Kendi kültürümüzün penceresinden baktığımızda, ülkemizde yedi türlü aile görmekteyiz.
1-Otoriter aile
Bizler millet olarak şark toplumunun bir parçası olduğumuzu unutmayalım. Her ne kadar demokrat bir aile olduğumuzu iddia etsek dahi, yine de mensubu bulunduğumuz coğrafyanın karakteristik özelliklerini taşıyoruz. O bakımdan Anadolu insanının büyük çoğunluğu, istese de istemese de otoriter aile davranışlarını göstermektedir.
Gerçek şu ki, hangimiz eşimize, çocuklarımıza ve varsa emrimizde çalışan personele gerektiği kadar demokrat davranabiliyoruz. Aldığımız kültür gereği ve yetiştirilme tarzımız nedeniyle bunun zor olduğunu kabullenmek zorundayız. Çünkü silsile olarak geçmişimizden gelen aldığımız kültürle birlikte otoriter davranış genlerimize işlemiş, damarlarımıza sirayet etmiştir. Söylemek istediğim, bizler anne ve babalar olarak samimi bir şekilde bu hastalıktan kurtulmanın yolunu bulmalıyız. Yoksa aynı karakteri çocuklarımıza bulaştıracağımız aşikârdır.
2-Koruyucu aile
Bir ailenin, çocuklarının eğitimine titizlik göstermesi arzu edilen bir davranış biçimidir. Tek çocuklu veya uzun yıllar sonra çocuğa kavuşan ailelerin abartılı ve hassas bir şekilde çocuğunun üstüne titremesinin gerçekte çocuğa zarar vereceği muhakkaktır.
Bu tip aileler, koruma adına çocuğunu dış dünyadan tecrit ederek, ona istemeden de olsa büyük zarar verirler. Böyle yetiştirilen çocuklar, büyüse dahi anne ve babaya bağımlılıktan kurtulamaz ve hiçbir zaman kendisi olamaz. Kendi kararını veremez ve irade yoksunu olmaktan kurtulamaz. Böylece kendi şahsiyetini bulamayan yetişkin evladın bütün kararlarını anne ve baba verir. Aynı zamanda aileyi de evladına bağımlı hale getirir. Çocuk ise aşırı bağımlı, pasif, beceriksiz ve özgüvensiz olarak hayatını sürdürmek zorunda kalır. Geçtiğimiz yıl, dört çocuğun yetişkin birer birey olmalarına rağmen, annelerinin ölümünün ardından birlikte intihar ettiklerini unutmayalım.
Böyle bir ortamında yetişen bir insan, anne ve babanın vefatından sonra da hanımının emrine girer. Çünkü o, hep başkalarına muhtaçtır. Anlayacağımız, sevgi eksikliği ne kadar zararlı ise aşırı sevgi ve korumacılık da çocuklar için o kadar zararlıdır.
3-Demokratik aile
Bu tip ailelerde karşılıklı saygı, eşitlik ve adalet ölçüleri ön plândadır. Kardeşler arasında ayırım yapılmaz. Eşitlik “aynılık” demek değil, aile içinde karşılıklı saygı ilkelerine dayalı olarak, çocukların büyüklerle ve kardeşleriyle insani değer ve onur bakımından paralel olmalarıdır.
Ailenin her ferdi yüklendiği sorumluluklar ağırlığınca eşittir. Bu konu yanlış anlaşılmamalı; her ferdin, düz mantık ölçüleri içinde, eşitlik kavramları kapsamında, birbirinin aynı olması mümkün değildir. Fertler arasındaki eşitlik, insani değerler, hukuk ve insaf ölçüleri içindedir.
Demokratik ailelerde, anne-baba çocuklarını uzaktan takip ederek adeta etraflarına geniş bir çember çizer. Oluşan alan içerisinde özgür hareket etmesini sağlar. Böylece- tabiri caizse- onları “zararlı ışınlardan” korur. O geniş daire içinde çocuklara kabiliyetleri ölçüsünde hareket serbestliği tanınır ve sonuçlarına katlanmalarına imkân verilir.
Çocukların fıtratları da buna uygundur. Çocuk, anne-babasının devamlı elinden tutması yerine, onu belirli bir mesafeden takip ederek kendisine destek vermesini ve arkasında durmasını ister. Böyle bir uygulama, çocukta oto kontrolün, öz disiplin ve güvenin gelişmesine yol açar. Hele çocuk kız evlât ise bu ihtiyaç daha belirgin bir halde hissedilir. Zira kız çocuklar yaradılışlarındaki nazikliği itibarıyla, erkeğe nazaran ailesi tarafından daha fazla hassasiyeti hak ederler.
Demokratik anne babalar, çocuklarını belirli sınırlar içinde kararlar alıp, davranma konusunda serbest bırakırlar ve sonuçlarına katlanmalarına imkân verirler. Anne ve babanın bu demokratik yaklaşımı, çocuklarda özgürlüğün ve başarı yeteneğinin gelişmesine yol açar. Zaten bir anne-babanın arzu ettiği sonuç da budur.