Yargı, 27 Mayıs'ın eleştirisini bile yasaklamış

Yüksek yargı, darbe dönemlerinde iyi sınav veremedi. Demokrasinin askıya alınmasını her defasında destekledi; askerî yönetimlere bağlılık bildirdi.

Zekai Özçınar'ın haberi

27 Mayıs darbesinin ardından kurulan Anayasa Mahkemesi, cuntalar ve uygulamalarının eleştirilmesini yasaklayan kararlara bile onay verdi. Mahkeme, '27 Mayıs darbesini ima yoluyla dahi olsa eleştirmeyi' ve 'Demokrat Partililere getirilen siyaset yasağının kaldırılmasını istemeyi' suç sayan düzenlemeyi Anayasa'ya uygun buldu.

27 Mayıs darbecileri, yeni bir düzen kurdular. Bu düzeni güvence altına alma amaçlı tedbirleri ihmal etmediler. 1962'de yapılan ilk seçimlerde hoşlanmadıkları bir sonuç çıkınca hazırladıkları "Çankaya Protokolü" adlı belgeyi siyasi partilere zorla imzalattılar. Sözleşme, Yassıada mahkûmlarına af çıkarmama, emekliye sevk edilen subayları orduya almama ve Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığına seçilmesi gibi bir dizi taahhüdü içeriyordu. Bununla yetinilmedi. 2 Mart 1962'de İsmet İnönü başbakanlığındaki hükümet, TBMM'den bir kanun geçirdi. "Anayasa Nizamını, Milli Güvenlik ve Huzuru Bozan Bazı Fiiller Hakkındaki 38 Sayılı Kanun" adını taşıyan düzenlemeyle, 27 Mayıs'ı zedeleyebileceğine inanılan her türlü düşünce yasaklandı.

Kanunun A bendi, 27 Mayıs 1960 devrimini, üstü kapalı da olsa söz, yazı, haber, resim, karikatür ve başka vasıtalarla "haksız, gayri meşru" gösterenlere yaptırım öngörüyordu. B bendi ise Yüksek Adalet Divanı ile diğer mercilerince verilmiş kararları benzer yollarla kötüleyenlere cezalar getiriyordu. Menderes ve arkadaşlarının övülmesi, süreçlerle ilgili resim, hatırat, röportaj yayınlanması ve beyanat verilmesi de bu kapsamdaydı.

Demokrat Parti'nin kurucularından Fuat Köprülü hakkında, "Siyasi kanaatten dolayı kimseye ceza verilemeyeceğine göre, af ancak bir haksızlığın tamiri olacaktır." dediği için B bendini ihlalden dava açıldı. Son Havadis gazetesindeki bir yazıda '27 Mayıs devrimi komünist tahrikiyle yapılmış' gibi gösterildiği gerekçesiyle sorumlu müdür Turhan Dilligil, A bendini ihlalden yargılandı. Avukatların talebi üzerine, bu hükümler Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü. Ancak iptal istemlerini reddetti. Gerekçelerde, toplum hayatına zarar veren düşüncelerin açığa vurulmasının toplumu huzursuzluğa sevk ederek devletin güvenliğini sarsacağı, bu bakımdan sınırlamanın Anayasa'ya aykırı olmadığı ileri sürülüyordu. Kanaat beslemenin değil, bu kanaatin açığa vurulmasının bazı kayıtlamalara tabi kılındığı belirtilirken yasaklar yargı tarafından şöyle savunuluyordu: "Düşünce ve kanaat hürriyeti sınırsız telâkki edilemez. İtiraza konu olan kanun, devlet nizamını korumak ve yerleştirmek, âmmenin huzur, güvenlik ve selâmetini sağlamak maksadıyla çıkarılmıştır. Devrimin meşruluğunu ve haklılığını inkâra yol açan, vatandaşlar arasında ikilik yaratmayı hedef tutan her hareket, Anayasa'ya aykırıdır."
Zaman
 

Toplum Haberleri