Kendi kültürümüzün penceresinden baktığımızda, ülkemizde yedi türlü aile görmekteyiz.
4-İlgisiz aile
İlgisiz ailelerin genel özelliği, dünya telaşından veya eğitim yetersizliğinden dolayı, sorumluluk almaktan kaçmak suretiyle çocuklarının her türlü eğitimini okullara ihale etmeleridir.
Özellikle işleri nedeniyle çalışan anne-babaların çocuklarından gün boyu uzak kalmaları, çocuk eğitiminde önemli bir sorun teşkil etmektedir. Sevgi ve şefkatten yoksun olarak bakıcıların elinde öksüzlükleri yaşayan zavallı çocukların durumu yürekler acısıdır.
Çocuğun mutlaka bir bakıcıya verilmesi gerekiyorsa, mümkün olduğu takdirde çocukla arasında kan bağı olan birinin bakması tercih edilmelidir. Çalışan anneler dikkat ederlerse, bakıcılarının yanında sessiz duran çocuğun annenin akşam eve gelmesiyle nasıl huysuzlaştığını görecekler. Çocuk agresif davranışıyla gün içerisinde kendini yalnız bırakan anneden bir çeşit intikam almaktadır.
Çocuklara ilgisiz kalmanın sonuçları:
1- Anne-baba çocuklarla yeterli ve kaliteli iletişim kuramaz
2- Çocuğunu eğitirken neredeyse hiçbir yöntem kullanmaz
3- Çocuğun evde olduğundan bile habersizdirler
4- Çocuk mensubu olduğu aileden ziyade sokakta zaman geçirir
5- Fırsatını bulduğunda kendine has yöntemle (evden kaçmak dâhil) ailesinden intikam almak ister.
5-Aşırı hoşgörülü aile
Şımarık çocuk yetiştirmek isteyenler için, en uygun örnek aile tipi budur. Kendi özgürlük açlığını aşırı serbestlikle çocuğunda gidermek isteyen aileler, sonunda uçuk, şahsiyetsiz, insanlara değer vermeyen ve güvenmeyen, uyumsuz, dengesiz bir çocuk yetişmesine vesile olurlar.
Bu çocuğun ileride hem kendine hem de ailesine zarar vereceğini düşünmek asla hayalcilik değildir. Bu tip ailelerin elleri çocuklarına karşı çok açık olduğundan, eski tabir ile çocuklarının “Ha! Dediği yere, han yaparlar.” Sonunda da savurgan bir evlat olarak yetiştirirler.
Doğru olan çocuğun paranın nasıl kazanıldığını ve nasıl harcandığını görmesidir. Para kazanmanın zorluğunu görmeyen çocuk, paranın kıymetini bilemez. Para kazanmaktan çok, para harcamak ayrı bir meziyettir. Çünkü para harcarken kazanılır.
Bu nedenle zaman zaman anne-baba, çocuğunu çalıştığı işyerine götürüp çalışma ortamını görmesini sağlayarak, oradaki havayı hissettirmeli. Bazen de alış verişe götürüp, zor kazanılan paranın nasıl harcandığını göstermeli.
6-Tutarsız aile
Çocuk eğitiminde anne-babanın ortak işbirliği esastır. Çünkü çocuğun tüm çevresinden ve ailesinden belli bir çizgide tutarlı ve disiplinli davranışlar görmesi beklenir. Aksi takdirde çocuk ne yapacağına tam karar veremez. Annenin “ak” dediğine baba “kara” derse, babaanne ve büyükbaba da “ mavi” derse, elbette ki ortada eğitimden söz etmek mümkün olamaz. Bütün bunlar göz önüne alındığında, aile içinde çocuklar için iki başlı bir eğitim çözüm değil, çözümsüzlüktür.
Ailenin bütün fertleri, anne ve babanın yanında, babaanne ile dede de dâhil olmak üzere, çocukları için uyguladıkları terbiye kurallarında tutarlı davranmak durumundadırlar. Yoksa ortaya ucube bir durum çıkar ki, bundan en büyük zararı yine çocuk görür.
Ailenin tavizci tutumlarında çocuğun kullandığı yöntemler:
1- Sızlanma
2- Tutturma
3- Duygu sömürüsü
4- Şantaj
5- Neticede anne-baba çaresiz kalır, çocuğun isteklerine boyun eğer. Artık anne ve baba çocuğu değil, çocuk onları istediği gibi yönlendirmeye başlar.
Yurt dışında yaşadığım yılarda bir markete alış veriş yapmaya gitmiştim. Marketin girişinde çocuk arabası içinde olanca gücüyle ağlayan küçük bir çocuk gördüm. Bir müddet hayretle izledim. Çünkü annesi yanında yoktu. Çocuğu arabasıyla küçük bir kıza emanet etmişti. Bir anne, küçücük bebeğini bu şekilde nasıl bırakıp gider diye düşünürken, annesi geldi. Üstelik çocuk bütün gücüyle bağırarak ağlıyor. Anne çok rahattı. Sanki ağlayan onun çocuğu değildi. Dayanamadım sordum:
“Bu küçük bebeği arabasında nasıl bırakıp gittiniz?”
Kadın, pişkin pişkin:
“Ben altını değiştirdim, karnını doyurdum, O da ağlamasın.”dedi.
Çocuklar, üç yaşına kadar etrafındaki bütün insanları ve eşyaları kendi emrinde hissedermiş. Bu içgüdüyle anne ve babayı adeta kullanarak, onları kendine esir, hatta köle eder. Demek ki, “bu anne, kendini çocuğuna esir olmak istemiyor” diye düşündüm.
7-Mükemmeliyetçi aile
Eğitim, öğretilen her şeyi, kazanımları, bilgi ve becerileri, doğru ve yanlış bilinen davranışları, inançları, değer yargılarını ve içinde yaşadığı sosyal hayata uyum sağlayacak gerekli olan tüm toplumsal değerlerin tamamını ihtiva eder.
Bir ailenin bütün bu değerleri, çoğunun beynine bardaktan su boşaltır gibi doldurması düşünülemez. Doğru olan, ailenin çocuğuna bu kazanımları vermek istemesinin yanında, önce kendisini bir model kabul edip, ona göre çocuğuna örnek bir yaşam tarzı sunmasıdır.
Bazı aileler, çocuğun bütün davranışlarının olağanüstü mükemmel olması için gayret sarf ederler. Onlardan mükemmel ve kusursuz davranışlar beklerler. Çok sevdikleri ve üzerine titredikleri evlatlarının bir çocuk olduğunu, çocukların da zaman zaman hata yapma haklarının olduğunu bilmeleri gerekir.
Mükemmeliyetçi ailelerin yaptıkları en büyük hatalardan biri de çocuklarını istidat ve kabiliyetlerine bakmadan yarış atı gibi sınavlara hazırlamak ve başka çocuklarla kıyaslamaktır. Bu yanlış tutum, çocuklarında kıskançlık ve kindarlık duygularını geliştireceğinden, çocuk eğitimi noktasında uzak durulması gereken bir davranıştır.