Vuslat gecesi ve şeb-i arus

Halil USLU

Her şeyin bir vuslatı, yani bir kavuşma ânı ve zamanı vardır. Esasında vuslat, sevgiyi ve hasreti içine alan kavuşmadır, çünkü çok kavuşmalara vuslat denilmez, bilâkis “gelindi, gidildi, gittiler, geldiler...” mânâsında konuşulur. Bunun için kelime telâffuzu dahi mânâyı deruhte etmesi lâzımdır. 736 yıl önce Konya’mızdan Hakka vuslat eden büyük İslâm mutasavvıfı Hz. Mevlânâ’daki bu vuslat, gerçek mânâda bir vuslattır. Yani ölümü korkutmaktan ziyade Hz. Allah’a kavuşmanın gerçek vuslat olduğunu açıklamaktadır. Bu açıklama da, onun ne kadar derin gönül iklimlerine ve ilimlere hâkim olduğunun bir gerçeğidir.

Gönüller Sultanı Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, hasta yatağında yatarken, etrafındaki talebe ve ailesine şu beyitleri okur ve “düğün gecesi“ dediği “Şeb-i Arûs”u anlatır:
“Benim için ağlama, yazık vah vah deme. Eyvah demenin sırası şeytanın tuzağıdır.
“Cenazemi toprağa gömdüğün an, ayrılık deme. İşte o zaman benim kavuşma ânımdır.”

Hakka vuslatından kısa bir zaman öncesinde Azrail Aleyhisselâmı görür ve Farisî bir beyit ile şu hitabede bulunur ve der ki:
“Pişiter pişiter ey cân’ı men, peyk-i der-i hazreti sultanı men”
(Yakına gel ey benim canım, Ey benim Sultanımın habercisi)

Bir yanda vefat, bir yanda düğün. Hatta o koca Sultan “Yemekler yapın misafirleri ağırlayın“ diyor. Çünkü ebedî âleme gitmeyi düğün kabul ediyor.

17 Aralık 1273 tarihinde Hakka vuslat eden Hz. Mevlânâ’nın sene-i devriyeleri gençliğe ve insanlara ışık tutacak şekilde olmalı ve onun için ne lâzımsa yapılmalıdır. Aynı gün bütün Türkiye’de 80 bin camide mevlid-i şerifler, Cuma hutbeleri ve milyonlarca hatm-i şerifler hayata geçmeliydi. İhtifâlleri resmî hâle getiren makam ve zatlar bunu yapmalı. Fakat genişleyen muazzam gönül ve hizmet denizinde hatimler ve mevlidler, gerçek Mevlânâ dostları tarafından bazı mahfellerde icra edilmektedir. Bilhassa 17 Aralık ikindi namazına müteakip, müze hâline getirilen Hz. Mevlânâ dergâhında yapılan program, Hz. Mevlânâ vuslat haftasının kalp ve mihenk noktasıdır. Cemaatin ism-i a’zam duâsı görülmeye değerdir.

Aynı gün ve zamanda Türkiye’den ve dış dünyadan gelen Mevlânâ hayranı Müslümanlar ve yeni Müslüman olmaya çalışanların feryatları ve gözyaşları vuslatın mânâlarını açıklamaktadır. Vuslat programları, insanın içine bambaşka ufuklar açmakta ve nağmeler sunmaktadır. Esasında bu nev'î bir araya gelmenin faydaları, irşada ve tenvire vesile olmaktadır. Aslında mazide hep böyle olmuştur, şimdi de kısmen vardır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, merkezi Konya olan Mevlevî dergâhlarının, Ortadoğu, Fars diyarı, Balkanlar, Avrupa ve Afrika’nın bazı ülkelerinde şube mânâsında dergâhları vardı. Metod ve prensipler her yerde aynı idi. Mevlevî tekyelerinde çoğunlukla sükûnet hakimdir, konuşmalar daima yumuşak sesle olur ve sema ayinlerinden sonra hiç konuşulmaz.

2007 yılında UNESCO’nun dünya devletlerinde Hz. Mevlânâ’yı anmasından sonra bu yılki resmî programlarda daha çok izdihama sebep oldu. Fakat Kültür Bakanlığı 1 ve 17 tarihleri arasında yapılan anma programlarını uzatacağına, kısaltarak 7-17 tarihleri arasına sıkıştırmıştır. Son gelişmelere göre fevkalâde yanlıştır. Çünkü icrada bulunan zevâtın kısm-ı azamı devlet san'atçılarıdır. Bir ay böyle geçse ne gibi külfet olacaktır? Herkes görse, herkes bilse ve son “şeb-i arus” gecesinde siyasî konuşmalara yer verilmez ise neyi kaybederiz? UNESCO’ya ayak uydurmak lâzımdı. Bazan düşünüyorum ve yukarı satırlarda da ifade ettim, bizler gerçek mânâda Hz. Mevlânâ’yı biliyor muyuz ve onu anıyor muyuz?

Hz. Mevlânâ’nın 66 yıllık ömründe verdiği 5 büyük eserin, kanaatimce ve hakikatçe en emsâlsiz sözü ile bu yazımızı noktalayalım:
“Men bende-i Kur’ânem eğer can darem / Men hak-i rehi Muhammed muhtarem / Eğer nakl-i küned cüz in kes güftarem /Bizarem ezü vez an sühan bizarem.”
(Canım var olduğu müddetçe Kur’ân’ın kölesiyim / Hz. Muhammed’in (asm) yolunun tozuyum. / Kim bu sözümden başka söz nakl ederse / O sözden de ve onu söyleyenden de şikâyetçiyim.)

Yeni Asya

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.