Kültürel miras ülkelerin tarihini gelecek nesillere aktarmak konusunda büyük önem arz ediyor. Hem ülkelerin kendi tarihleri hem de önceki medeniyetlerin izlerini görmek konusunda fikir veren kültürel miras öğeleri, yeteri kadar ele alınmıyor. Bu konuda verilen eserler ise ya belirli bir alanla sınırlı ya da teknik konulardan öteye geçmiyor. Seçkin Yayınları’ndan çıkan Kültürel Miras (Kültür Varlıkları) Hukuku, kültürel miras nedir, nasıl korunur ve bununla ilgili Türkiye'deki mevzuat ne şekilde işliyor sorularına cevap veriyor.
Editörlüğünü Mardin Artuklu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Evindar Yeşilbaş ve Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nda hukukçu üye olan Cüneyd Altıparmak’ın üstlendiği kitap, kültürel miras hukukuna değiniyor. Çalışmada arkeoloji, sanat tarihi, sit alanları kavramlarının yanı sıra rölöve, restitüsyon, restorasyon gibi kavramlar da hukuk bağlamında sade bir dille ele alınıyor. Kültürel mirasın korunmasında diğer ülkelerle etkileşimlerini de kapsayan kitap, alanında uzman 16 ismin katkısıyla zenginleştirilmiş. Kültürel miras alanına ilgi duyanların, bu alanda çalışmaya yeni başlayanların ve uzmanların yararlanacağı eser, kültür ve sanat mirasının hukuktaki yerini etraflıca anlatıyor.
UYGULAMADA SORUN VAR
Kitapla ilgili konuştuğumuz Altıparmak, bu dönemde fark ettikleri sorunlardan yola çıkarak kitabı oluşturduklarını söyledi. Kültürel miras alanında mevzuatın sektörle uyumlu olduğunu fakat uygulama noktasında sorunların bulunduğunu belirten Altıparmak, “Denetim konusunda ve bu konuyu ciddiye alma konusunda sorunlarımız var. Arkeolojik bir bulgu bizim için çok önemliyken, Selçuklu yapısı bir bina ya da Osmanlı camisi çok önemsenmiyor. Kültürel miras, bir silsile içerisinde devam eder. Urfa'dan örnek vereyim. Balıklıgöl arkeolojik dönemde de kutsal, Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların da mabedi. Ama sanki belirli bir dönemin öncesi çok önemli ve kutsal, ondan sonrası olmasa da olur şeklinde bir algı var” dedi.
HER İL KENDİ İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMELİ
Türkiye'nin diğer ülkelerden kültürel miras ve sit alanları konusunda ayrıştığını ifade eden Altıparmak, ülkedeki tüm alanlar için aynı mevzuatın uygulanmasının yanlış bulduğunu dile getiriyor. Alan yönetiminin illere özgü olması gerektiğini savunan hukukçu, “Dünyadaki sit alanlarının tamamı butikleştirilmiş. Oraya neyin gireceği, yapılacağı belli. Fransız mevzuatı ve İtalya'nın bu konuyla ilgili yaptığı adımları takip eden bir ülkeyiz. Roma'da bir sit alanında otelleri, pizzacıları, dondurmacıları görürsünüz. Bizim kentsel sit alanlarımız yaşayan alanlar. Her ili kendi içinde değerlendirip, nasıl yönetileceğine ilişkin alan yönetim mevzuatını değiştirmemiz gerekiyor” diyor.
Yanlış restorasyon ceza hukukunda
Güncel restorasyon örnekleriyle konuyu anlatan Altıparmak, “Restorasyonu yapanla denetleyen arasında bir ahenk yok. Bu da yapıya zarar verebiliyor. Mesela Şile Kalesinin restorasyonunu alan firmayla ilgili belki sorun yok ama denetleyen firmanın ‘bu nedir’ demesi gerekirdi. Ya da bir han tadilatında, bazı hava delikleri ve mazgallar kapatılıyor. Yıllardır ayakta duran yapı bir süre sonra çürümeye başlıyor. Sebebi yanlış restorasyon. Yanlış restorasyonlar ceza hukukunda değerlendiriliyor. Fakat bunları es geçiyoruz. Yani bu konu yargının önüne gelse karar verilecek, ama yargının önüne gelmiyor. Bu sorun aşılmalı Türkiye'de” açıklamasında bulundu.
Yeni Şafak