Evet, onlar yalancıdır.
Tüm düşünceleri ve inanç sistemleri yalan üzerine kurulmuştur.
Her sözlerinin temeli yalana dayanır.
Yalanla beslenirler, yalanı beslerler, yani yalancıdırlar.
Yalanın her türlüsünü söylemekten çekinmezler. Hatta son zamanlarda bir de “beyaz yalan” diye yeni bir yalana sığınıyorlar. Sanki değişik renklerde yalanlar varmış da…
Kimden mi bahsediyorum.
Elbette yalancılardan bahsediyorum.
Allah’ı inkar etmek yalan bir ifade değil midir?
Peygamberi inkâr etmek veya Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu inkar edip, “bir insanın uydurmasıdır” demek yalan değil midir?
Haşr-i ekberi inkar etmek, kıyamete inanmamak, dünyanın yüksek bir irade ile değil de tesadüfen bir yıldızın çarpması neticesi ve yörüngesinden çıkarak uzaya savrulması neticesi kendiliğinden yıkılıp kara delik olacağını savunmak yalan değil midir?
Bin kubbeli bir binadan daha sanatlı bir insanın tesadüfen oluştuğunu savunmak bin türlü yalanı bir kerede söylemek değil midir?
Küfür yalan üzerine kurulmuştur. İnkârcılar aynı zamanda yalancılardır.
“Gök tanrısı”, “yer tanrısı”, “Güneş tanrısı” gibi ifadelerin tamamı yalan değil midir? Böyle bir şey var mı?
Bin bir esmanın bir gül goncası gibi özenle düzenlediği semavat ve arzın sahibini tanımamak, yaratıcısını bilmemek, onun isim ve sıfatlarını anlamamak yalan ve cahilce bir davranış değil midir?
“Tabiat yarattı” demek veya “tabiat ana bu hayvana cömert davranmış” sözü haza yalandan ibaret değil midir?
Bir zaman üzülerek televizyonlarda izlediğim ve kendilerine e-mail ile tepkimi gösterdiğim şu reklam sözü baştan aşağı yalan üzerine kurulu değil midir? “Tabiat domatesi yarattı, … da salçayı yarattı.” Salça reklamında söylenen bir sözdür bu…
Sanırım benim gibi tepki gösterenler oldu ki, kısa zamanda o reklamı gösterimden kaldırdılar.
Dün Risale Haber’de bir hadisi şerif yayınlanmıştı. “Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104)
Böylece yalancıların cehennem ehlini oluşturdukları gerçeği ortaya çıkıyor. Doğru sözlüler de cennet ehlini…
Yalanın beyazı siyahı olmaz yalan yalandır. Yalan söyleyen kişi “yalancı” sıfatını kazanır.
“Beyaz yalan” uydurması altında nice evler yıkan koca yalanlar söyleniyor.
Yalan o kadar kötü bir şeydir ki, Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu asırda beyaz yalana cevaz vermiyor. Kötü emellere alet edildiği için ve sınır tanımadığından dolayı “Zaman o fetvayı nesh etmiştir” diyor. Ve ilave ediyor: “Ya doğru söyle ya da sukut et.”
“Hülasa, yol ikidir: Ya sükut etmektir; çünkü söylenilen her sözün doğru olması lazımdır. Veya sıdktır; çünkü İslamiyetin esası, sıdktır. İmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalata isal edici, sıdktır. Ahlak-ı aliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. alem-i İslamın nizamı, sıdktır. Nev-i beşeri kabe-i kemalata isal eden sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Haşimi Aleyhissalatü Vesselamı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.” (İşarat-ül İcaz)