“Din, devletin her alanındadır bu diyarlarda” diyerek noktalamıştık son yazımızı... Amerika ve Avrupa arasında bir kıyaslama yapsak, birincisi dinî kimliğiyle kapatılamayacak bir açıkla öne çıkar hiç şüphesiz.
ABD, tarihsel süreçte anavatan olarak gördüğü İngiltere’den kopma macerasına ilk adımı kilise eksenli baskılara cevap niteliğinde atmıştır. Aristokrat Hıristiyan din adamlarının devlet üzerinde tekel oluşturmuş olmaları, ileride ABD’yi kuracak olan halkı rahatsız etmiş, yeni bir arayış içerisinde bu yeni dünyaya göçü teşvik etmiştir. Amerika bugün için de din eksenli göçlerin yeri olma konusunda konumunu muhafaza etmektedir. Siyasal olduğu kadar dinî alanda daralma yaşayan insanların rahat nefes alabilmek, düşünce ve inanç özgürlüğünden istifade edebilmek amacıyla yaptıkları göçün yeridir de ABD. Meksika kökenli göçmenleri bir kenara koyarsak, göç bu diyarlarda, ekonomik değil, sosyal ve siyasal kaynaklıdır da denebilir. Bu nedenledir ki, mesela, ABD’de göçmen kimlikte yaşayan veya sonradan bu ülkenin vatandaşlığını kazanmış Müslümanlar, bu ülkenin düşünsel açıdan orta-üst ve üst sınıflarını temsil ederler.
Amerika kuruluşu itibariyle, baskı unsuru haline gelen bir Kilise’den kaçışın adı olmuştur bir taraftan. Ama diğer taraftan da dinin devlet içinde çekinmeden, rahatça mesken edindiği bir yapılanma içine de girmiştir. Kimileri “dinin kurumsallaşma süreci eksiktir ABD’de, o nedenle de dinin devlet içindeki varoluşundan söz edilemez” kanısına sahip olsa da kurumsal din anlayışının reel alandaki gerçekliğini de açıklayamazlar. Geçtiğimiz hafta içinde katıldığımız Milli Dua Kahvaltısı da din temelli, din temalı Amerika’nın bir uygulamasıydı zaten...
ABD 34. Başkanı Eisenhower ile başlayan bu kahvaltı, ondan sonra başkanlığa seçilen bütün siyasetçiler tarafından da desteklenmiş, zamanla bir devlet geleneği haline dönüştürülmüş. İster Başkan Carter gibi Baptist, ister Reagan gibi Presbiteryan, isterse de Kennedy gibi Katolik olsun, bütün başkanlar Milli Dua geleneğine sahip çıkmışlar. Din ile ilişkisi pek fazla olmamakla tanınan Obama da devam ettirenlerden.
Bu yılki kahvaltı Reagan’a suikast girişiminde bulunulan Washington Hilton otelinde yapıldı. 3 bin kişilik bir katılımla gerçekleştirilen dua törenine Obama yönetimi tam kadro katıldı. Sıkı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra lebaleb dolu salona girdik. Bizi Güvenlik Bakanı Janet Napolitano ile beraber oturttular. Yine masamızda Başkanın ticaretten sorumlu özel temsilcisi, Congo Büyükelçisi, Makedonya’nın uçak kazasında öl(dürül)en eski Cumhurbaşkanının eşi ve Alman parlamentosundan bir milletvekili vardı. Yanımızdaki masada ise Makedonya ve Ekvador Cumhurbaşkanları oturuyordu. Dünyanın dört bir yanından gelmiş farklı din mensupları, siyasetçileri, kanaat önderleri toplanmıştı. Programın yönetimini Cumhuriyetçi partinin Florida Milletvekili ve Demokrat Partinin Arizona Milletvekili birlikte yaptılar. Hemen önümüzde yer alan kürsüde Bay ve Bayan Obama’ya başkan yardımcısı Biden, geçtiğimiz ay Arizona’da başından vurularak ağır yaralanan Milletvekili Giffords’in astronot eşi ve Şili’de mahsur kalan madencilerin lideri eşlik etti. Cuma’ya toplantının mahiyetine değineceğim inşallah.