Vuslat: Selamlar Ayrılık. Nasıl gidiyor?
Ayrılık: “Nasıl olsun! Her zamanki gibi işte. Ayrılıklar hiç bitmiyor, yani sana gün doğuyor. Ama sen gelince bana geldiğin yerden uzamak düşüyor. Sen gelmesen diyorum!”
Vuslat: Ben gelince insanlar seviniyor farkında değil misin? İnsanlar sevinmesinler mi?
Ayrılık: Evet farkındayım.” Ama ben gelmezsem de insanlar kıymet bilmiyor, sen bunun farkında mısın pekala? Zaten ben olmazsam senin anlamın yok. Asıl olan benim sen benden sebepsin. Ben olmasam sen bir hiçsin.”
Vuslat: Doğru söylersin sen olmazsan ben olamam. Ama ben olmazsam da sen olamazsın. “Biz birbirimize bağlıyız. Birbirimizden ayrı olsak da birimiz olmadan diğerimiz olamayız. Birbirimizin varlığının sebepleriyiz.” Zıtlıkların hayata anlam kazandırdığı iki karşı kutubuz.
Ayrılık: “Yani ikimizin arasında da mı benden var?”
Vuslat: Galiba öyle. Ama bizimkisi en uzun süren Sen(Ayrılık) olacak. Bilinmez ne zaman son bulacak. Düşünmeyiz bile. Çünkü hem birbirimizi tamamlarız hem de birbirimize yakın olduğumuz kadar uzağız. Ben ne zaman yakınlaşsam sen oradan uzaklaşmaya başlarsın. Sen ne zaman yakınlaşsan ben oradan uzaklaşmak zorundayım. Hani bizimkisi zorunluluk biraz. Kaderimiz böyle yani.
Ayrılık: Ben her yerde kendimi yaşıyorum. Ama sen, bir yer hariç hep kendini yaşıyorsun. Ben hep aynı duyguyu yaşıyorum ama sen bana karşı, seni değil beni yaşıyorsun. Bir tane de olsa tek de olsa sen farklı bir duyguyu yaşayabiliyorsun. Nasıl bir his söyler misin?
Vuslat: Aslında ben de pek anlayamadım nasıl bir his. Çünkü senden sürekli ayrılık var benim için ama benden her yerde aynı. Benim adım vuslat. Ama bir tek sende tatmadım bu vuslatı. Ama ne denir ki işte hayat. Hayat varsa gerisi olur gider Ayrılık.
Ayrılık: “Yine gidiyorum ben o zaman sen gelesin diye. Sen gelesin ki mutluluk gelsin diye. Mutluluğun gelmesi için gitmek mi daha zor sence hüznün bitmesi için gelmek mi? Sence hayat bu soruya cevap vermek mi? Yoksa uğruna ölebileceğin davalara gönül vermek mi?”
Vuslat: “Bence her şeyde önemli olan vuslatına ereceğin sonsuzu bulmak. Her şeyin sahibinde vuslata ermek. Zaten O'na olan vuslat demek, her şeye kavuşmak demek. Ayrılıklar bile kavuşur O’na kavuşursan eğer. O’nu razı edersen eğer tüm ayrılıklar son bulur. Sen gidersin, ben gelirim ve sen bana dönüşürsün. İkimizin kavuşması da olur böylece. Sen benden olursun, ben de senden. Bütün oluruz. Kavuşuruz. Yeter ki; asıl kavuşmamız gerekeni unutmayalım Ayrılık.”
Ayrılık: Ne de güzel anlattın Vuslat. Hakk’a hakkıyla vasıl olmak ümidi ve duasıyla. Ben sen olacağım güne kavuşacağım günü bekleyeceğim.
Vuslat: Bekleyelim kardeşim. “Ben de biliyorum o gün bizim birbirimize yakın olduğumuz kadar uzak. Ama inanıyorum ki vardır bu hayatın sonunda da elbet Vuslat.”