Finans kapitalin küresel krizi kimleri vurdu bir bakalım.. Liste ABD, İngiltere, Japonya, Singapur, Almanya, Fransa diye gidiyor.
Yani dünyanın zenginler kulübü vuruldu ilkin.
Şöyle düşünelim..
Finans kapital dünyada bir saadet zinciriydi.
Kapitalist sistemin, her ülkede kendine entegre olan ve her biri kendi ülkelerinde sırça saraylar inşa eden halkaları var..
Nimetlerden yararlananlar da bu sırça saraylarda yaşayanlar.
Finans kapitalin saadet zinciri dışında kalan dünyada yoksulluk gerilemedi, arttı.
Sovyet bloku çöktükten sonra, başta Rusya'- da yeni sırça saraylar uluslararası finans kapitale eklemlendi.
Rus oligarklar dahil, dünyanın her yerinde parayla oynayan adamlar büyük yara aldı krizden.
Dikkat edin, Türkiye'de kriz bizi de vuracak diye ağlayıp sızlayanlar bizim zenginler kulübü değil mi?
* * *
Peki kapitalizmin ruhuna el Fatiha diyebilir miyiz?
Henüz değil.
Tetikçi bankalar gitti, ama arkadaki finans ilahları ayaktalar. Ama bundan sonra dünya eskisi gibi olmayacak.
En başta Amerikan ekonomisi yabancılaşacak. Bu yabancılaşma Thomas L. Friedman'a göre hayati ulusal güvenlik kararları hariç Amerika'nın dış politika kararlarını da etkileyecek.
ABD Dünyanın tek hakimi benim, astığım astık kestiğim kestik diyemeyecek.
Uluslararası kuruluşlarda radikal değişiklikler gerçekleşecek.
Çin ejderhası, yeni süreçteki merkezlerden biri olacak.
Çin'deki Komünist Parti bürokrasisinin, partizanlar kapitalizminin tasfiyesi anlamına geliyor bu.
Çin ekonomisi tam anlamıyla uluslararası sisteme entegre değil lakin tüketmeye can atan büyük bir pazar potansiyeli var.
Önümüzdeki süreçte finans kapitalin iplerini elinde tutanlar Çin'e yönelebilirler.
Bunun için mevcut yapının değişmesi, finans, üretim, tüketim, çalışma koşullarının uygun hale getirilmesi gerekiyor.
Getireceklerdir.
* * *
Washington Enstitüsü'nden Soner Çağaptay bir vakfın davetlisiydi geçen.
Amerika'daki dört ekol ( İdealistler, Yeni Muhafazakarlar, Realistler ve İzolasyonistler) hakkında bilgi verdi.
Ekoller duruma göre hem Cumhuriyetçiler hem Demokratlar üzerinde etkili olabiliyor.
Mesela McCain realist-izolasyonist karışımı bir profil çizerken, Obama 'idealist' iken seçim sürecinde 'realist' olmuş.
Amerikan siyasetini belirleyen bir derin devlet varsa, onun ilkeler yok, çıkarlar var şeklinde özetlenebilecek 'realist ekol' olduğunu belirtti Çağaptay.
Bu yüzden John McCain mi yoksa Barack Obama mı kazanacak diye kimse gerilmesin.
Yeni başkan, eli mahkum yeni duruma ayak uyduracak..
Krize dönersek.
Merhum Said Nursi'nin Eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl dediği noktadayız.
Eski hal devam edemez.
Ya yeni hal, ya mahvoluş..
Durum budur.
Yeni Şafak