Ben çok yazdım, dinlemediler, benden "yeterince" nefret etmiyorlar herhalde. Emre Aköz de yazdı, belki bu sefer üstünde dururlar, çünkü ona daha çok kin kusuyorlar.
Falih Rıfkı Atay'ın "Çankaya" isimli eserini okumak istiyorsanız, kitapçıya gitmeyeceksiniz. Çünkü orada bulacağınız "Çankaya", sansürlüdür!
İlk baskısını, iki ciltlik küçük boy baskısını sahaflarda arayıp bulacaksınız ve İzmir yangını konusunu oradan okuyacaksınız. (Sonra belki, elinizdeki Cemal Granda'nın "Atatürk'ün Uşağı İdim" kitabını da çöpe atar, onun da sansürsüz ilk baskısını arayıp bulursunuz.)
Türkiye'de böyle oluyor bu işler... "En büyük Kemalist" Falih Rıfkı'nın kitabı Kemalizm adına sansür ediliyor...
Hani Cumhuriyet gazetesine bomba koyar, Danıştay üyesini öldürür gibi canım!
Ve de İzmir yangını konusunda Nurettin Paşa savunulmaya çalışılıyor... Atatürkçülük adına...
Hangi Nurettin Paşa?
Atatürk'ün Büyük Nutuk'ta yerden yere vurduğu, açıkça hakaret ettiği Nurettin Paşa!
Nutuk'a "kutsal kitap" muamelesi yapan kaç ahmak oturmuş da Nutuk'u baştan sonra okumuştur acaba?
Emre Aköz, "yangın sırasında Büyük Kurtarıcı neredeydi" diye sormuş. Yanıtını, "liberalizmden ulusalcılığa savrulan arkadaşlardan" bekliyor.
Beklemesin. Hem konuyu bilmezler, hem de yanıt vermeye kalksalar Ergenekon örgütü çok kızar... Kızar da, elindeki "kasetleri masetleri" ortalığa döküverir maazallah...
Ben anlatayım:
İzmir'e gidin, Alsancak Meydanı'nda, heykelin tam önünde durun, denize doğru dönün.
Yangından önce, o boşlukta İzmir'in en büyük, en fiyakalı oteli Kraemer Palace vardı. (Sonra dönüp Büyük Efes oteline bakın, aşağı yukarı onun yerinde de şehrin katedrali Aya Fotini kilisesi bulunuyordu.)
Büyük Kurtarıcı, yangın başladığında Kraemer Palace'da kalmaktaydı. (Hani, eşiğe Yunan bayrağı sermişler de "kaldırın" demiş, "Yunan kralı burada bir kadeh rakı içti mi" diye sormuş, işte o mevki...)
Süvari birliklerimiz şehre 9 Eylül günü girmişler, başkomutan ertesi gün ulaşmıştı.
Yangın şehrin "istirdadından" (kurtarılışından) dört gün sonra, 13 Eylül günü başladı, 14 Eylül günü büyüdü ve yayıldı, 15 ve 16 Eylül günleri Birinci Kordon'a ulaştı.
Yangın kıyıya doğru yaklaştıkça, Atatürk için endişeye düştüler. "Sizi buradan alalım paşam" dediler.
Ve, yangının ulaşamayacağı uzak bir yere, tüccardan Uşşakizade Muammer Bey'in köşküne "naklettiler"...
...
Atatürk, Latife Hanım'la, yani Muammer Bey'in kızıyla o köşkte tanıştı. (Tövbe, bazı kaynaklar Latife Hanım'ın daha önce otele gelip Atatürk'ü davet ettiğini de söylerler.)
Allah Allah, yangının Türk mahallesine erişmeyeceğini nereden bilmişlerdi acaba?
Çünkü Nurettin Paşa'nın adamları bölgeyi kordon altına almışlardı. Ne yangını söndürmek için kıllarını kıpırdatıyorlar, ne de "bizim tarafa" bulaşmasına izin veriyorlardı...
Ayıptır söylemesi, Sakallı Nurettin Paşa "az biraz" İslamcı'ydı.
Ne dersin, bu yazıyı acaba emirle mi yazdım, kendini solcu sanan teres?
Sabah