevekkil, mütebessim, sâbir ve şâkir bir halde görürdüm. Hiçbir dakikası boşa geçmezdi. Hastalığının arttığı son zamanlarında elinden Kur’an, Cevşen ve Risaleler düşmezdi. (Bilal Bulut)
Üstadı gibi dünyaya bir misafirhane gözüyle baktı. Bir hane sahibi olmayı, mesut bir aile hayatı yaşamayı düşünmedi.
Ahmet Aytimur, Badiüzzaman’ın hiç bir eğitim görmemiş, sıradan insanlardan nasıl cevherler çıkardığının mücessem bir misalidir.
Şöhretten, görünmekten, kendisinden bahsetmekten ve bahsedilmekten hoşlanmayan Ahmet Aytimur Ağabey, Üstadın görünmez kahraman talebelerinden idi. Hatıralara çok gerçek dışı eklemeler yapıldığından dolayı hatıra anlatmaktan kaçınan bir mizaca sahipti. Onun hususi dünyası hakkında bilinenler hatıralardan değil, anlattığı başka meseleler dolaysıyla söylediklerindendir. (Mustafa M. Yakup)
1956’dan itibaren İstanbul’daki matbaalarda Risale-i Nur’un bir nâşiri olarak vazife alan Ahmet Ağabey, Envar Neşriyat ile bu hizmetine ömrünün son anına kadar devam etmiştir.
Emirdağ Lahikası I’de Üstadın vasiyetnamesinde ismi geçen 15 ağabeyden birisidir. (Mektup: 81 s. 179) Ahmet Aytimur Ağabey, bu vasiyetin verdiği mesuliyet ve ağırlığı, yanındakilere daima hissettirerek yaşamıştır.
Aytimur Ağabeyin hiç hapishane hayatı olmamıştır. On beş gün Emniyet 1. Şubede, bir hafta da Merkez Komutanlığında nezarette kalmıştır.
Aytimur Ağabey, Üstad Hazretlerinin cenazesine gider, fakat bir gün önce defnedildiği için yetişemez.
Ahmet Aytimur Ağabey, başkalarından borç alarak neşettiği Kur’an ve Risaleler, büyük kazançlara kapı aralamasına rağmen, o üstadının, nâşirlerden vaktini iman hakikatlerinin yayılmasına vakfedenlere verilecek tayinattan başka bir şey istemez. Risale gelirlerini hiçbir zaman kendi rahatına sarf etmemiş, vefatına yakın adına kayıtlı olan Envar Neşriyatı da bütün varlığı ile Üstadın Talebelerinin idaresindeki vakfa devretmiş, hiç bir miras bırakmadan dünyaya veda etmiştir.
Ahmed Aytimur Ağabey, 22 Ocak 1990 tarihli Zaman gazetesinde çıkan “Risâle-i Nur’un sadeleştirilmesinin gerekliği” iddiasında bulunan ve Risâlelerin sadeleştirilmesine karşı çıkan, mani olmaya çalışan sâdık, fedâkâr Nur Talebelerinin, ağır şekilde itham edildiği bir yazıya karşılık, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Said Özdemir ve Hüsnü Bayramoğlu ağabeylerle birlikte ortak imza ile; “Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin, bütün Nur Talebelerinin ve bilhassa Risâle-i Nur’un küllî hukuku nâmına; hem, tâ kıyamete kadar gelip geçecek nesl-i âtinin bu mûcize-i Kur’âniyeden feyiz alarak Nur’a talebe olma namzetlikleri itibariyle, o milyonlar mâsumların da hukuk-u mâneviyeleri nâmına” bir cevap yazısı hazırlayıp neşretmişlerdir.
Uzun süredir rahatsız olan ve tedavi gören Aytimur Ağabey, yoğun bakıma girmeden önce vefat etmesi halinde, Eyüp Sultan kabristanında medfun bulunan, Tahiri Mutlu ağabeyin yanına, bu mümkün olmazsa köyüne defnedilmesini vasiyet etmiştir.
Üç ay hastanede yoğun bakımda yatan Aytimur Ağabey, 31 Ocak 2016’da Hakkın rahmetine, sevgili Peygamberine ve Üstadına kavuşmuştur.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Fatih Camiinde ikindi namazından sonra kıldırdığı cenaze namazından sonra Aytimur Ağabey için şunları söylemiştir:
"Hayatını iman hakikatlerine adamış Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden birini daha ebediyete uğurluyoruz. Cenab-ı Hak kendisine rahmet eylesin. Bu mektebin talebelerinin önemli bir özelliği mahviyettir, ihlastır, samimiyettir ve bu mirası kendi şahısları için, kendi şöhretleri için asla kullanmamış olmalarıdır. Cenab-ı Hak bizleri de hiç bir zaman ihlas ve samimiyetten ayırmasın."
Aytimur Ağabeyin cenazesi, ilk vasiyeti üzere, Eyüp Sultan Mezarlığında medfun Tahiri Mutlu Ağabeyin yanına defnedilmiştir.
Cenazeye yurt içinden ve dışından çok sayıda sevenleri ile Bediüzzaman Hazretlerinin saff-ı evvel talebelerinden Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram ve Mehmet Fırıncı ağabeyler de katılmışlardır.
Zaman zaman Risale Haber’in tertib etmiş olduğu iftar programlarına da iştirak etmiş olan Ahmet Aytimur Ağabeyimizi, cenazesine katılan ve kendisinden altı ay kadar sonra 07.07.2016 tarihinde ebediyete uğurladığımız Abdullah Yeğin Ağabeyimizi rahmetle anıyoruz. Ruhlarına El-Fatiha.
Kaynaklar:
www.risalehaber.com
Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor